ads
DOLAR 38.78 ₺
EURO 43.89 ₺
STERLIN 51.65 ₺
G.ALTIN 4,147.59 ₺
Ç.ALTIN 6,865.17 ₺
BİLEZİK 3,829.38 ₺
BTC 102,988.34 $
ETH 2,381.29 $
BİST 9,390.51
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkari
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • İstanbul
  • İzmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kahramanmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce

Kılıçdaroğlu'nun Dedesi Saray'a Gönderildi

Yayınlama: 1 Aralık 2011 Perşembe 23:03 Kaynak: Haber Merkezi Editör:

Kılıçdaroğlu'nun Dedesi Saray'a Gönderildi

     1938 Dersim katliamının ardından yaşanan sürgün dalgasına Kemal Kılıçdaroğlu'nun dedesi de gönderildi. Kılıçdaroğlu'nun aşireti Saray'a bağlı Küçükyoncalı Köyü'nde yaklaşık iki yıl kaldıktan sonra tekrar memleketlerine geri dönüyorlar. Dersim katliamında yalnızca aleviler değil, Sünni ve Ermeni vatandaşlarında olduğu söyleniyor.

       CHP  “devlet mi, halk mı?” sorusuna cevabı, her zamanki gibi, ne pahasına olursa olsun devlet ve onun çıkarları olmuştur. Ne var ki, bütün bu tartışmalar ve tarihsel yüzleşme, AKP Hükümeti tarafından bugün sorunun demokratik çözümünün bir adımı olarak ele alınmadı, yalnızca CHP’yle hesaplaşmayı esas alan ajitatif bir yaklaşım sergiledi. Oysaki Dersim’den bugünkü Tunceli’ye gelene kadarki bütün bir tarih, 80 yıllık egemen zihniyetin statükocu yaklaşımın bir panoramasıdır adeta. Kıyımlar, katliamlar, asimilasyon, sürgün, yola getirme politikaları ve yarattığı sonuçlar bugün de etkisini sürdürmekte, varlığını devam ettirmektedir.
      Binlerce insanın sürgün yediği Dersim'de CHP lideri Kılıçdaroğlu'nun dedesinin aşireti Kureyşanlı da Tekirdağ'ın Saray ilçesine gönderilenlerden... Sürgünde özellikle batı illerindeki köyler tercih edilmiş. Her köye bir aile yerleştiriliyor. Trakya ilk adres oluyor. CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun dedesi Kureyşanlı Aşireti de, Tekirdağ'ın Saray İlçesine bağlı Küçükyoncalı Köyü'ne gönderiliyor ve orada yaklaşık iki yıl ikamet ettikten sonra memleketlerine geri dönüyorlar. Trakya'ya sürgüne gönderilen 347 aileden 3 bin 470 kişinin ulaşım masrafları devlet tarafından karşılanıyor. Botanlı Aşireti Edirne (Uzunköprü), Koç Uşağı Aşireti ve Hozat Reisleri Balıkesir (Balya), Şadilli Aşireti Balıkesir (Bandırma), İksor Aşiret Reisleri (Kırklareli), Balabanlı Aşiret Reisleri Çorlu'ya gönderiliyor. Yani devletin o zamanki politikası Dersimi haritadan silmekti. Aslında Dersim halkı vatanına ve milletine bağlı olan bir toplumdur. Bu halkı bu noktaya getirini sorgulayan yok. Yani Yavuz Sultan Selim'in yapmış olduğu katliamını gündeme getiren yok. AKP Hükümeti tarihleriyle yüzleşmek istiyor ise, Yavuz Sultan Selim'in yapmış olduğu zulüm ile de yüzleşsin? Yüzleşemez çünkü özünde sultanlık ruhu vardır.  

