“Ergenekon ve Darbe Planı” davaları, medyanın iyice ayağına düştü. Bu davalarla, futbol topu gibi oynuyorlar. Amaç, tutuklananları biraz daha suçlamak ve yargıyı etkilemek. Ben de, buradan soruyorum. Bu davalardan, adil bir karar çıkacağına inanıyor musunuz?
Önce “ Ergenekon davası” dendi ve polisçe ifadeleri alınan birçok kişi suçlanıp, hapse atıldı. Daha sonra haklarında binlerce sayfa tutan “ iddianameler” düzenlendi. Bu binlerce sayfa yazı, günlerce mahkeme salonunda okundu. Hatta kolay anlaşılsın diye, iddianameler diksiyonu düzgün olan TRT spikerlerine okutuldu.
ERGENEKON DERKEN, BİR DE BALYOZ ÇIKTI
Ergenekon davasının sebeb-i hikmeti anlaşılamadan, geçen yıl birden bir “Balyoz davası” çıkıverdi.
Bu dava durduk yere değil, yeni yayına başlayan “Taraf” adlı bir gazetede, askeri darbe planı olduğu iddia edilen bazı belgelerin yayınlanmasıyla meydana geldi.
Ergenekon’da olduğu gibi, bu davada da iktidar yandaşı medyanın ardı arkası kesilmeyen yayınları üzerine, konu yargıya havale edildi. Yine binlerce sayfa tutan iddianameler, yine tutuklamalar, salıvermeler, daha sonra tekrar tutuklamalar ve tekrar serbest bırakılmalardan sonra, gelsin yine tutuklamalar.
Bu defa suçlanan ve tutuklananların tamamı emekli ve muvazzaf subaylar oldu. Hem de, tam 163 kişi birden tutuklandı. Bunların 31’i muvazzaf General. Diğerleri emekli Kuvvet Komutanı, Ordu Komutanı ve Alay Komutanından, Kolordu Komutanına kadar çeşitli emekli ve muvazzaf subaylar.
ERGENEKON ÖRGÜTÜ VAR MI? , DARBE PLANLARI DOĞRU MU?
Değerli okuyucularım, buraya kadar yazdıklarım bir sunuş olup, bunlar hepimizin sahip olduğu bilgilerden ibaret.
Benim esas değinmek istediğim husus, gerçekten “Ergenekon” denen bir örgüt var mı? Ana Muhalefet Partisi lideri, “Bu örgütü bana gösterin, gidip üye olayım” derken, Başbakan Danıştay’daki cinayeti ve yaşanmış bazı olayları işaret ediyor. Ama Kürt açılımı’nda olduğu gibi, somut iddialar ve örnekler ortaya koyamıyor.
Mahkemelerde okunan binlerce sayfalık iddianamelere rağmen, sanıklar “Bizim suçumuz ne? Bize, suçumuzu söyleyin” diye feryat ediyorlar.
Anlaşılan o ki hiç kimseye; “Sen, şu suçu işledin, bunun kanıtı da şu” denilemiyor.
Her duruşmadan sonra, basın yayın organlarının verdikleri bilgilerin içinde, kimi telefon dinlemelerinden başka hiçbir somut delilin ortaya çıktığı söylenemiyor.
Darbe iddialarına gelince, Adalet ve Kalkınma Partisi 2 Kasım 2002 de yapılan seçimde tek başına iktidar oldu. İddiaya göre, hükümet kurulduktan 4 ay sonra askeri bir darbe için planlar yapılmış, ama uygulanmamış. Şimdi, herkesin sorduğunu ben de, burada 3 madde halinde soruyorum.
1. 4 aylık bir iktidar, henüz hiçbir icraat yapmadan hakkında darbe planı yapılabilir mi? Yapılsa, böyle bir darbenin haklılığına kim inanır?
2 .Darbe planı, kılıfından çıkan silah gibidir. Hiç patlamadan geri döner mi? İddia edildiği gibi, bu kadar etraflı bir darbe planı yap, ama darbeyi yapma. Olacak iş mi?
3. Hadi diyelim, planını yaptın ama darbeyi yapmaktan vazgeçtin. Peki, suçun belgesi olan o planları tayin ya da emekli olurken arşivlerde neden bıraktın?
İşte, burada bir yanlış olmalı. Yani, bunları darbe planı olarak göstermek doğru değil , ya da doğru ise bu planları yapanlar hiç de akıllı insanlar değil. Bülent Arınç’ın dediği gibi , bunlarla savaşa filan gidilmez.
