1938 Dersim katliamının ardından yaşanan sürgün dalgasına Kemal Kılıçdaroğlu'nun dedesi de gönderildi. Kılıçdaroğlu'nun aşireti Saray'a bağlı Küçükyoncalı Köyü'nde yaklaşık iki yıl kaldıktan sonra tekrar memleketlerine geri dönüyorlar. Dersim katliamında yalnızca aleviler değil, Sünni ve Ermeni vatandaşlarında olduğu söyleniyor.
CHP “devlet mi, halk mı?” sorusuna cevabı, her zamanki gibi, ne pahasına olursa olsun devlet ve onun çıkarları olmuştur. Ne var ki, bütün bu tartışmalar ve tarihsel yüzleşme, AKP Hükümeti tarafından bugün sorunun demokratik çözümünün bir adımı olarak ele alınmadı, yalnızca CHP’yle hesaplaşmayı esas alan ajitatif bir yaklaşım sergiledi. Oysaki Dersim’den bugünkü Tunceli’ye gelene kadarki bütün bir tarih, 80 yıllık egemen zihniyetin statükocu yaklaşımın bir panoramasıdır adeta. Kıyımlar, katliamlar, asimilasyon, sürgün, yola getirme politikaları ve yarattığı sonuçlar bugün de etkisini sürdürmekte, varlığını devam ettirmektedir.
Binlerce insanın sürgün yediği Dersim'de CHP lideri Kılıçdaroğlu'nun dedesinin aşireti Kureyşanlı da Tekirdağ'ın Saray ilçesine gönderilenlerden... Sürgünde özellikle batı illerindeki köyler tercih edilmiş. Her köye bir aile yerleştiriliyor. Trakya ilk adres oluyor. CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun dedesi Kureyşanlı Aşireti de, Tekirdağ'ın Saray İlçesine bağlı Küçükyoncalı Köyü'ne gönderiliyor ve orada yaklaşık iki yıl ikamet ettikten sonra memleketlerine geri dönüyorlar. Trakya'ya sürgüne gönderilen 347 aileden 3 bin 470 kişinin ulaşım masrafları devlet tarafından karşılanıyor. Botanlı Aşireti Edirne (Uzunköprü), Koç Uşağı Aşireti ve Hozat Reisleri Balıkesir (Balya), Şadilli Aşireti Balıkesir (Bandırma), İksor Aşiret Reisleri (Kırklareli), Balabanlı Aşiret Reisleri Çorlu'ya gönderiliyor. Yani devletin o zamanki politikası Dersimi haritadan silmekti. Aslında Dersim halkı vatanına ve milletine bağlı olan bir toplumdur. Bu halkı bu noktaya getirini sorgulayan yok. Yani Yavuz Sultan Selim'in yapmış olduğu katliamını gündeme getiren yok. AKP Hükümeti tarihleriyle yüzleşmek istiyor ise, Yavuz Sultan Selim'in yapmış olduğu zulüm ile de yüzleşsin? Yüzleşemez çünkü özünde sultanlık ruhu vardır.
YAPTIKLARIYLA ÖVÜNEN CANİLER
O dönem görev yapan asker olsun ve iktidar görevlisi olsun tamamıyla ruhları bozulmuş birer cani haline gelmiştir. Gelişi güzel insan katliamı yapanların insanlıkla hiç bir alakası olmayan kimyası bozulan tam anlamıyla psikopatlardır.
1938 Dersim katliamına ilişkin ortaya dökülen belgeler, harekâta katılan askerlerin nasıl bir ruh hali içinde olduğunu gözler önüne seriyor. Buna göre, mağaralarda 'imha' edilen her Dersimli, askerler için büyük bir övünç kaynağı haline gelmiş. Boğazından zincirlenmiş Dersimlilerin fotoğrafları, bölgedeki komutanların tebrik kartlarına dönüşmüş.
Dersim'de yaşanan katliama dair ortaya çıkan her yeni belge, katliam görevini gerçekleştiren askerlerin nasıl bir ruh haline büründüklerini ortaya koyuyor. 1938'de harekât bölgesinden tugay ve alay komutanlıklarına gönderilen bir posta kartı üzerinde, 'aşiretlerin tamamının imha edildiği' yazıyor. "Son kalan Demenan aşiretinden" aralarında "Aşiret Reisi Hüseyin ve Hasan Gev'in olduğu" bilgisi taşıyan posta kartında şu ifadelere yer veriliyor: "1938 Tunceli harekâtında alayımızın imha ettiği aşiretlerin sonuncusu olan (Demenan) Aşiret Reisleri ve Avenesi sığındıkları mağaradan çıkarıldıktan sonra katliam Dersim hatırası olmuştur..."
Dersim sorunu her ne kadar Cumhuriyet tarihi ile ilişkilendirilse de başlangıcı Osmanlı'yı da içine alıyor. Sorun ilk kez Osmanlı'nın, aşiretlerden oluşan toprak yapısını daha merkezi hale getirmek istemesiyle ortaya çıkıyor.