Bu aşağılık-rezil aileyi tanımadıysanız, dünyadan haberiniz yok demektir. Bu alemde nice, pislik-rezil insanlar gördüm-tanıdım, ama bu kişiler gibisini hiç görmedim ve duymadım. Olay, biraz eskise de, cezaları yeni kesildi. Yeni bir dosya yolda. Tanımayanlara tanıtayım.
Değerli okurlarım; Bu bir fikir yazısı değildir. Belki bir haberin özeti olabilir. Ancak, yaşanmış ilgi çekici, insanın korku ve nefret duygularını kamçılayan, toplumda belki de az görülen yaşanmış, ibretlik bir olaydır.
Bir insanın ya da insanların nasıl bu kadar gaddar, acımasız, arsız, pislik ve aşağılık olabileceklerini kanıtlayan bir olaydır bu. Palu Ailesi olayı. Size, özetleyerek anlatmaya çalışayım.
KİM BU PALU AİLESİ ?
Mehmet adında bir dede, Harun adında bir baba, Anne Havva ve Meryem, Emine, İsa, Ayşe ve Fatih adlı çocuklarıyla Kocaeli’ne yerleşmişler. Anne Havva’nın üzerine kayıtlı, mütevazi 4 katlı bir evleri (4 daireleri) ve yastık altında biraz altını var. Kısa zaman sonra kızları Meryem’i bir ev (daire) sahibi Ahmet Tanhal’a, öteki kızları Emine’yi de aşağılıklardan en aşağılık, pisliklerin de en pisi, yalancı/sahtekar Tuncer Ustael’e vermişler.
Tuncer işsiz. Bir Siteye kapıcı olarak giriyor ve akıl almaz sahtecilikler yapınca kovuluyor. Onun gözü, kaynanasının evlerinde ve öğrendiği altınlarında. Kaynanası üç harfli denen cinlere inandığını belli edince, Tuncer “Cin çıkaran, cin kovalayan” bir hoca (Cinci Hoca) oluyor. Oysa, besmele çekmesini bile bilmiyor.
Tuncer, dükkanı Adapazarı’nda açıp, okuyup üflemeye, kaynanası gibi inananlardan cin çıkarmaya başlıyor. İnanmayanlara “Çarpılırsın” diyerek, korku veriyor. Böylece paralarını da alıyor.
Tamamen uyduruk, Arapçaya benzeyen işaretlerle muskalar yazan fesli ve sarıklı Tuncer’in foyası ortaya çıkınca, dönüp Kaynanasına yöneliyor. Önce altınlarını ve aldığı vekaletle sonra da 4 katın tapusunu alıp, evleri satıyor.
Bütün aileyi etkisi altına alan Tuncer, kayınbiraderi isa’yı da inandırıp ve korkutup, aileyi kiralık metruk bir eve taşıyor, ancak komşuları dahil hiç kimse ile görüşmüyorlar.
TUNCER’İN BAŞKA PLANLARI VAR
İlk planı, kendisine inanmadığı için, bacanağı olan Meryem’in kocası Ahmet’i ortadan kaldırmak. Kayınbiraderi İsa’ya, “Enişten Ahmet, ablanı satıyor” diyerek tahrik edip, Ahmet’i İsa’ya öldürtüyor. İsa çok genç olduğu için, suçu baba Harun üstüne alıp, İsa yerine hapse giriyor.
Ahmet ölünce, baldızı Meryem ile iki çocuğunu yanına alan Tuncer, baldızına ve iki çocuğuna sürekli tecavüz ediyor. Ayrıca, Meryem’den de vekalet alıp, ona kocasından kalan daireyi de satıyor. Meryem’in ölen eşi Ahmet’ten kalan maaşı ve elindeki parasını ve kredi kartını da alıp, Meryem’i parasız-pulsuz bırakıyor.
Meryem’in oğlu Recep, Tuncer’in tecavüzüne uğrayınca evden kaçıp, Sosyal Hizmetlere sığınıyor. Ancak, Meryem ve 8 yaşındaki kızı Melike sürekli tecavüzden kurtulamıyor. Üstelik Tuncer, onlara çok kere yemek de vermeyip, aç bırakıyor.
ANNE HAVVA, CİNLERDEN ÇOK KORKUYOR
Bu durumu bilen Tuncer, Meryem’e çektirdiği kredi ile bir araba satın alıyor. Kendilerini, ölen bacanağının ailesi ve cinlerin takip ettiğini söyleyerek, aileyi şehir dışında ormanlık, çalılık tenha bir alana götürüp, tam 10 kişi olarak 3 ay süreyle bu arabada yaşamaya başlıyorlar. Tuncer onlara sadece ölmeyecek kadar yiyecek ve içecek getiriyor. Gece gündüz bu arabaya üst üste sıkışan 10 kişilik Palu ailesi, Cehennem hayatını dünyada yaşıyorlar.
