Adam, cinsel fantezilerini (*) tatmin etmek için kurduğu televizyon kanalında, adeta Oturak Alemi(**) yapıyor.
Üstelik, Darwin’i diline dolayarak bilimi, Mehdi’yi kullanarak, yüce dinimizi sömürüyor.
Hocalığı, kendinden menkul Adnan Oktar adlı kişiden bahsediyorum. Ruhsatını nasıl aldıysa, kurduğu A9 adlı televizyon kanalında, cinsel fantezilerini tatmin etmek için, her gün/gece adeta oturak alemi yapıyor.
Yayın sırasında, stüdyo bir anda Gazinoya dönüyor, mest eden müzikler, kıvrak danslar ve yudumlanan meşrubat(!), panayırlardaki Çadır Tiyatroları’nı aratmıyor.
İslam Dini adına yapılan bu yayınlarda, bu kişiye biat eden genç bayanların dekolte kıyafetleri ve aşırı makyajlarını görenler, “Bu nasıl dini neşriyat?” demekten kendilerini alamıyorlar.
BEN, ÖZGÜRLÜKTEN YANAYIM, AMA...
Sınırlarını zorlamamak şartıyla, ben hep özgürlüklerden yanayım. O sınırları genellikle, toplum düzenini sağlamakla yükümlü olan kamu otoritesi koyar. Ve, herkes, ona uymak zorundadır.
Toplumun koyduğu sınırları ise, hiç kimse zorlayamaz. O sınırlar ki, toplumun benimsediği ahlaki ve dini değerler söz konusu olduğunda, hiç kimse tarafından asla zorlanamaz.
Adnan Oktar, işte bu sınırları zorlamaya çalışıyor.
Daha önce, bu köşede yayınlanan başka bir yazımda da belirttiğim gibi Adnan Oktar, insanın maymundan türeyip, evrimleştiğini iddia eden Darwin’in bu görüşüne itiraz ediyor ve onu çürütmeye çalışıyor.
Oysa bu görüş, çoktan çürütüldü. Ona, hiç kimse inanmıyor ki. Onun sıkıntısı nedir? bilinemiyor.
Diline doladığı Mehdi konusu ise, İslam Dini’nde öne çıkan bir konu değil. Onunla da, hiç kimse ilgilenmiyor. Ama, onun derdi başka. Çünkü o, zımnen de olsa, kendisini kurtarıcı rolündeki “Mehdi” yerine koyuyor. Koymakla kalmıyor, yaptığı tariflerle kendisinin Mehdi olduğunu söylemeye çalışıyor.
TAKKE DÜŞTÜ, KEL GÖRÜNDÜ
Geçen hafta, Beyaz TV adlı bir televizyon kanalında, Adnan Oktar’ı, görüntülü olarak yayına bağladılar. Uzunca bir neşriyat oldu.
Isınma sorularıyla ve güldüren taklitleriyle programa alışan Oktar, sorular zorlaşınca iyice terledi. Terlemekle kalmadı, bütün incileri döküldü. Çünkü, kendine has bu oluşumdaki bütün olup biteni, itiraf etmek zorunda kaldı.
Kadınlarını hedef alan moderatörün, “Bacılar, Motorlar, Cariyeler” benzetmesi Oktar’ın canını sıktıysa da, tesettür (örtünme) konusunda yaptığı açıklamalar, İslam Dini’nin uzağından bile geçmiyordu.
Çünkü, onun yaptıklarıyla, İslam Dini hiç, ama hiç örtüşmüyordu.
Oktar, kadınlara olan zafiyetini artık gizlemiyordu. Peygamberimizin çok eşliliği ile bu durumu örtmeye çalışsa da, o bu kadınlarla nikahlı olup olmadığını da söylemiyordu. Ama, kadınlara olan aleni iltifatları, insanı hem güldürüyor, hem de utandırıyordu.
Fazla sıkıştırıldığı zaman, durumu “kırmızı nokta” olarak niteleyen Oktar, aralarındaki ilişkiyi artık saklamıyordu.
Zaten kadınları da, ona olan sevgisini açıkça belli ediyorlardı. Hatta biri, onda Hz.Yusuf’un çekiciliğinin olduğunu söyleyip, kendisini de böylece “Züleyha” ya benzetmeye çalışıyordu.
Yani kısaca takke düşmüş, artık kel görünmüştü.
BU KANAL, KAPATILMALI !
Kızlarımız var. Ergenlik çağında çocuklarımız var. Eğitimci ve bir çocuk terbiyecisi olarak söylüyorum ki bu kanalın yayını, basın-yayın özgürlüğü olarak asla kabul edilemez.
Adnan Oktar, yayın sırasında iktidara ve Başbakana şirin görünmek için övücü sözler söylese de, yaptığı bu yayının, faydadan çok zararı var.
Oraya, kızlarını gönderen ya da zapt edemeyen ana-babalar için, pek üzülüyorum. Devletin, yani Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın, bu konuya el atmasını bekliyorum.
Radyo Televizyon Üst Kurulu’nun da (RTÜK), ne için kurulduğuna bir kere daha bakıp, görevini yapmasını istiyorum. Toplumun tepkisini dile getiriyor ve “Bu kanal, derhal kapatılmalıdır.” diyorum.
