DOLAR 35.46 ₺
EURO 36.53 ₺
STERLIN 43.38 ₺
G.ALTIN 3,066.42 ₺
Ç.ALTIN 5,028.78 ₺
BİLEZİK 2,805.05 ₺
BTC 97,328.88 $
ETH 3,244.68 $
BİST 9,739.72

Tekin Sönmez

Tekin Sönmez

ANILAR, ANILAR, ANILAR… Nevzat Ayaz’ın Ardından…-3

Yayınlama: 8 Aralık 2020 Salı 18:20 Okunma: 2440

     Aradıklarını bulamayınca bakın, üstüme ne iftiralar attılar? Doğum yerim olan Tekirdağ/Saray’da, kimi ses ve sahne Sanatçılarının yaptıkları “Sıla Evleri” denilen yerde, 5 adet Villamın olduğunu,

 Kadıköy/Kalamış Marina’da özel bir Yat’ımın olduğunu, Bakırköy İstanbul Caddesi’ndeki Butim Han adlı binanın (İş Hanı’nın) 5’nci katını satın aldığımı, İstanbul Milli Eğitim Müdürlüğüne Bakanlıkça gönderilen kimi ödenekleri Tekirdağ’a aktarıp, doğduğum köye Okul yaptırdığımı,  bu ödeneklerle ayrıca köyümün yollarını yaptırdığımı, Kartal İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’nde, adıma devletten bir kadro tahsis ettirip, oradan da ikinci bir maaş aldığımı  iddia ettiler ve daha neler neler?

    Beni çok yakından tanıyan Bakan Ayaz, önce bütün bunlara karşı öfkesini belirtirken, iki gün sonra tehdit edildiğini söyleyip ve direnemeyip makas değiştirdi, gereksiz ve haksız yere hakkımda soruşturma açılmasını sağladı.

    6 Müfettiş hakkımda soruşturma yaptı. Suçlanmamı yalnız bu gazete ve hasımlarım değil, bazı güçlere yaranmak için bizzat Bakan Ayaz da istiyordu. Bu gerçeği,  ifade verdikten sonra koluma giren bir Müfettişten duymuştum.

    Ancak Müfettişler, aleyhime TEK BİR delil bulup, Soruşturma Raporuna ekleyemediler. Çünkü yoktu.

   Rapor, C. Savcılığına verildi. Savcı, beni ifadeye çağırdı. Bana tek bir soru sormadan. “Saçma bir rapor” diyerek, benim ağzımdan çıkmış gibi lehime iki-üç cümle yazdırdı ve “Takipsizlik kararı vereceğim.” Diyerek, beni gönderdi.

    Bunun üzerine, mahkemece seçilen Bilirkişi’nin, gazetede yazılanlar hakkında 4 ayrı rapor yazıp, hiçbir suçumun olmadığını rapor etmesi üzerine, gazetenin yalanlarının mahkeme kararı ile tekzibine karar verildi. Ne var ki, gazete tekzibi yayınlamadı ve yine mahkeme kararı ile bana tazminat ödedi. Parayı, elbette aldım.

   Bunun üzerine, gazete tarafından cendereye alınan o Savcı,  aleyhime hiç, ama hiçbir delil olmamasına rağmen bir taşeronun iftirasıyla, 3 ay 6 gün sonra beni mahkemeye verdi. İddiaların iftira olduğunu, hemen ispatladım. Mahkemeye verilme sebebi olan bu suçlamada, hemen Beraat ettirildim. Ancak, Mal Bildiriminde bulunmamak ya da Mal Bildirimi Kanununa aykırı davrandığım kılıfına sokularak, bu gazetenin yoğun baskısı üzerine ceza aldım.

    Bu cezayı, gazetenin baskısı üzerine vermek zorunda kaldıklarını, ziyaretimizde, büyük bir pişmanlık ya da eziklik içinde Hakim yüzümüze karşı söyledi. Avukatım da yanımdaydı.

   Onların her türlü yalan, iftira ve baskılarına karşın, yine aynı mahkeme Sabıka Sicil Kaydımı ortadan kaldırıp (silip), Memnu Haklarımı da iade etti. Bu durum, mahkemenin talebi üzerine 11 Ağustos 2002 tarihli ve 24843 numaralı  Resmi Gazete de yayımlandı.

                    HAKİM KORKAK, BAKAN İKİYÜZLÜ OLURSA…

       Değerli okurlarım; Kumarcı bir kişi olduğunu tespit ettikleri Hakimin, baskıdan korkup tırstığını kendi ağzından duyunca, bu ülkenin adaleti adına kahroldum. Belli ki, böyle adli makamlara gelenler hak-hukuk-kanun yolunda değil, egoları, zafiyetleri ve kişisel çıkarları yolunda hüküm kuruyor ve buna da hukuk deniyordu.

      Devran değişti. Değişti, ama vatandaş o beni kahreden haksız kararların verildiği günleri, şimdi mumla arıyor. Nevzat Ayaz ve adaleti zulme dönüştüren o Hakimlerin ve o megaloman zalimlerin (Hürriyet Gazetesi’nin (Sahip, Yazar, Yönetici) vicdanlarının ne kadar rahat olduğunu, hep merak ederim.

      Bu iktidarın en beğendiğim yanı, bu megaloman Hürriyet Gazetesi’ne diz çöktürmesidir. Sahip Aydın Doğan, sonradan gazetenin başından attığı Ertuğrul Özkök adlı ateist kişiyle kafa kafaya verip, büyük ölçüde vergi kaçırırken yakalanınca, 2017 de devletin yaptığı bir “Temiz Eller Operasyonu” ile gazetenin beli kırıldı. Ve nihayet sahip, burnu sürten bu gazeteyi Demirören gurubuna satmak zorunda kaldı. Şimdi, gazetenin yüzüne bakan yok.

    Bendeniz, inançlı bir insanım.  Anladım ki, gerçek adalet bu dünyada değil, “ruz-i mahşer”de tecelli edecektir. O sebeplerle, konunun iyi anlaşılması için, yazıyı bir roman gibi uzattım.

      Atılan bir iftira ile, Atatürk’e suikast düzenlemekten yargılanan ve idama mahkum edilen Maarif Nazırı Cavit Bey, sehpaya çıkarılıp boynuna ilmek dolandığında son söz olarak;

Zalimlere dedirir bir gün kudret-i Mevla,

Tallahi, Laket, Aserek Allah-ü Aleyna, Diyordu, yani ;

(Allah’ın kudreti, o zalimleri bir gün yaptıklarından pişman edecektir. Ancak pişman olmaları, Allah’ın vereceği cezadan onları kurtarmayacaktır.)

    Nevzat Ayaz’ı, rahmetle yad ediyorum. Ancak, yine de soruyorum. Sıfatı ve konumu ne olursa olsun, zalimlerde olmayan adalet, mahkemelerde de yoksa, bu ülkenin ve bu dünyanın adaleti acaba nerede? BİTTİ.

google-site-verification=uSnnSC5jUTWittUtiCokfxv6706ikL65px5KxiN1Mg4