Bir gece tuvalet ihtiyacı için arabadan ayrılan ve ıssız bir köşeye giden Meryem’i izleyen Tuncer, Meryem’i öldürüyor ve cesedini kardeşi İsa ile toprağa gömüyorlar.
Anne Hava durumu anlıyor, ama ses çıkaramıyor. Çünkü, Tuncer’in Cinleri var, çarparlar.
Arabadan ayrılıp evlerine dönünce, Meryem’in 8 yaşındaki kızı Melike’ye ve kendi çocuklarına tecavüz etmeye devam eden Tuncer, Meryem’in kızı Melike’den kurtulmak için önce onu bir ağaca bağlıyor, sonra da acıkmasın diye karnına bir taş sarıyor ve nihayet ”Senin içinde cinler var” diyerek, ona ispirto içiriyor. Böylece Melike de ölüyor ve Tuncer tarafından anasının yanına, bir iddiaya göre de, Adapazarı’na gizlice götürüp gömüyor.
Nihayet, anne Havva ve Baba Harun daha fazla dayanamayıp, olayı ATV’de yayın yapan Müge Anlı Programına taşıyorlar. Müge’nin ekibi olayların üstüne gidince, bütün olup bitenler gün ışığına çıkıyor.
Canlı yayınlanan programa çıkan katil İsa ve her şeyi bilen kardeşi Fatih, hiç konuşmuyor. Tuncer ise, ne söylenirse, her şeyi yalan diyerek inkar ediyor. Karısı Emine de, sürekli Tuncer’i destekliyor ve “Benim kocam masum” diyor. Çünkü, Tuncer Emine’ye büyük baskı yapıyor, hatta ellerini ve vücudunun bazı yerlerini yakıp, onu korkutuyor.
OLAYLAR, ÇORAP SÖKÜĞÜ GİBİ…
Program yapımcısı Müge Anlı ve yardımcıları bastırınca, olaylar çorap söküğü gibi çözülüyor. Ancak, Tuncer inkar etmeye devam ediyor.
Anne Havva’nın yaşlı babası Mehmet, “Her şeyi doğru söyleyin” diye aileyi uyarmasına ve Tuncer’i şiddetle suçlamasına rağmen, inkar etmeler devam ediyor. Çünkü, anne Havva’yı kovalayan, Tuncer’in cinleri var.
Kanaatim o ki, kamuoyu her şeyi anlıyor ve kimin suçlu olduğunu kolayca öğreniyor. 2008 yılında işlenen cinayetlerin ve bu rezilliği çözemeyen Kocaeli Emniyeti ve Adaleti, dosyayı kapatıyor. Ta ki, 2018 yılında yapılan TV Programında her şey ortaya çıkıncaya kadar. Ve nihayet dosya yeniden açılıyor ve de bu karışık aileden, 6 kişi tutuklanıyor.
Değerli okurlarım, Bu yazıyı kaleme almamın sebebi de, zaten budur. Nice rezillikler, cinayetler oluyor. Yargı ve Emniyet birimleri, faillerini arayıp bulmak yerine, kısa bir takipten sonra “Faili Meçhul” diyerek, dosyayı kapatıyorlar. Ta ki, bir TV Programı olayı, olayları tekrar gündeme gerinceye kadar. Bu olayda olduğu gibi…
YARGILAMA BİTTİ
2018 de yeniden ele alınan olayın failleri, 6 duruşmadan sonra cezalarını aldılar. Tuncer’e ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilirken, ötekilerine 12’şer yıl hapis cezası verilmiş,
İdam cezası kalkmamış olsa, Tuncer Ustael denilen o alçak ve aşağılık katil, mutlaka asılırdı. Diğerlerine verilen 12 şer yıl hapis cezası yeterli değildir. Onlar, cinayetlere doğrudan katılmasalar bile, Meryem’in ve kızı Melike’nin katledilmelerine, bilerek ve dolaylı biçimde ortak olmuşlardır.
Öte yandan, Meryem’in ve kızı Melike’nin cesetleri hala bulunamadı. İkisi de, 3’ncü İslam Halifesi Hz. Osman gibi öldürüldükten sonra, yıkanmadan ve namazları kılınmadan, üstlerindeki elbiselerle bir meçhule gömüldüler
İbretle karşılanacak bir olay olduğu için, yazıma konu yaptım. Bilmeyenlerin de bilgisi olsun.
Allah’ın rahmeti, bu masumların üzerlerine olsun.