Mesleğimin uzun yılları, hep bürokrasinin tepesinde geçti. Görevlerim sırasında, bir hususu çok iyi öğrendim. O da, devlet katında haksız istekleri yerine getirilmeyen bir çok kişinin ilk başvurduğu yol,bürokrata çamur atmaktır.
Mesela, devletin etkili ve yetkili bir biriminde sürekli işi olan bu kötü niyetliler, önce bürokratın zaaflarını anlamaya çalışırlar. Acaba, daha çok maddi menfaatine mi, yoksa uçkur işlerine mi meraklı? Önce, ona bakarlar. Hangisinin ağır bastığını anlarlarsa, bürokratın o tarafını kullanırlar. Eğer, bunlardan hiç birine meyli yoksa, hemen B Planı devreye girer. O da, “iftira”dır.
Uzun süren bürokrasi yaşamımda, benim için her ikisi de denendi. İstanbul’da, hem de matbuatın merkezinde geçen tam 21 yıl içinde, görevimde ve görevimin dışında hiçbir konuda zaafiyet göstermedim. Ve, hiç kimsenin tuzağına düşmedim. Lakin, uyguladıkları B Planına karşı, yapabileceğim bir şey yoktu.
AMA, KİMİ VALİLER, KÖTÜ ÖRNEK OLUYOR
Eski adları “İlbay” olan Valilerden kimileri, ya kurulan tuzaklara çabuk düşüyor, ya da temsil ettiği makamın saygınlığını hiç düşünmeden, beşeri zaaflarına yenik düşüyorlar.
Oysa bu kişiler, bu makamlara getirilmeden önce başka görevlerde denenip daha yüksek makamlara layık görüldükleri halde, bu takdir ve güvene layık olamıyorlar. Mesela, İlimizin Valilerinden üçü, uçkuruna yenik düşen üç Vali olarak yıllardan beri anılıyor.
Bunlardan biri, 1964 yılında Ankara Ulus’taki Rüzgarlı Sokak’ta liseli bir kızın peşine düşmüş, cinsel tacize uğrayan kızın şikayeti üzerine hemen Valilikten alınmıştı.Bir daha bu göreve getirilmeyince, daha sonra üzüntüsünden ölmüştü.
1980 li yıllara gelindiğinde yine bir Tekirdağ Valisi, emrindeki bir İl Müdürünün öğretmen olan eşiyle uçkur zaafiyetine düşmüş, dedikodular artınca Müdür eşinden boşanmak zorunda kalmıştı.
Başka bir Valimiz ise, İstanbul Vali Yardımcısı iken, makam aracına aldığı genç bir bayanla Mecidiyeköy’deki bir diskotekte eğlenirken yakalanmış, içeride eğlenirken de, makam aracı ve şoförünü, diskoteğin kapısında bekletmişti. Sabah Gazetesi’nde, hem de resimli olarak sür manşet haber yapılan bu olaya karşın İstanbul Valisi Yardımcısını korumuş, açılan tahkikata rağmen Vali Yardımcısı, bir yıl sonra Tekirdağ Valisi olmuştu.
KIRKLARELİ VALİSİ, İŞİNİ BİLİYOR
Şimdi Aydın Valisi olan bu zat da, daha önce Kırklareli Valisi’ydi. Vali, merkeze bağlı Dereköy Sağlık Ocağı’nda çalışan genç bir doktoru gözüne kestirmişti. Baş başa yenilen bir yemek sonrası Vali, gece olunca doktoru makam aracı ile evine bırakmak istemiş, doktor da bu teklifi kabul etmişti. Sarhoş olan ikili, gecenin geç saatinde doktorun evine geldiklerinde, Vali de aracından inip doktorun evine girmişti. Korumaların gözetimindeki ikili, takipte olan ve dışarıda bekleyen köylülere ve gazetecilere yakalanmıştı.
Olay resimlenmiş, ancak Vali doktorla ilçenin sağlık sorunlarını görüşmek için evine girdiğini ve sadece kahve içmekle yetindiklerini söylemişti.
Ulusal basına yansıyan olay İçişleri Bakanlığı Müfettişlerince tahkik edilmiş, sonucu açıklanmadan Vali önce ve “cin fikirli” davranıp, çıktığı bir televizyon kanalında Başbakanı öyle bir övmüştü ki, ben Başbakanın yerine olsaydım, onu kabinenin dışından Bakan bile yapardım. Mamafih, Vali yine de yaptığı övgünün karşılığını görmüştü. Görevinden uzaklaştırılması gerekirken, bu defa Ege’nin incisi Aydın İli’nin Valisi oluvermişti.
