Cinayeti, kızın erkek arkadaşının işlediği, ailesinin de buna yardımcı olduğu ve katil genci sakladığı, kuşku götürmeyen iddialar arasında. Çünkü, zanlı genç ortadan kaybolduğu gibi, gencin anne-babasının üzerinde kan izleri bulunuyor ve baba tutuklanıyor.
Olayın oluş şekli ve hukuki yanı, artık adaleti ilgilendiriyor. Bizi ve kamuoyunu ilgilendiren ve herkese ibret olması gereken yanına gelince bu olay, toplumdaki ahlak anlayışının giderek yozlaştığının, çok önemli bir kanıtıdır. Henüz buluğ çağındaki kızlarına, ailelerin gösterdiği hoş görü ve daha sonra yaşanan pişmanlıklar, tam bir ibret belgesidir. Bütün bunlara rağmen, yapılan bu yanlışların bir türlü düzeltilememesi, artık hepimizi düşündürmesi gerekiyor.
Son 20 yıl içinde, ülkemizdeki kadın-erkek ilişkilerinde ve daha çok genç kız ve genç erkeklerin ilişkilerinde, büyük bir bozulma ve çözülme var. Buna, eski tabirle tam bir “tefessüh”, yani kokuşma da diyebiliriz. Yurt içi ve yurt dışı ulaşım ve iletişim imkanlarının artması, insanlar arasındaki ekonomik dengesizlikler, Müslüman olmayan ülkelerdeki çarpık aile ilişkilerinin örnek alınması, bizim ahlaki değerlerimizi de ters-yüz etti.
Namus anlayışımızı da değiştiren bu çarpık ilişkiler, Türk toplumunda ne yazık ki hoşgörüyle karşılanmaya başladı. Bu anlayışa adeta gönüllü katılan kimi ana-babalar, çocukları üzerindeki denetimi, iyice elden kaçırdılar. Kolayca istismar edilen cinsel özgürlük anlayışı da topluma egemen olmaya başlayınca, “ayıp” kavramı yavaş yavaş ortadan kalktı. Ve, eskiden namus uğruna işlenen cinayetlerin yerini, artık hoşgörü ve serbestliğin sebep olduğu cinayetler almaya başladı.
GÖZÜMLE GÖRDÜĞÜM REZİLLİKLER
İstanbul Milli Eğitim Müdürü iken, bazı öğrencilerin barlara gittiklerine ve uyuşturucu kullandıklarına dair söylentiler basında haber olunca bir akşam, lüks semtlerdeki barları dolaşmak istedim.
Bir deri ceket giyip, başıma da bir kasket taktıktan sonra, birilerini arıyormuş gibi önce Etilerdeki barları dolaştım. Hemen hepsinde müşterilerin çoğunluğu, 15-20 yaş arasında ve öğrenci konumundaki gençlerdi. Kızlı-erkekli gençler, loş ışıkların altında birbirine sarılmış, kucak kucağa ve adeta sızmış durumdaydılar.
Barları, denetleme gibi bir yetkim yoktu. Nitekim, bar sahiplerine herhangi bir ikazım olmadı. Çünkü onlar, kazançlarının peşindeydi. Okulların da, öğrencilere okulda yapacakları telkinlerden başka, okul dışında yapabilecekleri bir şey yoktu. Durumu, Emniyete bildirdim. Emniyet yetkilileri, bu durumu bildiklerini, dikkatle takip edip, bar sahiplerini uyardıklarını ve 18 yaşın altındaki gençleri kabul edenler hakkında yasal işlem yaptıklarını söyledikleri halde, ne yazık ki zaman içinde fazlaca bir şeyin değişmediğini gördüm.
KIZ ÇOCUĞU OLAN ANA-BABALAR, SÖZÜM SİZE
Özellikle kız çocuğu olan kimi ana-babaları, bu pencereden uyarıyorum. Kız çocuklarınızla, gerektiği gibi ve yeteri kadar ilgilenmiyorsunuz. Kimlerle arkadaşlık ettiklerini araştırmıyor ve sormuyorsunuz. Okul çıkışlarında ve hafta sonlarında kimlerle ve nerelerde dolaştıklarını bilmiyorsunuz.
