Doların yedeklediği döviz, kalkışa geçen bir uçak gibi önce koştu, sonra uçtu. Şükürler olsun ki, şimdi havada değil, bir dala kondu. Bundan sonra yapılacak iş, onun yeniden uçmasını ve daha yüksek dallara konmasını önlemek olmalı.
Değerli okuyucularım; yargılanan Amerikan Papazı’nın durumu dahil, hiçbir neden döviz fiyatlarının yükselmesine bahane olamaz. Türk ekonomisi, öteden beri adeta can çekişiyor, paramızın değeri ufak ufak azalıyordu.
Son günlerde Amerikan Başkanı’nın Papaz çıkışı döviz olayını tetiklediyse de, giderek zayıflayan ekonomik yapımız, bizi bu noktaya bir gün mutlaka getirecekti. Ve getirdi.
Dövizdeki ani yükseliş, haklı olarak hepimizi telaşlandırdı ve üzdü. Çünkü, dövize bağlanan hayat şartları ağırlaşacak ve halkın zor olan geçimi, daha da zorlaşacaktı.
O sebeple, bir panik havasına girdik. Sevindirici olan şu ki, Cumhurbaşkanı bu kere, “Ey Amerika, Ey Trump” diye öfkesini tekrarlamadı ve olayı sükûnetle karşılamasını becerdi. Buna rağmen, yine de biraz olsun efelenmekten geri kalmadı.
Her ne ise, gelelim balın faydalarına…
HİÇ OLMAZSA, BUNDAN SONRA NE YAPILMALI?
Geçtiğimiz Pazar’ı Pazartesi’ne bağlayan gece, aniden zuhur eden döviz yükselişi, son günlerde kendini sükunete verdi ve biraz olsun gerilemeye ve duraklamaya girdi.
Bendeniz ekonomist değilim, cebimdeki paranın hesabını zor yapıyorum, ama görünen o ki, bu bize çok önemli bir ders olmalı, badema çok daha tedbirli ve temkinli davranmamızı sağlamalıdır.
Bundan sonra yapılacak olan en önemli iş, dış baskıyı göğüsleyip dövizi aşağı çekmek, mümkün olmazsa, onun yukarı doğru tırmanışını önlemek olmalıdır. O gece yaşananlar, daha birkaç defa tekrar ederse, döviz geri dönüşü olmayan noktalara kadar tırmanacak ve Türkiye, içinden çıkılamayacak bir ekonomik krize girecektir.
Bu durumda, yeni ve açıktan bir devalüasyon olabileceği gibi, 2001 yılı krizini de arar hale geleceğiz.
Kimi ülkelerin, bu zor durumda bizi desteklediklerini açıklamaları “laf” tan öteye gitmiyor. Hiç kimse “Vah !, deyip, cebimize para koymuyor ya da borç vermek için teklifte bulunmuyor.
Atatürk’ün, Kurtuluş Savaşı öncesi yayınladığı Amasya Genelgesi’nde dediği gibi, “Bu milleti, yine bu milletin azim ve kararı kurtaracaktır.” Bu krizde de, bizi yine kendi irademiz, azmimiz ve çabamız kurtaracaktır.
Mesela, israfın boyutu gırtlağımızı geçti. Tepedekilerin yaptığı israfın ve yaşadığı lüksün boyutlarını burada yazmaya kalksam, bu sütunlar almaz
Başta ülkeyi yönetenler olmak üzere, israf söylemini bile aşan o göz kamaştırıcı harcamalardan, ödemelerden ve savurganlıktan kaçıp, hiç olmazsa bundan sonra hesaplı ve tasarruflu olmamız gerekiyor.
Cumhurbaşkanı, böyle bir görüşe yanaşır ve bunu destekler mi acaba?