16 yılda 8 Bakan değişti. Yani, iki yılda bir Bakan eder. Sınav Sistemlerini değiştirmekten hem kendilerinin, hem de öğrencilerle velilerin başı döndü. Benim başımın ağrısı ise, hiç geçmiyor.
Değerli okuyucularım, 16 yıldan beri iktidarda olan bu partinin kamuya verdiği en büyük zarar, eğitim uygulamalarında oldu.
Ekonomik yönden yarattığı çöküntüyü tamir etmek mümkün ise de, çocukların eğitiminde oluşan kayıpları geri getirmek ve tekrar kazanmak hiçbir zaman mümkün olmayacak.
Başlangıçta, “Daha iyisini yaparız.” Diyerek çıktıkları yolda, kullandıkları arabayı duvara çarptılar. Arabanın yalnız kaportası değil, motoru da bozuldu.
Çarpılan keşke gerçek bir araba ya da motor olsaydı. Onu tamir etmek ve eski haline getirmek mümkün ise de, gençlerin ve genç beyinlerin eğitiminde yapılan hatalar ve kazalar, ne yazık ki, geriye dönük tamir edilemiyor.
SINAV SİSTEMİ İLE OYNAMALAR
16 yıl öncesine kadar, okullara kayıtlarda ve sınav sistemlerinde hiçbir arıza yoktu ve yakınma görülmüyordu. Çok iyi hatırlıyorum, İstanbul Milli Eğitim Müdürü olarak görev yaptığım dönemde, Türkiye’deki bütün eğitim kurumları İstanbul’u adeta taklit ediyor ve bizim uygulamalarımızı aynen yapıyordu.
İlke olarak, her çocuk evine yakın olan okullarda okumalı böylece okuluna kolayca gidip gelmeliydi. Özel okul konumundaki yabancı okullarla, dil ağırlıklı okullar daha çok tercih edilse de, onları “nitelikli okullar” diye ayırmak ve öğrenci ve velileri bu okullara özendirmek, hiçbir zaman söz konusu olmamıştı.
Okulları “nitelikli-niteliksiz” diye ayıran bu iktidarın eğitim görevlileri, nitelikli dedikleri okulları daha çok özendirince, sınavlar vazgeçilmez oldu.
Yaptıkları bütün sınavlarda doğru, objektif olamadılar ve tarafsız da olamayınca dedikodularla birlikte öğrenci ve velilerin moralini bozdular. Böylece devlete olan güveni de azalttılar.
Şikayetler artınca, sınav sistemlerini değiştirmeye başladılar. Ancak, hiçbir sistem ne öğrenciyi, ne de velisini tatmin etmedi. Çünkü, hiçbir sınav sistemi, doğru, objektif, tarafsız, adil ve güvenilir olamadı. Ve, bu günlere gelindi.
Son yapılan açıklamalarla, eğitim sisteminin iyice çuvalladığı anlaşılınca, öğrenci kayıtlarının-özellikle açıkta kalan öğrencilerin kayıtlarının- Eylül ayının birinci haftası sonuna kadar yapılacağı açıklansa da, bu işin içinden doğru dürüst çıkamayacakları iyice belli oldu.
Öte yandan, görevden ayrıldığım sırada Türkiye’deki imam-Hatip Lisesi ve Ortaokulu sayısı 632 iken, bu iktidar döneminde 1400’ü aşmış.
İyi de, öğrenci nerede? Öğrenciler diğer okullara girmek için kuyrukta beklerken, bu okulların kontenjanlarının yarısının boş olduğu ifade ediliyor. Bu okullara kayıt yaptıracak öğrencilere burs verileceği vaat edilmesine rağmen, kontenjanlar neden boş? Bütün bu zorlamalar niye?
YENİ BAKAN NE DİYOR?
Meclis dışından atanan ve bir Özel okul patronu olan yeni Milli Eğitim Bakanı, bir dönem Milli Eğitim Bakanlığı’nda Talim-Terbiye Dairesi’nin başında çalışmış. Hüseyin Çelik denilen FETÖ’cü zat da, o dönem Milli Eğitim Bakanı imiş.
Eğitimden anlamayan ve parasız dağıtılan kitapların basım ve dağıtımında yaptığı yolsuzluklarla anılan ve de Fethullah Gülen’in sağ kolu gibi çalışıp Feto Okullarının açılmasını ve çoğalmasını sağlayan Hüseyin Çelik adlı şimdi “kaçak” olan bu zat, işte o zamanlar, bu yeni Bakana da yön vermiş, emir vermiş.
Yeni Bakan, şimdi yapacağı kimi yeniliklerden söz ediyor. Talim Terbiye Heyeti gibi, eğitime yön veren kuruluşun başında iken eğitimin bu hale gelmesinden Hüseyin Çelik kadar sorumlu olan bu kişi, şimdi ne yapacak ki?
Yeni Bakan, “Ekibimiz hazır” diyormuş. Hani nerede? “360 derece bir Bakanlık göreceksiniz” diyormuş. Yani, bulunduğumuz noktayı terk etmeyeceğiz, olduğumuz yerde sayacağız demek istiyor. Bakanlığı bir gemiye benzeten yeni Bakan, “Tamiratı, gemi yol alırken yapacağız.” diyormuş. Anlaşılan o ki, gemiyi batırmaya kararlılar.
Gelecek yıl, LGS denilen Liselere Giriş Sistemini yeniden değiştireceklerini söyleyerek, çorbayı biraz daha karıştıracakları anlaşılıyor. Öğretmenin performansını ciddiye almayan Bakan, sözleşme ya da atama bekleyen öğretmenler içinse, hiç bir çalışmalarının olmayacağını ihsas ettiriyor.
Eğitim için hiçbir yenilik vaat etmeyen yeni Milli Eğitim Bakanı, ötekiler gibi unutulup gideceğini ve başarısız bir Bakan olarak anılacağını, şimdiden anlamış durumda.
Türk Milli Eğitimi’nin neden çuvalladığını ve buna devam etmekte kararlı olduklarını, şimdi daha iyi anladınız mı?