YAPTIKLARIYLA ÖVÜNEN CANİLER

     O dönem görev yapan asker olsun ve iktidar görevlisi olsun tamamıyla ruhları bozulmuş birer cani haline gelmiştir. Gelişi güzel insan katliamı yapanların insanlıkla hiç bir alakası olmayan kimyası bozulan tam anlamıyla psikopatlardır.
      1938 Dersim katliamına ilişkin ortaya dökülen belgeler, harekâta katılan askerlerin nasıl bir ruh hali içinde olduğunu gözler önüne seriyor. Buna göre, mağaralarda 'imha' edilen her Dersimli, askerler için büyük bir övünç kaynağı haline gelmiş. Boğazından zincirlenmiş Dersimlilerin fotoğrafları, bölgedeki komutanların tebrik kartlarına dönüşmüş.
       Dersim'de yaşanan katliama dair ortaya çıkan her yeni belge, katliam görevini gerçekleştiren askerlerin nasıl bir ruh haline büründüklerini ortaya koyuyor. 1938'de harekât bölgesinden tugay ve alay komutanlıklarına gönderilen bir posta kartı üzerinde, 'aşiretlerin tamamının imha edildiği' yazıyor. "Son kalan Demenan aşiretinden" aralarında "Aşiret Reisi Hüseyin ve Hasan Gev'in olduğu" bilgisi taşıyan posta kartında şu ifadelere yer veriliyor: "1938 Tunceli harekâtında alayımızın imha ettiği aşiretlerin sonuncusu olan (Demenan) Aşiret Reisleri ve Avenesi sığındıkları mağaradan çıkarıldıktan sonra katliam Dersim hatırası olmuştur..."
      Dersim sorunu her ne kadar Cumhuriyet tarihi ile ilişkilendirilse de başlangıcı Osmanlı'yı da içine alıyor. Sorun ilk kez Osmanlı'nın, aşiretlerden oluşan toprak yapısını daha merkezi hale getirmek istemesiyle ortaya çıkıyor.


OSMANLI’DAN CUMHURİYET’E DERSİM’İN KISA TARİHİ

     Osmanlı döneminde, Dersim, gerek coğrafi, gerekse de aşiret yapısından kaynaklanan doğal bir özerk yapıya sahipti (yurtluk ve ocaklık biçiminde). Yavuz Sultan Selim’in İran (Çaldıran Savaşları) üzerine yaptığı seferde, yol boylarında, özellikle Alevilere yönelik katliamlarında, Dersim’i de (daha çok batı Dersim’i) içine alan katliamları olmuş, ancak Dersim, bu vahşi saldırılara rağmen özerkliğini korumuştu.1847 yılında, Dersim’in Vilayet yapılmasına karar verilinceye kadar, bu durum böyle devam etmiştir. 1856 yılında çıkarılan toprak ıslah kanunu ile Osmanlı, ilk defa Dersim’e yönelmeye başlamıştır. Şu an kabul edilen rakamlara göre, 1840’lı yıllardan 1937’e kadar, Dersim’e, toplam 108 irili ufaklı askeri sefer (şimdiki adıyla operasyon) düzenlenmiş, ancak bu operasyonlarla bütünlüklü bir “başarı” sağlanamamıştır. “Dersim’e sefer olur, zafer olmaz” sözünün de buradan geldiği söylenir.
      Gerek Osmanlı, gerekse de Cumhuriyet dönemi seferlerinin belli başlı amaçları nelerdir diye baktığımızda; Dersim’i merkezi otoriteye bağlamak, onlardan vergi ve asker almak, Kızılbaş/Aleviliği ortadan kaldırmak ya da Sünni İslam’a kazanmak amaçları sayılabilir. Ancak Cumhuriyet döneminde, bu amaçlara, ayrıca Dersim’i Türkleştirmek ve asimile etmek de eklenmiştir.
      
     1905 yılına gelinceye kadar, Osmanlı, Dersim’e irili ufaklı birçok sefer düzenlenmiştir. Ancak bu seferler başarısız olunca, Abdülhamit ve ondan sonraki dönemde  Osmanlı, Hamidiye alaylarını Dersim üzerine sürmüştür. Osmanlı’nın, etnik unsurları sürekli çatıştırarak egemenliğini sürdürme anlayışı, burada da kendini bir kere daha göstermiştir. Bu dönemdeki çatışmalarda binlerce insan ölmüş, binlercesi sürgünle karşı karşıya kalmıştır. Osmanlı, o dönem, Dersimi zapt edemeyeceğini anlayınca, Dersim aşiretleriyle pazarlığa oturmuş ve Rus ordusuna karşı mücadele etmek karşılığında vergilerinin hafifletileceği ve Dersim’e dokunulmayacağı gibi sözler verilmiştir. Seyit Rıza ve arkadaşları, Rus ordusuna karşı, zaman zaman savaşarak ve zaman zaman uzlaşarak mücadele etmiştir. O dönem, Bab-ı âli gazeteleri, Seyit Rıza’ya ‘Dersim Generali’ lakabını vererek, ondan övgüyle söz etmişlerdir. Seyit Rıza ve arkadaşlarının esir aldıkları ve öldürdükleri Rus askerlerinin silahlarını almalarını kahramanlık olarak alkışlayan aynı gazeteler, Seyit Rıza’lar bu silahları nefsi müdafaa için 1937 yılında kullandıklarında ise, onları Ruslardan yardım almakla suçlamışlardır.
İlk Yorumu Sen Yaz
code
google-site-verification=uSnnSC5jUTWittUtiCokfxv6706ikL65px5KxiN1Mg4