DOLAR 35.49 ₺
EURO 36.60 ₺
STERLIN 43.36 ₺
G.ALTIN 3,062.46 ₺
Ç.ALTIN 4,987.78 ₺
BİLEZİK 2,782.17 ₺
BTC 97,241.14 $
ETH 3,241.76 $
BİST 9,703.76

Kısa Kısa (3)

Yayınlama: 24 Eylül 2009 Perşembe 19:39 Kaynak: Haber Merkezi Editör:

Kısa Kısa (3)
Yalnız bölgemizde değil, bazen de ülkemizde gelişen  birden fazla olaya dokunabilmek için “Kısa, Kısa” başlığıyla derlediğim tespitlerin, bu defa üçüncüsünü yapmaya çalışıyorum. Yazının  başlığına (3) yazılmasının sebebi, ondandır.

        Gerçekten, ülkemizde kısa zaman aralıkları içinde insanı hoşnut etmeyen, mutlu etmeyen, sinir sistemine kötü etki yapan,  sevimsiz öyle abuk subuk olaylar, haberler duyuyoruz ki, mahkemede hakimin karşısında öfkelenmesin diye ağzına bakla koyan adamın yaptığı gibi, insan baklayı ağzında tutamıyor.

         Gelin, bu sevimsiz haberlerin bazılarına beraber göz atalım.

     Hüseyin Çelik Gitti, Zararı Yıllarca Gitmeyecek !..

    Kendisi Doçent olduğu halde, Müsteşarını Profesörden seçen Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, nihayet görevinden uzaklaştırıldı. Çelik, Müsteşarının uyarılarına rağmen, Milli Eğitime çok zarar verdi. Bakanlık görevi, biraz da uzun sürünce, zararı katlanarak arttı.

      Memuriyetim sırasında, tam 22 Milli Eğitim Bakanı’yla çalıştım. Hepsini, yakından tanıdım, çeşitli projelerin içinde birlikte yer aldık. Ülkemizin eğitimine, birlikte hizmet etmeye çalıştık. Hiç birinde, ama hiç birinde Hüseyin Çelik kadar eğitimin “Milli”liğine zarar veren, siyasi kadrolaşmayı çığırından çıkaran ve Bakanlığıyla teşkilatını, böylesine militanlaştıran bir Bakana rastlamadım ve görmedim. Ve, hiçbir Bakanın tasarruflarının, Hüseyin Çelik’inkiler kadar dava konusu yapıldığını ve de idari yargıdan geri döndüğünü de görmedim.

        Edebiyat dalında öğrenim gördüğü  ve laf cambazlığını çok iyi becerdiği için iyi bir “demagog” olan Hüseyin Çelik, yaptığı hayırlı ve faydalı işlerle değil, yapamadıklarını iyi pazarlamakla şöhret buldu.Bakanlığında olup bitenleri bilmeyenleri ve görmeyenleri, demagoji yaparak kendisine inandırdı ve uyuttu.

         Türk Milli Eğitimine verdiği zararlar, bir gün kolayca ve mutlaka kitap olacaktır. Ancak, o zararların Milli Eğitimde yaptığı tahribatın ortadan kalkması, öyle pek kolay olmayacaktır.

          Milli Eğitim Bakanlığı’nı tarikatlarla beraber yöneten, Cumhuriyetin değerlerine sırt çeviren, laik ve çağdaş eğitimi ortaçağın karanlıklarına götürmek isteyen ancak beceremeyen, Cumhurbaşkanlığı  seçimi sırasında partisine askerden muhtıra yedirten, sonra gidip Genel Kurmay Başkanına hesap veren bu kişi, yalnız ülkeye değil, kendi partisine de büyük zararlar vermiştir.

        Liselerde Matematik Öğretmenliği yaptığım yıllarda henüz 4 yaşında olan Hüseyin Çelik, benim ve benim gibi yıllarını Milli Eğitim hizmetlerine adamış insanların uyarılarına da, büyük bir kibirle ve bulutların arasında dolaştığını sanarak itibar etmemiştir.

       Ancak, “Evvel yarin sevgilisi ben idim, şimdi uzaklardan bakan ben oldum.” şarkısında dendiği gibi, büyük bir kibirle girip çıktığı Milli Eğitimin kapısına da, şimdi uzaklardan bakan o olmuştur.

        Onun, bu ülkenin eğitimine verdiği zararları yazmaya, böyle gazete köşeleri filan yetmez. Hepsi, bir dosya halinde arşivimdedir. Eğer, benden evvel birileri davranıp yazmazsa, oturup onun kitabını ben yazacağım. Sakın, Hüseyin Çelik’e değer verdiğim için  yazacağımı sanmayın. Onun verdiği zararların bilinmesi ve gelecek neslin onlardan korunması için  bunu yapacağım.

        Başbakan Erdoğan, onu uzaklaştırmakla geç kaldı, ama  geç de olsa  hayırlı bir iş yaptı.

                Ya, Kemal Unakıtan’a Ne Demeli?

     Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’da gidenler arasında. Hani, geçen yaz Tekirdağ’a gelişinde Valimizin, ayakları altına kırmızı halı serip karşıladığı Bakan.

        Baypas ameliyatları Türkiye’de “mükemmel” bir biçimde yapılırken, kalbinden rahatsızlanınca ailesini de yanına alarak, Amerika’ya gidip baypas olan ve bedelini, gezinin diğer masraflarıyla birlikte, başında olduğu Maliye’ye ödeten  Bakan.

       Üstelik, Maliyeyi iyi yönetemeyen, başarısız bir Bakan.