ERZURUM VALİSİ, ORMANI SEVİYOR
Dadaşlar diyarı Erzurum, önemli bir İlimiz. Valisi de, sportmen bir kişi. Vali geçen hafta eşofmanlarını giyip, arabasına atladığı gibi gecenin 23.30’unda bir ormana gidiyor. Ormanın karanlıklarında yanında, İl Genel Meclisi Başkanı olan genç bir hanım var. Ancak, sportmen Vali sporu ormanda değil, arabanın içinde yapmayı tercih ediyor ve şoför koltuğunun yanındaki ön koltuğu yatırıp, şınav çekiyor.
Ne var ki, bazı vatandaşların, “Ormanda fuhuş yapılıyor.” ihbarı üzerine, Polis ormana baskın düzenliyor. Vali, sporu başka türlü yapıyor ve böylece suçüstü yakalanıyor. Ne dese, faydasız. Çünkü, suçüstü durumu var. Karakolluk olan Vali için tutulan zabıtta da, tam 8 Polisin imzası var. Ve Vali, görevinden alınıyor.
Tekirdağ Milletvekilimiz Ziyaeddin Akbulut, bu Valiye arka çıkıyor ve “Onu, çok iyi bir Vali olarak tanıyorum.” diyor, ama arka çıktığı muhteremin uçkurunun gevşek olduğunu ve bağ tutmadığını düşünemiyor.
YAZIMA, BU KONUYU NEDEN SEÇTİM ?
Hiç kimsenin uçkuru, beni ilgilendirmiyor. Ancak, önemli görevleri üstlenmiş olup, kamunun gözü önünde olan kimselerin, adımlarını çok dikkatli atmaları gerekir. Bir vilayetin namusu dahil, her türlü emniyeti kendisine teslim edilmiş olan Vali konumundaki bir kişinin, herkesten çok daha dikkatli olması lazımdır.
Bir başka önemli durum ise, bu iktidar döneminde mülki idare amirlerinin atanmalarında liyakatten çok, atanacak kişilerin parti militanı gibi hareket edip, etmediklerine bakılıyor. Bu duruma ayak uydurabilenler korunacağını bildiği için, uçkur işleri dahil, her türlü kötü işe bulaşabiliyorlar.
Bu yazıdaki amacım, böyle bir tespiti halkımızla paylaşmaktan ibarettir.
Saray’ınKurtuluş Yıldönümü,
Bu Yıl Muhteşem Olacak !..
Bir adı da “Milli Mücadele” olan ve daha çok 1921-22 yıllarında cereyan eden Kurtuluş Savaşı’nda, bir çok İl ve ilçemizde düşmanın püskürtüldüğü gün hala ve her yıl “Kurtuluş Günü” olarak kutlanıyor.Bu meyanda ilçemizin de Kurtuluş Günü, her yıl 1 Kasım günü kutlanmaya devam ediyor. Saray’ın, bu yıl 87 nci Kurtuluş Yılı kutlanacak.
Uzun yıllardan beri devam eden ve Okulların da tatil edildiği bu günün kutlanmasından artık vazgeçilmesini, çünkü kutlanacak yeteri kadar “Milli Günümüz”ün olduğunu hep söyledim ve yazdım.
Ancak, AKP iktidarının “açılım” aldatmacası ile, ülkenin bölünmesine göz yumması ya da bu bölünme isteğini adeta destekleyen bir tavır içine girmesi karşısında, düşüncem değişti. Bu ülkenin birlik ve bütünlüğünün kolay kazanılmadığının anlatılması ve kurtuluş günlerinin öneminin böylece ve bir kere daha ortaya konması bakımından, bu kutlamaları şimdi çok daha gerekli görüyorum.
Yerel yönetimler tarafından organize edilen bu kutlamaların ilçemizdeki organizasyonu, yıllardan beri Saray Belediyesi tarafından, büyük bir başarı ile gerçekleştiriliyor.
Bu yıl 87 ncisi yapılacak olan kutlamaya, yeni seçilen Belediyenin çok daha büyük önem verdiğini ve günün daha parlak bir törenle kutlanması için hazırlık yapıldığını öğrendim. O sebeple, Başkan Nazmi Çoban’ı buradan kutluyorum.
Edinilen bilgilere göre, bu yıl büyük bir kutlama konseri düzenleneceği bildiriliyor. Konser, 1 Kasım Pazar günü akşamı, Tuana Düğün Salonu’nda, bin kişinin önünde verilecek. Konserde, seçkin sazların eşliğinde ve TRT Sanatçısı Cengizhan Sönmez’in yönetiminde Bahçeşehir Musiki Derneği elemanları da sahne alacak. Bu meyanda, Derneğin kurucu üyesi ve solisti, değerli hemşehrimiz Kadri Emir’i de, yeni repertuarı ile dinleme imkanı bulacağız. Bahçeşehir Musiki Derneği, 2010 Avrupa Kültür Başkenti seçilen İstabul’un, bu vesileyle yapılacak kültür etkinliklerine de katılıyor. Kurtuluş günü konserine ayrıca, ilçemizde bulunan Sılaevleri’ndeki sanatçıların da katılacağı ifade ediliyor.
