İlçemiz sosyal, ekonomik kalkınma ve elli bini aşan nüfus artışı ile gelişen ve büyüyen bir İlçe konumundadır. Trakya halkının tam bir arakesiti olan halkımız, yeniliklere açık bir halk olma özelliğine sahiptir. Kimi kamu hizmetlerinden geri kalmışsa da, bunun sebebi halkın hoşgörüsü ve iktidarın ilçeye ”Üvey evlat” muamelesi yapmasındandır.
Değerli okurlarım; Bu satırların yazarı olarak bendenizin onur duyduğu en önemli özelliklerinden biri, doğum yerimin bu ilçe olmasıdır.
Filvaki, yakın bir köyünden olmama rağmen, çocukluğumdan beri İlçemden hiç kopmadım. Şimdi, size İlçemiz Saray’dan biraz bahsedeyim.
İlçemiz adını, Türklerin Rumeli’ye geçmesinden hemen sonra, Sultan 1. Murat’ın Edirne’ye taşınmasını müteakip, bu yöreye bir ziyaretinde buraya küçük de olsa bir Saray yaptırmış olmasından almıştır.
Tarihi hakkında çeşitli rivayetler vardır. M.Ö. bir yerleşim yeri olduğu söylense de, bu söylemler hikayedir. Bölgeye gerçek yerleşim, M.S. Bizans döneminde olmuştur.
İlçemiz, Kurtuluş Savaşı sırasında 1922 yılında Yunan işgaline uğramış, işgalci Yunanlılar 15 gün süreyle Saray’ı hasım İtalyanlara teslim etmiştir.
Saray’da esas yerleşim, Kanuni Süleyman’ın Baş veziri Ayaspaşa’nın bu bölgeye gelmesi, bazı yapıtlar inşa etmesi ve bugün adını taşıyan Ayaspaşa Camii’nin yapımı ile meskun hale gelmiştir.
Nitekim, daha sonra bir Ayaspaşa Vakfı kurup, Ayaspaşa’nın soyundan geldiğini iddia ederek, Saray topraklarına göz diken kimi açıkgözler, bu konuda Çerkezköy Mahkemesi’nde dava açmışlar, 105 sene süren bu davada çok sayıda hakim değişmiş, nihayet bir cesur hakim çıkıp, davayı ret ederek, ilçemizi borçlu olma durumundan kurtarmıştır.
Kırım Hanları’nın sürgün yeri olan Saray’daki Ayaspaşa Camii haziresinde, onların ve ailelerinin mezarları vardır. Talan edilen mezarların kimi taşları hala yerindedir.
Atatürk’ün 1937 Trakya Manevraları sırasında Saray’ı ziyaret etmiş olması, bu bölge için bir şeref vesilesidir.
Bugün Saray’ın önemli ve onu tanıtan özelliklerinden biri, Belediye Binasının karşısında pek güzel bir Park’a sahip olmasıdır. Çocukluğumuzda, bu parkta içtiğimiz sifonlu limonatanın tadını hiç unutamam.
Bir zamanlar, Vize İlçesine bağlı olan Saray, bugün 50 Bini aşan nüfusu ile ekonomik, sosyal kalkınma ile nüfus artışı bakımından coğrafi gelişmenin ön sıralarındadır.
Medeni ve geçimli uysal bir mizaca sahip olan Saray halkı, pek sosyal bir insan topluluğuna sahiptir. Ne var ki, Çerkezköy Sanayi bölgesinin bu ilçeye yakınlığı, dışarıdan göç almasına sebep olmuş ve ilçenin demografik yapısı bozulmaya başlamıştır.
SARAY, SANAYİE NEDEN KAPALI !
1970’li yıllarda Sanayi Çerkezköy’e kurulurken, arazisinin elverişli olması sebebiyle kısa süre sonra Saray’da da kurulmak istenmiş, ancak dönemin idarecileri ve halkın tepkisi bunu önlemiştir.
Temiz havası ile verimli topraklara sahip olan ilçemiz, böylece doğal yapısını koruyabilmiştir.
Bana göre, İlçenin Belediye Teşkilatı bir muhalif partinin elinde olmasına rağmen, seçilenleri canla başla çalışmaktadır.
Ne var ki, ilçenin en büyük handikapı, siyasi yönden iktidara uzak olması ve oylarını bu iktidardan devamlı esirgemesidir. Bu tamamen, halkımızın siyasi bir tercihidir. Saygı duymak gerekir.
Sarayı’n bir başka özelliği, bir mahalle Roman vatandaşı bünyesinde barındırmasıdır. Çingene olarak adlandırılan bu vatandaşlar, Saray halkı ile uyum içinde yaşamakta ve geçimlerini sağlamaktadır,
Anadolu’da çalıştığım yıllarda Saray’lı olduğumu öğrendiklerinde bana hep “Siz, Çingene misiniz?” derlerdi. Ben de, önemsemeyip, “Evet, Çingeneyim.” derdim. Gülüşürdük.
Renkli tavırlarıyla bu vatandaşların sosyal yaşamını keyifle izlerim. Hünerlerini takdir ederim.
Değerli okurlarım, Saray’ımız, Ankara’daki çok odalı Saray gibi olmasa da bölgenin değil, önce bizim gönlümüzün Saray’ıdır.
Keşke ömrümüz olsa da, doğduğumuz ve sevdiğimiz bu topraklarda biraz daha yaşayabilsek.