Türkiye Komünist Partisi'nin depremin ardından oluşturduğu Deprem Takip Merkezi, deprem bölgesindeki seçim sonuçlarına dönük eleştirilerle ilgili bir açıklama yayınladı.
"Emekçi ve yoksul halk kitlelerini vuran bir sorun karşısında toplumsal dayanışma gösterilip gösterilmeyeceğine mağdurların ideolojik, siyasal veya başka değer yargılarına göre karar verilebileceğini söylemek veya ima etmek, kesinlikle ahlak dışıdır." ifadelerinin yer aldığı açıklama şöyle:
Seçim sonuçları karşısında deprem bölgesine ilişkin muhalif kamuoyunda kolaycı tepkiler ortaya çıktı. Kabaca “bu memleket adam olmaz” deyişi depremzedelere uyarlandı ve AKP’ye oy vermeye devam eden depremzedelerin, üç ay süresince gördükleri dayanışmayı hak etmedikleri öfkeyle dile getirildi. Şu ana kadar Kılıçdaroğlu’nun depremzedelerin incitilmemesi gerektiği yolundaki açıklaması dışında başkaca bir görüş de öne çıkmış bulunmuyor.
Deprem Takip Merkezi olarak diyoruz ki, muhalif kesimlerde gözlenen bu öfkeli yargı sadece etik olmamaktan ibaret değildir, aynı zamanda temelsizdir!
Emekçi ve yoksul halk kitlelerini vuran bir sorun karşısında toplumsal dayanışma gösterilip gösterilmeyeceğine mağdurların ideolojik, siyasal veya başka değer yargılarına göre karar verilebileceğini söylemek veya ima etmek, kesinlikle ahlak dışıdır. Mağdurlardan gerici oldukları için yardım sakınmayı akla getirmek, ancak AKP Türkiye’sindeki derin ve yaygın çürümenin bir yansıması sayılabilir. Gerici ideoloji toplum çapında ağır bir sorundur. Ama bu durumu değiştirmek için mücadele vermek gerekir. Yeri gelmişken, 2011 Van depremi sırasında da bölgede Kürt nüfusun ağırlıklı olması nedeniyle kendini gösteren ırkçı ve şoven, sakil tepkileri hatırlamalıyız.
Deprem bölgesinde AKP oyunun arttığı iddiası temelsizdir
Deprem bölgesi hakkında “AKP-MHP blokunu desteklemeye devam ettiler” yönündeki yargı temelsiz ve saçmadır. Bu illerden Kahramanmaraş, Malatya, Adıyaman, Gaziantep, Osmaniye, Adana ve Elazığ’da AKP ve MHP oyları azalmış, CHP oyu artmıştır. Kilis ve Şanlıurfa’da ise AKP oyları azalmış, CHP ve MHP oyları artmıştır. Diyarbakır’da AKP, MHP ve CHP oylarının arttığı görülmüştür. Ek olarak Hatay’da ise sadece iki iktidar partisi değil, CHP de gerilemiştir. Konumuzla ilgili olarak bölgenin genelindeki eğilim AKP ve MHP’nin oy oranlarının düşmesi yönündedir.
Bu düşüş ise AKP gericiliğinin ülkeyi içine düşürdüğü kabusla orantılı olmaktan uzaktır. Bu açıdansa depremzedeleri suçlayan muhaliflerin yaşadığı illerle deprem bölgesi arasında anlamlı bir fark bulunmamaktadır.
AKP ve MHP karşısında güven veren bir alternatif bulunmamaktadır
14 Mayıs’ın deprem bölgesindeki sonuçlarının ele alınmasında bu temelsiz ve etik olmayan tartışmanın dışında iki önemli başlığa da biz işaret edelim.
Birincisi seçime katılma oranına ilişkin verilerdir. Türkiye genelinde yüzde 89 olan katılım oranı deprem bölgesinde yüzde 84’te kalmaktadır. Ülkemizde seçmen kayıtlarının sağlıklılığına da mükerrer / sahte oy kullanımına karşı yeterince önlem alındığına da güven duyamıyoruz. AKP iktidarı hem kayıtları manipüle etmiş olabilir hem de deprem bölgesinde kontrol edilemeyen bir dizi yolsuzluğa başvurmuş olabilir. Yaşanan felaketin yanında yüzde 84’ün hayli yüksek olduğunu söyleyebiliriz. Bu başlık bilinmezliğe terk edilmemelidir. Her bir yerellikte seçim güvenliği her açıdan araştırılmak durumundadır.
İkinci olarak iktidardaki partilerin oylarının, yaşattıkları kabusun doğrudan sonucu olarak erimesini beklemenin mantıklı olmadığı bilinmelidir. Siyaset mücadele demektir. Siyasette bir taraf, alternatifi varsa yenilir. Açık gerçek, CHP merkezli muhalefet blokunun kitleler nezdinde inandırıcı, güven veren, kitleleri umutlandıran, harekete geçiren, örgütleyen bir alternatif olmadığıdır. Deprem bölgesinden söz ettiğimize göre, CHP’nin en ağır yıkımı yaşayan bazı ilçeler dahil olmak üzere bir dizi yerel yönetimi elinde bulundurduğunu hatırlatmalıyız. CHP ve müttefikleri denetleme görevi açısından sıfır çekmenin ötesinde, ana muhalefet partisi, Adana ili ile Hatay’ın genelinde, ama özellikle –ilçe belediyelerini de elinde tuttuğu- Defne, Samandağ, Arsuz ilçelerinde yaşananlardan, en az merkezi iktidar kadar sorumludur. Hal böyleyken depremzedelerin iktidara göstermesi beklenen tepkinin CHP’ye destek biçimine dönüşmesi ancak sınırlı bir oranda gerçekleşmiştir. Bunda şaşacak bir şey yoktur. AKP ve MHP’nin, karşılarında güven veren bir alternatif yokken, çökmelerini beklemek gerçekçi değildir.
TKP’nin deprem dayanışması komünizmin avantajını göstermiştir
Bu noktada 6 Şubat sonrasında TKP’nin örgütlediği dayanışmanın ne sonuç verdiği de kuşkusuz sorulmalıdır. Türkiye Komünist Partisi Deprem Takip Merkezi olarak bu soruyu yanıtlamak durumundayız.
TKP’nin deprem pratiği komünizmin toplumsal dayanışmayı örgütlemek açısından özgün ideolojik, kültürel avantajları olduğunu göstermiştir. TKP’nin örgütlü bir yapı olarak hızlı ve koordine hareket etme yeteneğinin çok gelişkin olduğunu göstermiştir. TKP bilimsel bakış açısı sayesinde çözüm üretme kapasitesinin de yüksek olduğunu göstermiştir.
Ancak bütün bunların oy verme davranışıyla bağlantısı kurulamamıştır. Bunun ülkemizde siyasetin parlamentoya indirgenmesi gibi derin bir yanılgıyla ilgisi vardır. Oy, toplumun sorunlarından neredeyse kopartılmış, gerçek sorunlar ve çözümlerle ilintisi zayıf, parlamento aritmetiğiyle ilgili bir stratejik davranış olarak dayatılmıştır. TKP’nin bu yanılgıyı delmeye el veren bir güç birikimine sahip olmadığı açığa çıkmıştır. TKP deprem bölgesindeki gündelik sorunlar karşısında aranan, güvenilen, birlikte hareket edilen bir güçtür. Ama halkımız oy verirken buradan hareket etmemiştir. TKP bu koşullarda emekçi halkı suçlamak yerine örgütlülüğünü yaygınlaştırmaya ve derinleştirmeye devam edecektir.
|