Bu soruya, “Caizdir” diyebilecek fetva makamı çıkmaz. Ama, gün geçmiyor ki, bir doktorumuz dövülmesin. Toplumda acaba bir “Doktor düşmanlığı” mı oluşuyor? Gelin, birlikte bakalım.
Son zamanlarda, bir adı da “Hekim” olan doktorlarımıza karşı, bir tehdit, bir saldırı aldı başını gidiyor. Gün geçmiyor ki, herhangi bir hastanede bir doktorumuz dövülmesin.
Dövenler, genellikle hasta yakınları, nadiren de kimi hastalar. Sebep, “Hastamıza iyi bakmadın. Ya da, hastamızın ölümüne sen sebep oldun!” gibi iddialar ve peşinden doktora saldırılar.
Rahmetli babam, “Hakem, Hekim, Hakim üçlüsüne dikkat etmek lazım.” derdi. “Çünkü, her birinin vereceği yanlış kararlar, insan hayatını, neticede toplumun huzurunu etkiler” diye eklerdi.
Gerçekten, bir spor müsabakasını yöneten ya da arabuluculuk yapan bir “Hakem”in yanlış bir kararı, kavgalara, kişisel ve toplumsal huzursuzluklara sebep olabiliyor.
Ne var ki, hakemi bu görevden men edip, bu yanlış kararın telafisi mümkün.
“Hakim”in, mahkemede vereceği yanlış kararlar da, bireyi ve toplumu etkiler. Ama, o kararların itiraz ve temyiz edilerek yeniden incelenmesi mümkün olduğu için, hatanın telafisi yine mümkün.
Lakin, “Hekim”in vereceği yanlış kararlar, insanın yaşamını etkiliyor. Bir yanlış karar, ölüme sebep olabiliyor. Eğer öldürmezse, sakat bırakıyor. İşte, bunun telafisi mümkün değil.
Aslında, hekimlik zor mesleklerden. Diğer yüksek öğrenim mezunları, en çok 4 ya da 5 yılda lisans öğrenimlerini tamamlarken, hekimler 6 yıl okumak ve uygulamasını yapmak zorundalar.
Zor girdikleri uzmanlık eğitimlerinde de, en az 4 yıl çalışarak öğrenmek zorundalar.
Hastalanmanın vakti olmadığı için, hastanelerde gece boyunca uyanık beklemek zorundalar.
İşte, Doktor dövmeye hevesli vatandaşların, bütün bunları bilmediği anlaşılıyor.
GÜVENSİZLİK, GERGİNLİK YARATIYOR !
Yaşadığımız toplumda, insanların birbirine karşı güvenleri azaldı. Hile ve aldatmacanın bir kazanç kapısı haline gelmesi, herkesi haklı olarak bir güvensizliğe itti ve itiyor.
Öte yandan, vatandaşın hizmetinde olan kamu birimlerindeki “adam kayırmalar”, halkın bu birimlere karşı güvenini de azalttı.
Yıllar önce, adam kayırma anlamına gelen “torpil” sözcüğünün yaşamımıza girmesinden sonra, güvensizlik büsbütün arttı.
Vatandaş, haksız da değil. Parası olmayan vatandaşın şayet, kendisine torpil olacak bir yakını da yoksa, kime ve nasıl güvensin?
Vatandaş, her yerde olduğu gibi, hastanelerde de ayırım yapıldığını, imkanlı ve hatırlı hastalara iyi bakıldığını, desteği olmayanlara ise sıradan muamele yapılıp, tedavilerinin ciddi olarak yapılmadığı endişesini taşıyor.
Şartlanmış olan vatandaş, hekimin hareketlerinde de bir gevşeklik görürse, umutsuzluğa kapılıp, hekimi darp edebiliyor.
Sağlık Kurumlarında doktor dövmenin birinci nedeni budur. Kişisel husumetler, zaten konumuzun dışındadır.
FİZİKİ SALDIRILAR, DOĞRU DEĞİL
Hangi kurumda ve hangi sebeple olursa olsun, görevini yapmaya çalışanlara vaki fiziki saldırılar, katiyen doğru değil.
Görev kusuru işleyenleri şikayet etmek, hatta onlardan davacı olmak her zaman mümkün. Saldırıya uğrayan bir insandan artık hizmet beklemek, zaten hiç mümkün değil.
Bütün mesleklerde hata yapanlar ve görevini yapmayıp, kötüye kullananlar var. Bu kişilerin yüzünden, o mesleğin bütün mensuplarını suçlamak ya da potansiyel suçlu gibi görmek yanlıştır.
Kaldı ki, bir yerimiz ağrıdığı zaman hemen bir doktor arıyoruz. Hemen, bir hastanenin kapısını çalıyoruz. Oraya gittiğimiz zaman, tedavi başlamadan bile bir rahatlama, bir umut ve huzur hissediyoruz.
O sebeple, doktorlara saldıranlara öfkeyle ve mutlaka tepki vermeliyiz.
DOKTORLARIN, HİÇ Mİ KUSURU YOK ?
“Onların, hiç kusuru yok.” da diyemeyiz. Hastası acı içinde kıvranırken, cep telefonu ile yarenlik eden doktorun, hasta muayenesini beklerken dinlenme odasında hemşire ile sohbet eden doktorun, muayene başlangıç saatinde görevine gelmeyen ya da çalışma saati dolmadan görevini terk eden doktorun , tabii ki kusuru var.
Hastasına ve hasta yakınlarına sert ve kaba davranan doktorun ise, af edilebilecek hiçbir yanı yok.
Neyse ki, böyle doktorların sayısı az ve hastalar mümkün olduğunca onlardan uzak durmaya çalışıyorlar.
Sonuç olarak hasta ve yakınlarına sabır ve sükunet, doktorlarımıza da hastalarına karşı biraz daha ilgi ve anlayış bekliyoruz.