Adına “flört” denilen kız-erkek arkadaşlığı, bizim toplumumuzda yanlış algılanıyor ve suiistimal ediliyor. Bu arkadaşlığı ileri götüren ve böylece evlilikte aranan bazı değerlerini kaybeden genç kızlara, o sebeple “masum” demek mümkün olmuyor. İyi biliniz ki, kimi genç kızların yaptığı bu hatada, ana-babalarının da payı pek büyüktür.
Gençlik dürtüleri ve heyecanları, gençlere ne yazık ki bu hataları yaptırıyor. Bunu önlemenin çaresi, özellikle kız çocuklarına telkinde bulunmak ve onları takip etmekle mümkün olacaktır.
Etilerde, parçalanmış cesedi çöp kutusunda bulunan genç kız için İstanbul Emniyet Müdürü’nün söylediği, “Kızlarını takip etselerdi.” sözünde, haklılık vardır.
SARAY İÇİN DE, BURADAN DİKKAT ÇEKİYORUM !..
İki yıl önce İlçemiz Ayaspaşa Camii’nin İmam-Hatibi bana aynen, “Bazı günler Sabah Namazına gelirken, Cami bahçesinde bazı genç kız ve erkekleri uygun olmayan durumlarda görüyorum. Bu durumu, acaba köşenizde dile getirir misiniz?” deyince, cevabım şöyle olmuştu. “Böyle bir iddiayı, gözümle görmeden yazamam.”
Ve, geçtiğimiz Pazartesi günü hem de güpe gündüz, İlçemiz Meslek Yüksek Okulu ile yanındaki binanın aralığında bir genç kızla erkek arkadaşını görünce, doğrusu gözlerime inanamadım ve irkildim. Meğer, Ayaspaşa Camii İmam Hatibi çok haklıymış.
Neyi, nasıl gördüğümü burada anlatamam, siz tahmin ediniz. Arabamı, yakınlarına park edip, gençleri dikkatle ve uzunca bir süre izledikten sonra, genç kızın Meslek Yüksek Okuluna girdiğini, delikanlının ise, sokak arasında kaybolduğunu gördüm.
Barda gördüğüm öğrencilere nasıl bir şey yapamadı isem, Meslek Yüksek Okulu yönetiminin de, bu konuda herhangi bir şey yapabileceğini pek düşünemiyorum. O halde, ne yapmak lazımdı?
Tabii ki, bu gençlere ve özellikle genç kızlara, yakınları ve aileleri tarafından yapılacak ciddi telkinlerin yanı sıra, çevrenin de bir tepkisi olmalıydı ve olmalıdır.
Mesela, Yüksek Okulun değerli Müdürü Doç.Dr.Murat Deveci’nin, bu konuda okul yönetimi olarak, yine de bazı yapabileceklerinin olabileceğini düşünmek istiyorum. Sayın Müdürün, eğer konuyla ilgili daha önce alınmış tedbirleri varsa, iletmesi halinde, kamuoyunu bilgilendirme bakımından bu sütunlarda yer verebilirim.
***
Sevgili okurlar; hiç kimsenin namus bekçiliğini yapmak gibi bir düşüncem yoktur. Gençlerin, mutlu evliliklerini gölgeleyen, toplumun ahlak anlayışını yozlaştıran ve gençleri cinayet işlemeye kadar götüren bu çarpık ilişkileri, Türk toplumu kabul edemez ve etmemelidir. İşte, ben onu anlatmaya çalışıyorum.
Bu tür anlayış ve davranışlar, yüce dinimize de aykırıdır. “Kızını dövmeyen, dizini döver.” sözü boşuna söylenmemiştir. Ve bu söz, ana-babalar içindir. Bu gençler, nasıl ki kendi aile bireylerinin iffetine göz dikenleri hoş görmüyorsa, başkalarının iffetine de saygılı olmak zorundadırlar.
Son sözüm, genç kızlarımızadır. Bir genç kız isterse, bir Ordu askerin içinde bile, namusunu pekala koruyabilir. Erkeklerin her sözünü doğru sanmayın. Çoğu, sizi kandırmak ve elde etmek içindir. Daha ne diyeyim ki?