Adliye teşkilatına, şimdilik 900 yeni hakim alınmış. 800’ü AKP’nin siyasi kadrolarından. Yani Adalet ve Kalkınma Partililerden. Türkiye’de, adaletin içine düştüğü şu durumu görüyor musunuz?
Eskiler, “Adalet kuvvetli, kuvvetli adil olmalı” derlerdi. Artık, o eskide kaldı. Günümüz Türkiye’sinde ne adalet kuvvetli, ne de kuvvetliler adil!
Hileli bir referandumdan sonra, yeni Anayasa’nın uygulamasına 2019 da karar verilmesine rağmen, partili Cumhurbaşkanlığı ile adaletin iktidar partisine bağlanması işlemine, hemen başladılar.
Ve ilk olarak, bağımsız ve onlara göre aynı zamanda “tarafsız” olması gereken adliye teşkilatını (Hakimleri ve Savcıları) kendilerine bağlamaya, daha doğrusu kendi aralarından seçmeye başladılar bile.
Edinilen bilgilere göre, ilk etapta alımına karar verilen 1350 hakim ve savcıdan 900’ü belirlenmiş ve bunun 800’ü AKP’lilerden seçilmiş.
Bunu yapmak için 80 olan KPSS puanını önce 55’e düşürmüşler ve mülakatla AKP’lileri belirleyip, hakim ve savcı olarak atama yoluna gitmişler.
GÖZE BATAN BİR KAÇ ÖRNEK
İsim isim verilen bilgilere göre, AKP Bafra Belediye Başkan adayı Ersen Oktaş, hakim olmuş. AKP Bafra Belediye Meclis üyesi Mustafa Sekmen, AKP Trabzon İl Başkan Yardımcısı Bayram Günaydın, AKP Konya Millet vekili adayı Selman Harmankaya, AKP Buca Belediye Meclis üyesi Sabahattin Kocagöbek ve öteki AKP’liler, artık birer “Hakim Bey” ya da “Hakime Hanım” olmuşlar
Bu kişiler ve diğerlerinin AKP’nin il ve ilçe yöneticisi olmasına özellikle dikkat edilmiş. Tabii, öteki AKP’liler de unutulmamış.
İktidar yandaşı olan Danıştay Başkanı’nın kızı Gonca Hanım da, bu arada hakim oluvermiş. Böylece “Partili Cumhurbaşkanı” dönemi ile birlikte “Partili Hakim” ama, “Adalet ve Kalkınma Partili Hakim dönemi” de başlamış oluyor.
KABİLELERDE BİLE YOK
Değerli okuyucularım, bu uygulamanın dünyanın hiçbir yerinde, hatta ilkel yönetimlere sahip olan Kabile yönetimlerinde bile olmadığını tahmin edersiniz. Çünkü, öyle bir düşünce hiç birinde yok.
Yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim’de Allah, insanları birbirlerine karşı adil olmaya çağırıyor. Adaletin önce insan haklarını yani dini deyişle “Kul haklarını” gözetmesini, kul hakkı yiyenlerin Allah’ın hiçbir şekilde affına ve şefaatine sahip olamayacaklarını belirtiyor.
Bütün dini kuralları referans alan bu iktidar partisi, nasıl oluyor da adaleti bu hale getirebiliyor? Nasıl oluyor da adaleti kendi yandaşları arasında pay edebiliyor?
En zalim insanlar iktidarda olsalar bile, halk ülkenin adaletine, yargıç ve savcılarına güveniyor ve dara düştüğü zaman hakkını mahkemelerde alacağına inanıyordu.
Bundan sonra, bu halk kime güvenecek? “Hamili kart yakınımdır” ya da “Hamili kart partimizdendir.” kartlarıyla mı Hakimlere, Savcılara, mahkemelere gidecek? Böyle adalet, böyle yargı olur mu?
Bu denli olmasa da, bir zamanlar güçlünün adaletinin mağduru olmuş ve haksız, suçsuz ve günahsız yere adaletin zulmüne uğramış bir vatandaş olarak, bunları söylemeye ve yazmaya hakkım var.
Hakim ve Savcıların, bundan böyle iktidar partililerden ve yandaşlardan atandığını ve atanacağını öğrenen bir dostum geçen gün aynen şöyle dedi. “Bundan sonra anama bile sövseler, mahkemeye gitmeyeceğim. Hatta, mahkemenin kapısının önünden bile geçmeyeceğim.”
Değerli okuyucularım, Topraklarımızın bir kısmı Afrika’da olsa da, bırakın Avrupalı olmayı, bu kafayla biz Afrikalı bile olamayız.
Şu soruyu da, her zaman sormak zorunda kalacağız. “Adaletin, bu mu Türkiye?”