ŞİMDİ, GELELİM YARGILAMALARA
Davalara 10. 12. Ve 13. Ağır Ceza Mahkemeleri bakıyor. Hâkimler değişince tutuklular salınıyor. Hâkim tekrar değişince, salınanlar yeniden tutuklanıyor.
Bu yetmiyormuş gibi, duruşmaya iki gün kala tekrar hâkimler değişiyor. Sebebi sorulduğunda hâkimler için “rüşvet işine bulaştılar” deniyor, bunu hem Hükümet Sözcüsü, hem de Adalet Bakanı söylüyor.
Yüzlerce sivil ve askerin yargılandığı, Türk Ordusu’ndaki Generallerin % 10 u’nun tutuklu olduğu bir davada hâkimlerin rüşvet aldığından söz edilmesi, insanın kanı donduruyor.
YA, MEDYANIN YAPTIKLARI
Ergenekon ve Balyoz davaları ortaya çıktığından beri, gerek gazeteler, gerekse TV kanalları bu davaları her gün haber yapıyor. Burası normal de, köşe yazılarına ve TV kanallarındaki açık oturumlarda konuşulanlara bakılırsa, esas yargılamayı medya yapıyor.
Oysa, yargılaması yapılan bir konuda basın yayın yoluyla görüş bildirmek yargıyı etkileme ve yargıya müdahale anlamına geldiği için, bu durum yasa ile yasaklanmış. Ama dinleyen kim?
Hükümet bunu bilmiyor mu ve görmüyor mu? Hükümet müdahale etmiyorsa yargı, mesela Savcılar neden harekete geçmiyor? Birer mahkeme salonunu andıran TV lerdeki açık oturumlara, neden izin veriliyor? Bu konuşma ve tartışmaları, o davalara bakan Hâkim ve Savcılar izlemiyor mu? Bu tartışmalardan, onların etki altında kalmaması hiç mümkün müdür? Ve böyle bir mahkemeden adil bir karar çıkması, acaba mümkün olabilir mi?
TARTIŞMALAR, İKTİDARIN İŞİNE GELİYOR
Dikkat, ediyorum gerek gazetelerde yazılanlar, gerekse TV’ lerdeki tartışmalarda tutuklananlar suçlanıyor, karalanıyor ve adeta mahkum ediliyor. Çünkü bir-iki gazete ile bir-iki TV kanalı hariç, diğerleri hep iktidardan yana.
EĞRİ OTURUP, DOĞRU KONUŞALIM
Eğer, bu memlekette seçimle iktidar olan bir partinin hükümetini devirmek isteyen bir Ergenekon örgütü var ve bu suçu işlemek için eylem planlamışsa, bunun hesabı mutlaka sorulmalıdır. Ama bu işlem, somut delillere dayanarak ve gerçek sorumluları ve suçluları ortaya çıkarılarak yapılmalıdır. İktidar karşıtı diye masum insanları suçlamak ve haksız ve suçsuz yere hapislerde çürütmek, büyük günahtır.
Keza, delil olarak gösterilen darbe planları da doğru ise, demokratik bir ülkede, hele yeni seçim kazanmış bir iktidara karşı böyle tuzaklar hazırlanması büyük suçtur. İspatlanması halinde, bunun sorumluları da cezalandırılmalıdır.
Bilindiği gibi, bu güne kadar darbe yapıp da başarılı olanlar alkışlanırken, beceremeyenler bedelini canlarıyla ödediler. Eğer bu planlar gerçekse, yapanlar bunun cezasının ne olduğunu çok iyi bilirler. Gerçek değilse, bu zulüm önlenmelidir.
Benim derdim ise, 3 noktada toplanıyor. Bu yazıyı, işte o sebeple kaleme aldım.
1. Ergenekon ve darbe planları ve delilleri doğru ise, suçlular cezasını çekmelidir. Ama masum insanlar bunların arasına sokulup, onlara başka maksatlarla zulmedilmemelidir.
2. Kimi subaylar darbe planı yaptı diye, doğru bile olsa bu durum bütün Türk Ordusuna ve Türk Subayına mal edilmemelidir. İçte ve dışta en büyük güvencemiz olan Ordumuzun itibarı, böyle ayaklar altına almamalıdır.
3. Mahkemelerde davalar görülürken, hâkimleri etkileyecek her türlü yayın yasaklanmalıdır. Yayın yoluyla yargı üzerinde baskı kurmaktan artık vazgeçilmelidir.
Bu düşüncelerime katılmayan çıkar mı acaba?