İki hafta önce aynı başlıkla yazmış ve bu ülkede her gün yaşanan ve insanı şaşırtan olaylardan bahsetmiştim. Bu abuk-sabuk ve insanı şaşırtmaya devam eden olaylar, ülkemizde hızını hiç kesmiyor.
Alın size bu olayların, bu haftadan seçilmiş sadece bir kaçını. Okuyun da, şaşmayın bakalım.
Doç. Dr, “Kocakarı İlacı” Satıyor !
Biliyorsunuz özel televizyonlar, televizyonculuğu artık tam bir kazanç kapısı haline getirdiler. Oysa bu televizyonların, kurulurken kuruluş amacının başında halkı doğru bilgilendirilmeleri, toplumun sosyal ve kültürel hayatına katkı sağlamaları düşünülmüş ve denetlenmesi için de, kısa adı RTÜK olan Radyo Televizyon Üst Kurulu kurulmuştu.
Kısa sürede görüldü ki, bu yayın organlarının tamamına yakınının bu amacın dışına çıkarak, tam aksine masum tanıtım yaptıkları savıyla bol para kazanmayı hedefledikleri, bunları denetlemekle yükümlü olan kurulun da, bu organlardan nemalanıp, onların dümen suyuna girdiği görüldü.
Son günlerde bu televizyonlarda, “alternatif tıp” adıyla, bol bol bitkisel sağlık ürünlerinin pazarlandığı ve kimi bilim adamı etiketi taşıyan kişilerin de, bu kampanyaya üretici, tanıtıcı ve satıcı olarak katıldıkları görülüyor.
Bunlardan biri de, Yard.Doç.Dr. olduğu söylenen, Ömer Coşkun adlı kişi. Edinilen bilgilere göre bu zat, yaptığı bu işlerden dolayı Üniversiteden çıkarılmış. O da, bu akademik unvanını kullanarak, “Sigarayı bıraktırma, cinsel güçsüzlük, çeşitli bedensel ağrılar vb. hastalıklar dahil”, bazı otları kullanarak, hemen bütün hastalıkları tedavi eden(!) bir ilaç üretmiş. Şimdi, gece gündüz demeden, ilacını pazarlamaya çalışıyor. Hangi TV kanalını açsanız, bu zat karşınızda. Öyle bir pazarlama ki, bir telefonla ilaç evinize kadar getiriliyor.
Şimdi, Sağlık Bakanlığı’na soruyorum. Halk arasında hala “koca karı ilacı” olarak bilinen bu ilacın veya buna benzer ve bu yolla satılan ilaçların, sizden ruhsatı var mı? Varsa, Eczanelerde neden satılmıyor? Yoksa, bu korsan satışlara neden göz yumuyorsunuz? Bakanlığınızın görevi halkın sağlığını korumak olduğuna göre, bu da ne demek oluyor?
Ayrıca, Yüksek Öğretim Kurulu’na da soruyorum. Artık Üniversiteden ayrıldığına göre, bu zata “ticari amaçla” bu unvanı neden kullandırıyorsunuz?
Adnan Hoca (!), Yine Televizyonlarda
“Bilim Araştırma” adını taşıyan bir Vakıf kurarak, genç kız ve genç erkekleri bir kampta toplayan ve burada ne yaptıkları denetlenemeyen Adnan Oktar adlı kişi, son zamanlarda yine televizyonlarda.
Dini ve dince kutsal sayılan değerleri kullanarak toplumda adını duyuran ve “hocalığı” kendinden menkul bu kişinin aleyhine açılan çok sayıda dava, halen devam ediyor. Kimi gazetelere paralı ve tam sayfa ilanlar vererek yargıya kafa tutan ya da bilimsel (!) açıklamalar yapan bu kişinin, iktidar tarafından da kollandığı sanılıyor.
Söz konusu kampta, ahlak dışı davranışların da yaşandığı iddia edilerek, mahkemelerde kimi davaların açıldığı hala unutulmadı.
Son zamanlarda bir çok ulusal televizyon kanalında bu kişiyi ve bir arkadaşını sıkça görüyoruz. Önceden hazırlandığı anlaşılan bazı soruların, başörtülü bayanlar tarafından Adnan Oktar’a yöneltildiği ve onun da, tam bir bilim ve din adamı havasına girerek, bu soruları cevapladığı görülüyor.
Yaptıkları ise, Kur’an-ı Kerim’in Türkçe Meali’ni okuyup, açıklarmış gibi yapmaktan ibaret. Ama, esas amaç başka.
İktidar bu kişiden yana olabilir. Ancak, devlet nerede?
TELEKOM ParayıTopluyor Ama,Hizmet Yok !
Çağın icadı ve harikası olan İnternet, TÜRK TELEKOM’un sabit hatlarıyla evlerimize, işyerlerine ve dilediğimiz mekanlara bağlı. TELEKOM, müşterisini çoğaltmak için tanıtımlarına devam ediyor. Hatta, abonelerine kurulum sırasında bir de “pikatel” marka modem veriyor.
