Adalet ve Kalkınma Partisi’nin Alanya Kadın Kolları Başkanı attığı bir tweet’te, muhalefet partilerini kastedip; “Kafirler bir olup birleşse ne çıkar. Reis lakaplı liderimiz var bizim. ”diyor. Şu kin, nefret ve düşmanlığa bir bakın!
Değerli okuyucularım; Bu iktidarın, Türk halkını nasıl düşman kamplara böldüğünü, kendinden ve kendinden olmayanlar diye ayırdığını, kendinden olmayanlara nasıl kin, nefret ve düşmanca bakmanın kapılarını açtığını, artık cümle alem biliyor.
Bu durumdan cesaret alan, iktidarın büyük küçük her kademedeki mensubu, muhalifleri “Kafirler” diyecek kadar küçük ve kötü görüp aşağıladığını, son örnekten çok daha iyi anlıyoruz.
Antalya’nın Alanya ilçesinin AKP Kadın Kolları Başkanı olan Gülay Özen adındaki bir bayan, seçimlere hazırlanan siyasi partilerin yapmakta oldukları “ittifak”ları kast edip, ittifak yapan muhalefet partilerine açıkça “Kafirler” diyor. Üstelik, mensubu olduğu partinin, MHP ile ittifak yaptığını bile bile, muhalif partilere kafir demekten çekinmiyor. Hatta hiç utanmıyor, Allah’tan bile korkmuyor.
KAFİR NEDİR?
“Kafir” sözcüğünün, çok kullanılan değişik anlamları var. İslam Dini’ne göre kafir, Allah’ın varlığını kabul etmeyen anlamında kullanılır. Yani, Ateist, Tanrı tanımaz gibi anlamı vardır.
Ayrıca, Müslümanlar öteki dinlerden olanlara kafir derler. İslam’a göre kafirler, İslam dininden olanların inançlarını tanımazlar.
Kafir dinsel anlamının dışında da, acımasız, insafsız ve zalim anlamında da kullanılır. Ayrıca, uğursuz, merhametsiz kahrolası, bir nimeti reddeden, kıymet bilmeyen, nankör kişilere de kafir denebiliyor.
Hatta, İslamiyet’in ilk yıllarında Hz. Peygamberi tanımayan Mekke’li müşriklere de kafir denmişti. Sözü fazla uzatmadan diyebiliriz ki, kökü küfürden gelen bu sözcüğü kullanmak, karşı tarafa hakaretlerin en büyüklerindendir.
İşte bu partili bayan, seçimde ittifak yapan muhaliflere, “Kafirler” diyor.Ve, ekliyor. “Siz, birleşseniz de, bizim Reis lakaplı liderimiz var.” diyor. Yani, Cumhurbaşkanı’na halk diliyle “yağ çekiyor.”
İKTİDAR DA, MUHALEFET DE SESSİZ
Bu bayanın, hakaretine ve bu çirkin söylemine, ne muhalefetten ne de iktidardan bir tepkinin geldiğini göremedik. Bu durumda, iki ihtimal akla geliyor.
Birincisi, muhalefet bu bayanı ciddiye almadı. Ya da bu tür hakaretlere alıştığı için, buna kıymet vermedi, geçti. Ancak, muhalefetin böyle sükut etmesi, bu yakıştırmayı kabul etmesi gibi algılandığından, doğru olmadı.
İkinci ihtimal, muhalefete hakaret etmeye alışık olan iktidarın, bir mensubunun bu şekilde hakarette bulunması, iktidarın hoşuna gitti ve harekete tepkisiz kaldı. Belki de, bu bayanı el altından tebrik ettiler.
Her iki tutumu da kabullenmek mümkün değildir. Edebi ve ölçüyü kaçırmamak lazım. Eskilerin deyimiyle, “Biraz edep yahu!”
Cuma Namazı Çıkışında Propaganda
Son Cuma (27 Nisan) günüydü. Cuma namazını kılmış, gurup halinde Camiden çıkıyorduk. Kapının önünde, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın resminin basıldığı ve partisiyle kendisine oy verilmesini isteyen bir broşürü elimize tutuşturdular. Hareketleri ani oldu, şaşırdım.
Bir ya da iki kişinin dışında, broşürü hiç kimse almadı. Bense, üstünde ne yazdığını okumak için aldım. Mukaddes dinimizin nasıl sömürüldüğünü ve dinin siyasete nasıl alet edildiğini, bir kere daha gözlerimle gördüm.
Cumhurbaşkanı’nın, bu gibi işlerden haberi olduğunu ya da Camilerde siyasi propaganda yapılmasını istediğini sanmıyorum.
Bu hareketleri, partiye yaranmak ve böylece bir imkan kapmak isteyen yandaş ve yalakaların yaptığını çok iyi biliyorum. Halkımız da zaten, aynı şeyi söylüyordu.
Dileğimiz o ki, Allah’a karşı sorumluluğumuzu yerine getirmek ve salt ibadet için gittiğimiz Camilerimizi siyasete alet etmesinler. Allah’ın bu mübarek dinini, hiçbir menfaat için kullanmasınlar!