       Bunlar için, yine de bir sözüm yok. Benim esas dikkatimi çeken, Bakanlıktan alınınca, kendisine çok yakın gördüğü Başbakana derhal tavır alması ve küsmesi. O kadar çok küsmüş ki, TBMM de kendisine verilen odayı bile kabul etmemiş. Artık Meclis oturumlarına da katılmayacakmış. Çok önemli konular görüşülse de, hiçbir oturuma gelmeyecekmiş. Eşyalarını toplayıp, memleketine gidecekmiş.

          İyi de, Bakanlıktan alındı, ama Milletvekilliği devam ediyor. Ve, maaşını tıkır tıkır alıyor.Hem de ne maaş.

         Geçen gün telefonla görüştüğüm bir gazeteci dostum, “Bakanın tavrı ve sözleri hiç hoşuma gitmedi. Kemal Unakıtan’ın, Meclis toplantılarına gelip gelmeyeceğini dikkatle takip edeceğim. Gelmezse, maaşını alıp almadığına bakacağım ve sonucunu gazetemde  yazacağım.” diyor.

        Ben de, “Yazarsan, biz de okuruz.” dedim. Belli olmaz, belki halkımız da okur.

    Sözüm Başbakana; “Şu Deniz Feneri’nden 

                          Kurtul Artık”

      Başbakan Erdoğan, “Deniz Feneri” soygununa adı karışanları koruduğu sürece, onun yükü omzundan inmeyecektir.Yeni Bakan olan Bülent Arınç da, artık açık bir ifadeyle bu olayda suçluların hesap verip, gereğinin yapılmasını, olayın daha fazla örtülmemesini istiyor. Doğru olan da bu.

        Kim, ne kadar inkar ederse etsin, olayın esas suçluları Türkiye’dedir. Saf, temiz ve hayırsever insanlardan Allah rızası için toplanan büyük miktarda yardım, zimmet edilmiş ya da kimileri bu paradan ziftlenmiştir.

       RTÜK Başkanı, ziftlenenlerin başında gösteriliyor. Bu kişinin, aklanmadan böyle bir  kurumun başında tutulması hükümeti de, Başbakanı da yıpratıyor. Başbakan iyi bilmeli ki, çürükler temizlenmeden, sağlamlar korunamaz.

     Olay, daha fazla uzamamalı,  ip inceldiği yerden, artık ve derhal kopmalıdır.

             Allah, İnsanı “Adli Tıp”tan Korusun !..

     Bir muhafazakar gazetede yazı yazan Hüseyin Üzmez’in, 14 yaşındaki bir kız çocuğunu taciz etmesi, Adli Tıp Kurumu’nun marifetlerini (!) gün yüzüne çıkardı. Adli Tıp, tıpla ilgili olup da, yargının çözemediği konularda verdiği raporlarla adalete yardımcı oluyor (!), insanları ipe gönderip, ipten alıyordu.

       Ancak, Hüseyin Üzmez olayı ve sonrasında, bu kurumun da kimi kurumlar gibi nasıl “tefessüh” ettiğini ve kurumda ne gibi katakulliler döndüğünü, kanımız donarak öğrendik.

         Filvaki, yıllar evvel kurumun eski bir Başkanı, “Bazı polisler, başımıza silah dayayıp, bizden istedikleri raporu alıyordu.” dediği zaman ben yine irkilmiş, ama başka hiç kimse oralı olmamıştı.

       Son olarak, Anaokuluna teslim edilen bir erkek çocuğa, okulun sahibi tarafından 2 yıl süreyle tecavüz edildikten sonra, bu kurumun çocuk hakkında “Ruh sağlığı bozulmamıştır.” biçiminde rapor verdiği açıklandı.

       Yetkilileri, şimdi buradan uyarıyorum. O raporu verenleri,  bu çocuğa tecavüz eden o herife teslim ediniz.  Bakalım ruh sağlıkları bozuluyor mu, bozulmuyor mu?

                             Festivalde Neler Oluyor?

         İlçemizin başarılı Kaymakamı Yaşar Karadeniz, Saray’da bir ilke imzasını attı ve ilçede bir festival başlattı. “Bahar ve Kültür Festivali” Çok da iyi yaptı. Yıllar önce, her yıl 3 günlük panayırı bekleyen ilçemiz ve köyleri halkı, şimdi de yılda üç gün eğleniyor, şenleniyor, felekten üç gece çalıyor ve mutlu oluyor.

        Aldığımız duyumlara göre, bu yıl 4 ncüsü yapılacak olan festivale, yeni seçilen Belediyenin de büyük katkısı olacakmış. Ayrıca, festival mahalline kurulan stantlar büyük ilgi görmüş, çabuk satılmışlar ve iyi de bir gelir elde edilmiş.

        Buraya kadar iyi de halkın esas beklediği, festivale hangi sanatçıların katılacağı ve keyfince eğlenip, eğlenemeyeceği.

        Son gelen haberler, Edip Akbayram ve Onur Akın adlı sanatçıların davet edildikleri yönünde. Üstelik, bu kişilerin çok büyük paralar karşılığı davet edildikleri söyleniyor.

       Festivalin bütçesi büyük olmalı ki, bu kadar büyük  paralar ödenebiliyor. Ancak, vatandaşların beyanına bakılırsa, bu sanatçılar Saray halkını, geçen yıl olduğu kadar mutlu edemez. Kaldı ki, ilçemizdeki Sanatçı Evleri’nde çok değerli ve maruf sanatçılar var. Üstelik, onlar bu festivalin her zaman gönüllüleri. Ayrıca, o sanatçılardan biri olan Serhat Sarpel de, şimdi Saray Belediye Meclisi üyesi.

       Bir yerde, bir yanlışlık yapılıyor, ama acaba nerede?

İlk Yorumu Sen Yaz
code
google-site-verification=uSnnSC5jUTWittUtiCokfxv6706ikL65px5KxiN1Mg4