Bu cihaz, piyasanın en kötü ve en kalitesiz modemi. Bu markadan herkes şikayetçi. Bir çok abone bunu kaldırıp atmış ve pek de ucuz olmayan yenisini almış. Esas şikayete gelince, “
İnternet aboneleri Bilgisayarlarını açtıklarında, ekran dakikalarca açılmıyor.”Bunun iki nedeni var. Birincisi, bu modemin çok düşük kaliteli olması. İkincisi, TELEKOM’un ihmali ve abonelerine karşı ilgisizliği. Ekranların dakikalarca açılmaması bir teknik kusur olduğu gibi, aynı zamanda İnternet’in bir “hizmet kusuru”dur.
Bu konuda başta “Tüketici hakları” olmak üzere, diğer haklarının korunması için vatandaşları TELEKOM’u uyarmaya ve ondan şikayetçi olmaya davet ediyorum. Abone bedellerini tıkır tıkır toplayan, bir ay gecikme olduğunda devreyi hemen kapatan TELEKOM’un, dikkati mutlaka çekilmelidir.
Devletin, bu konuda yetkili kurumlarını da, vatandaşların haklarına sahip çıkmasını ve hukuki yönden gereğini yapmasını, vatandaşlarımız adına ısrarla talep ediyorum.
Toplu Konut İdaresi (TOKİ), Niye Kuruldu?Gecekondulaşmayı önlemek ve halka ucuz ve kaliteli konut temin etmek ve arsa üretmek için 1984 yılında kurulan ve kısa adı TOKİ olan Toplu Konut İdaresi, artık rayından tamamen çıkmış durumda.
Halka konut temini gibi, son derece yararlı ve sosyal amaçlı olduğu kabul edilen bu kuruma bu güne kadar devlet de, vatandaşlar da büyük destek verdiler. Kurum, evsiz barksız vatandaşlar için büyük umut olmuştu.
Son yıllarda, özellikle AKP iktidarından sonra tam bir çiftliğe dönen ve değişmeyen Başkanı sayesinde rayından çıkan kurum, artık evsizlere değil, zenginlere ve ultra lüks konut meraklılarına hizmet ediyor.
Bu ultra lüks konutlarını önce Ankara’da yapıp, Milletvekili, Bakan ve üst bürokratlara, hem de çok ucuz fiyata satan kurum, artık “yap-satçı müteahhitler”gibi çalışıyor. Satışlarında, hiç kimseye “Evin var mı, yok mu?” diye sormuyor. İsteyen herkese, istediği yerden - sırasız, kurasız - konut satıyor. Yani, tamamen amacının dışında hareket ediyor.
Belli (imtiyazlı) kişilere sattığı ultra lüks konutlar ucuz olduğu kadar, çok sağlam ve çok kaliteli. Vatandaşlara sattığı konutlar ise, yıkıldı, yıkılacak. Daha içlerine girilmeden boruları ve duvarları patlamış, kapıları parkeleri bozulmuş, boyaları kazınmış, bahçeleri ise toprak yığını.
Eğer bu iktidar giderse gelecek iktidarın ilk işi, bu kurumu ya ıslah etmek, ya da ortadan kaldırmak olmalıdır. Tabii bu hayırlı iş, bu yağma furyasına katılıp devleti soyanlardan hesap sorulduktan sonra yapılmalıdır.
Kızan, Kaybeder !
Elinizdeki GÖZLEM GAZETESİ’nin geçen haftaki sayısının 7 nci sayfasında, alt alta iki haber yayınlandı. Birincisi, “Soğuksu Yolu, Belediyeden İlgi Bekliyor.” İkincisi ise, “Küçükyoncalı Suyu, Hasta Ediyor.” Başlığı ile verilmişti. Her iki haberi, ben de gazeteden okudum.
Birinci haberde, Saray’ın Soğuksu yolu, kış boyunca yağan yağmurlardan bozulmuş, toprak kuruyunca da, yolda arabaların geçişine engel bazı çukur ve tümsekler meydana gelmişti.
İkinci haberde ise, güzel bir içme suyuna sahip olan Küçükyoncalı Köyü’nde, bu suya ait kaynaklar temizlenmediği için su veriminin azaldığı ve kaynakların mikrop üretmeye başladığı belirtiliyordu.
Haberi okuyan Saray Belediye yetkilileri, aynı gün araçlarını ve elemanlarını sevk ederek, Soğuksu yolunu onarıverdiler. Buradan, halkımız adına onlara teşekkür ediyorum.
Küçükyoncalı Muhtarlık yetkilileri ise, öyle yapmadı. Yani, iddiayı araştırmak, doğru ise gerekli tedbiri almak, doğru değilse bunu tavzih etmek yerine, haberin yayınlanmasına kızmışlar ve küsmüşler. Bunu duyunca, aklıma, İstanbul‘un eski ve namlı Valilerinden Fahrettin Kerim Gökay’ın o meşhur sözü geldi; “Kızan, kaybeder.”
Kamu yönetiminde öfke ile hareket etmek kişilere de, mensup oldukları kurumlara da zarar verir. Eskilerin de, bu konuda güzel bir sözü var.
“Öfke gelir göz kararır, öfke gider yüz kızarır.”