Görünüşe bakılırsa, henüz doymamışlar. Asıl nedense, bakmayın onların öyle “Dinci-İmancı” göründüklerine. Onlar, Allah’ın mahşerdeki ‘Hesap günü’nden değil, iktidarları bittikten sonra önlerine gelecek olan ‘Hesap günü’nden korkuyorlar. Hepsinin defterleri, sol tarafından verilecek. Böyle çok büyük bir tehlike varken, neden gitsinler?
Değerli okuyucularım; Uzunca süren memuriyetim boyunca, siyasete hiç bulaşmadım. Olup bitenleri, hep uzaktan izledim.
Ama gördüm ki, çok partili siyasi hayata geçildiği ve hükümetlerin seçimle iş başına geldiği 1950 yılından beri, bu ülkeye böyle yıkıcı, yağmacı, halkın zararına çalışan, adaleti yerlere seren, devletin ve milletin malını ve parasını yağmalayan ve en önemlisi kutsal dinimizi dibine kadar sömüren ve onu siyaset malzemesi yapan ve de bunlar gibi Allah’tan zerre kadar korkmayan bir iktidar ve hükümet görmedim.
Bu sütunları izleyen okuyucularım bilirler ki, yalnız bu yöresel gazetede değil, her şeyi belgelerle ortaya koyan ulusal basın-yayın organlarında da, bütün bu yaptıkları resimli ve belgeli olarak yayınlanıp yüzlerine vurulurken, hiçbir şey umurlarında bile olmuyor. Ve, başlattıkları yağma hız keserek değil, aksine hızını artırarak devam ediyor.
Şimdi, diğer bütün vatandaşlar gibi değerli okuyucularım da, her karşılaştığımızda soruyorlar. Bu adamlar, neden hala gitmiyor?
Yukarıda da belirttim. Mahşer günü, Yüce Yaradan’ın mizanı (terazisi) kurulduğu zaman verecekleri hesaptan ziyade, onlar iktidardan gittikten sonra verecekleri, daha doğrusu veremeyecekleri hesabı düşünüyorlar.
Buna rağmen, yağma, talan, her türlü yolsuzluk, adam kayırma ve rant peşinde koşmalar ve memleketi sömürmeleri devam ediyor.
Gün geçmiyor ki, yeni bir “Yağma Skandalı” ile karşılaşmayalım. O kadar pişkinler ki, haklarında ne yazılsa, ne söylense vız geliyor.
Yazılanlar, çizilenler, söylenenler sanki onlar için değil de, halkını sömüren başka bir ülkenin iktidarı için söyleniyor.
NEDEN GİTMEDİKLEERİNE ORTADA
Sebebini bilmeyen kalmadı artık. Onlara oy verenler bile; “Çok oldular ve çizmeyi aştılar. İcraatlarını artık doğru bulmuyoruz ve ülkeyi batırma noktasına getirdiklerine, biz de inanıyoruz.” demeye başladılar.
14 yıldan beri iktidardalar. Bu 14 yıl boyunca, 80 yıllık Cumhuriyet’in bütün kazanımlarının maddi olanlarını satıp-savıp yok ettiler. Tabii ki, bedelini de yok ettiler. Cumhuriyetin manevi değerini de bitirdiler.
Geldiklerinde, ülkenin dış borcu 127 milyar dolar iken, bunu 3’den fazlasına katlayıp, 400 milyar dolara çıkardılar. Alınan borçlar da, göstermelik birkaç yatırımın dışında çarçur olup ya da anlaşmalı olarak yandaşlara ödenip gitti.
Çok Müslüman göründükleri için, İstanbul Çamlıca tepesine, dünyanın en büyük Camisiyle birlikte, 1150 odalı, en zengin kralları bile kıskandıran Cumhurbaşkanlığı Sarayı yaptılar.
200 den fazla AVM ile birlikte, rant için kentleri betonlaştırdılar. Tarımı, iyice batırdılar. Çiftçiyi ve çiftçiliği öldürdüler.
Sanayii, bir krizden çıkarıp, başka bir krizin içine soktular. Yandaş zenginler ürettiler. Onların oluşturdukları para havuzlarında yüzdüler.
Onların döneminde, işsizliği had safhaya çıkardılar. Ülkede 3 milyon kişi işsiz gezerken, bir o kadarını da geçici ve ancak karın doyurabilecek işlerde çalışmaya mecbur ettiler.
Geçinebilmek için, borçlanan insanların sayısını artırdılar. İcat edilen Kredi Kartları ile insanları icra kapılarında süründürdüler ve Bankalara kul-köle ettiler.
Başta sınır komşularımız olmak üzere, hemen birçok ülkeyle barışı bozdular. Onları bize düşman ettiler. Dünyada dost bırakmadılar. Böylece, Turizmden sağladığımız gelirin kapısı da kapadılar.
Hortumladıkları paraları, Panama ve İsviçre gibi kimi ülkelerin Bankalarına istifleyip, milleti iliğine-kemiğine kadar sömürdüler.
Hırsızlığı, yolsuzluğu ülkede adeta meşru hale getirdiler. Geçen bu 14 yıl içinde, yolsuzluktan tek kişi hakkında işlem yapmadılar ve yaptırmadılar. Yapanları cezalandırdılar.
Adaleti, yerle bir ettiler. Ordumuzun moral gücünü sıfırladılar. Şimdi de, ülkemize kaçarak gelen 3 milyon Suriyeliyi Türk vatandaşı yaparak, Türk Vatandaşı olmanın onurunu da yerle bir edecekler.
Daha, yazılacak ve söylenecek o kadar çok şey var ki!
Değerli okuyucularım, bütün bunların hesabını vermenin öyle kolay olacağını mı sanıyorsunuz?
Beni en çok kahredense, yüce dinimizi kirli siyasetlerine alet edip, Allah’ı gücendirmeleridir.
“Benim liderim, Allah’ın bütün vasıflarını taşıyor.” diyen bir zihniyetten ve o söylemi reddetmeyen insanlardan, son derece korkmaktayım.
AKP’nin, iktidardan neden gitmek istemediğini şimdi anladınız mı?
İşte, bütün bu sebeplerle, onlar da iktidardan gitmekten çok korkuyorlar. Hangi korkunun, ölüme faydası olmuş ki?
Çok zayıf bir ihtimalle bu millet onları affetse de, inanıyorum ki Allah onları affetmeyecektir.