Bu olayda, hiç kimseyle bir dostluğum ya da hiç kimseye karşı bir husumetim yoktur. Bu ülkenin ve genç neslin eğitiminde uzun yıllar sorumluluk üstlenmiş bir kişi olarak, bu çarpık durumu kamuoyu ile paylaşmak istedim.
İşte, bütün derdim bundan ibarettir.
***
Erdegül Hoca, Yine Takdir Topladı !
İlçemizde yetişen değerli Müzik adamı Süleyman Erdegül’ün “Eğitimde Sene Ortası Konseri”ni, geçtiğimiz Cuma günü akşamı, büyük bir keyifle izledik.
Belediyenin Kültür Merkezi’ndeki konserde, Erdegül Hoca’nın Keman ve Gitar çalmasını öğrettiği öğrenciler, hocalarıyla birlikte birbirinden güzel parçaları çaldılar, söylediler.
Hatasız icra edilen eserler hem enstrümantal, hem de solo olarak izleyenlere büyük keyif verdi ve bol bol alkışlandı.
Konser öncesi dağıtılan programa göre, enstrümantal girişten sonra “Sigaramın dumanı, Son verdim kalbimin işine, Boş vermişim, Bak bir varmış bir yokmuş ve N’apardım bilmem” adlı parçaları, sazların eşliğinde hatasız olarak seslendiren İrem Akgün, büyük beğeni topladı.
Sazların, “Sarmaşık gülleri ve Adını anmayacağım” adlı iki parçayı çalmasından sonra, Kardelen Koyuncu “Benim de canım var.” adlı parçayı seslendirdi. Peşinden, hemşerimiz Kadir Taysen küçüklerin arasına dalıp, “Hatıra ve Rüya gibi her hatıra” adlı iki rast şarkı okudu.
Kadir’i ilk defa dinledim ve pek beğendim. Sesinin güzelliği kadar sahnedeki rahatlığı da dikkati çekiyordu. Yaşı daha fazla ilerlemeden, ona bu sahada yürümesi tavsiye ediyorum.
Erdegül Hoca’nın bir saat kadar süren başarılı konseri, Keman ve Gitar Gurubu’nun çaldığı “Taka-Taka, Nihavent Longa ve Niksar’ın fidanları” adlı parçalarla son buldu. Hoca, işindeki ustalığını böylece, bir kere daha göstermiş oldu.
Süleyman Erdegül’ü ve başarılı öğrencilerini, buradan bir kere daha tebrik ediyor, başarılarının artarak sürmesini diliyorum.
KONSER DE, BAŞKA GURUPLAR DA VARDI
Süleyman Erdegül ve öğrencilerinin sunumundan sonra, Yücel Yurdan’ın yetiştirdiği ve yönettiği 8 kişilik Bağlama Gurubu sahne aldı. Çocuklar, meraklı ve gayretliydi. Hem çalmak, hem de söylemek istediler. Ancak, sahneye çıkmak için hazırlıkları yeterli olmamıştı. Yani, biraz daha çalışmaları gerekiyordu.
Seyirci, yapılan hataları hoş karşılasa da, çocukların moral bulması mümkün görünmüyordu.
Onların, başka bir konserde çok daha başarılı olacaklarına inanıyorum.
Gurubun hocasının, konuşurken ve gurubu yönetirken ağzındaki çikleti, dalgınlıkla unuttuğunu tahmin ediyorum.
Daha sonra, hocaları Önder Yurdan’ın yönetiminde sahne alan başka bir Gitar Gurubu da, sahnede kalabalık olmalarına rağmen seslerini duyuramadılar. Belli ki, onlar da çalışmak için zaman bulamamışlardı.
Hocalarının çırpınması da fayda etmeyince, birer moral alkışı alarak sahneden ayrıldılar.
Son olarak sahneye çıkan Keman Gurubu, hocaları Emrah Özcan’ın sayesinde durumu kurtardılar. Maestroluk yapan hocaları, kemanı mükemmel çalıyordu. Ses düzenine bağladığı Keman öğrencilerinin sesini bastırınca, Emrah Özcan’dan güzel bir Solo Keman Konseri izledik. Konseri, herkes çok beğendi.
İki saat süren tüm konser, güzel bir anı olarak belleklerde yerini aldı.
SARAY BELEDİYESİ’DE TAKDİR TOPLADI
Nazmi Çoban’ın Başkanlığa seçilmesiyle birlikte, Saray Belediyesi’nin ve bağlı Kent Konseyi’nin düzenlediği kültürel ve sosyal etkinlikler öne çıkıverdi.
Daha önce, Saray halkının pek alışık olmadığı bu etkinlikler, Belediyeye sürekli “artı puan” getiriyor.
Her yıl düzenlenen Bahar ve Kültür Festivali ile zirve yapan bu faaliyetler, halkımızı mutlu ediyor. Unuttuklarını söylemek için defalarca sahneye çıkan Başkan, bu tür etkinliklere önem verdiklerini ve desteklediklerini söyleyince, büyük takdir topluyor.
Bu arada, Kent Konseyi Başkanı Mehmet Bilecen ve Başkan Yardımcısı Dilaver Perçin’in gayretleri de gözden kaçmıyor.
Ben de, başta Belediye olmak üzere, katkıda bulunan herkese halkımız adına buradan teşekkür ediyorum.
(*) Cinsel fantezi; Cinsellikte değişik hevesler
(**) Oturak Alemi; Çalgılı, kadınlı eğlenti