Katkıda bulunan herkesi buradan tebrik ediyor, değerli katkıları için halkımız adına şimdiden teşekkür ediyorum.
Saray’a,Güzel Bir İçme Suyu GeliyorBaşkan Çoban’ın seçim vaatlerinin başında, Saray’a güzel bir içme suyunun temini geliyordu. Nazmi Çoban şimdi, bu projeyi tamamlama aşamasında. Kavacık köyü yakınlarında bulunan kaynağın debisi 16 lt/sn. Su, içilebilir çok güzel bir su. Yaptırılan tahliller normal. Radyoaktif hiçbir tehlike yok. Sabancı topluluğuna bağlı Akçan-Sa Şirketi ile Belediyenin yaptığı anlaşmaya göre, 4300 metrelik isale hattı döşendi bile. Su, ana depoya geldi. 300 tonluk depoya aktarılan su, ilçe merkezine verilme aşamasında.
Ne var ki, son yağmurlar ve ilçenin maruz kaldığı sel felaketi, buradaki işleri de aksattı. Hatta, bazı yapılanlara zarar verdi. Şebekenin vantuzlarının bakım ve onarımı yapıldı. Müteahhit firma, şimdi diğer arızaları gidermeye çalışıyor.
Pazarcık Mahallesi’ndeki eski ve arızalı 550 metrelik hattın değişimine ait ihale tamamlandı. Burada meydana gelen su kayıpları da böylece önlenmiş oluyor.
Öte yandan, Güneşkaya mevkiindeki “İnzibatın kaynağı” denilen noktada da 8 lt/sn debili, yeni ve tatlı bir su bulundu. Bu suyun da, diğer suya katılımı sağlandıktan sonra, Saray halkı daha bol ve nitelikli bir suya kavuşmuş olacak.
Bütün noksanların önümüzdeki bir ay içinde tamamlanması bekleniyor. Sözün kısası, Saray halkı bu kış çok temiz, sağlıklı ve tatlı bir içme suyuna kavuşuyor. Nazmi Çoban, bu konudaki vaadini yerine getirdiği gibi, başarısını da kanıtladı.
Bu işlerin yapılması sırasında teknik konularda Başkana büyük destek veren ve başarılı bir Fen İşleri Müdürü olarak halkın takdirini kazanan Y.Mühendis Latif Hasdemir’i de, buradan tebrik ediyorum.
“Haydan Gelen, Huya Gider”
Bu sözün anlamı, kolay ve emeksiz kazanılan bir mal ya da para, yine kolayca elden çıkar. Başka bir söylemle de, helal yolla kazanılmayan bir mal, bir hırsızın gaspına uğrayıp, elden çıkıverir.
“Bu söz, nereden aklına geldi?” derseniz, 8 nci Cumhurbaşkanı’nın eşinin evinin hırsızlar tarafından soyulmasından geldi. Hafta sonunda gelen bir habere göre, Bayan Özal’ın Sarıyer’de oturduğu ve devletin polisleri tarafından korunan villası soyulmuş ve Bayan Özal’ın tam 500 bin liralık (eski söylemle 500 milyar liralık) ziynet eşyası çalınmış.
Merhum Turgut Özal, toplam 9 yıl Başbakanlık ve Cumhurbaşkanlığı yaptı. Devletten, sadece dolgun bir maaşı vardı. Kendilerini, her vesileyle yoksul gösteren Bayan Özal, “Çocuklarımın, tek bir dikili ağacı bile yok” derdi. Daha sonra hem kendisinin, hem de çocuklarının muazzam bir servete sahip oldukları ortaya çıkmıştı. Nitekim, halen oturduğu Villa da, bilmem kaç milyon dolarlıkmış.
Türk halkı, devlet katındaki en büyük yolsuzlukları ve hırsızlıkları, Turgut Özal’ın iktidarı döneminde tanıdı. Kızı bile, bir oto galerisinden son model Jaguar marka bir otomobili rüşvet olarak alırken yakalanmış, ancak daha sonra iade etmek zorunda kalmıştı.
“Peki, bunu niye yazdın?” derseniz, bu hırsızlık dolayısıyla Semra Özal için üzülenleri ve ona acıyanları gördüm de, onun için yazdım.
Onlara söyleyeceğim şudur. Sakın üzülmesinler, eskiler ne demiş? “Haydan gelen, huya gider.”