Rüşvet ve adam kayırma, tamamen yasal hale gelmiş. Rüşvetçide utanmak kalmamış. Rüşvet, adeta devletin himayesinde ve yiyenin yanına kar kalıyor. Adaletin içinde bile cirit atıyor. Bu ne biçim memleket?

     Değerli okuyucularım,  Lafı fazla uzatmadan anlatayım. Rezaleti açıklayan bir AKP, yani iktidar Milletvekili. Adı, Şamil Tayyar, Gaziantep’ten seçilmiş. Haykırıyor, “FETÖ Pazarları kuruldu, milyon dolarları bastıran hapisten çıkıyor. Parası olmayan içerde” O kadar açık konuşuyor ki, “Bu durumu Cumhurbaşkanı’na da söyledim. Şaşırdı.” Diyor.

     Türkiye yeni değil, 15-16 seneden beri bu pisliğin içinde. Daha önce yok muydu? Bu kadarı hiç görülmemişti. Bu güne kadar rüşveti en iyi inceleyen Prof Ahmet Mumcu’nun “Osmanlı’da Rüşvet” adlı kitabını okudum. Osmanlı’da bile böyle bir rüşvet furyası ve rezaleti görülmemiş. Yapanlar cezalarını görmüş ve bu cezalar herkese ibret olmuş.

      Rüşveti alanın da verenin de büyük günahkar oldukları Allah’ın ve muazzez Peygamberin buyruğu olduğu ve bunu yapanların mübarek üstelik İslam Dini’ni kullandıkları bilindiğine göre, bu ne rezillik, bu ne utanmazlık, bu ne korkmazlık?

                                             BALIK, BAŞTAN KOKAR!

    17-25 Aralık 2013 tarihinde yaşanan rezaleti hatırlayın. Bakanlar, Bakan çocukları odalar dolusu paralarla, hem de suçüstü yakalandılar. Sesli ve resimli olarak görüntülendiler. Hapse atıldılar.

     Her şey, durup dururken FETÖ’ye yüklendi, rüşvetçiler değil, FETÖ suçlandı. Rüşvetçiler, müsadere edilen paralarını faizleriyle  geri aldılar. Muhtemelen kendilerinden özür dilendi. Çünkü bu kişiler, kurulan Komisyonda ve TBMM de  kargaları ve tilkileri bile güldürecek biçimde aklandılar.  Olup bitenleri Türkiye yedi, ama Amerika yemedi.

    İyi de, önemli görevlerdeki bu kişiler, tekrar neden aday gösterilmediler? Şimdi de ben gülüyorum.

                             KADROLAR, RÜŞVETE YA DA YANDAŞA

     İşe girmek isteyenler için sınav yapılıyor. Sonuç, mülakatta yani sözlü sınavda belirleniyor. Katakulli, orada dönüyor. Alın size somut bir örnek.

     Sivas Kredi Yurtlar Kurumu’ndaki taşeronlar için sınav yapılıyor. Mülakata alınan temizlik işçisine; “Bir lambayı, kaç günde bir temizlersin?” diye soruluyor. İşçi, tecrübeli ve akıllı, “Kirli ise hemen, değilse 20 günde bir temizlerim” diyor ve doğru söylüyor. Ancak, “Kaybettin” diyerek eleniyor. Çünkü, her yönüyle onlara göre değil.

    Olay haber oluyor. Okuyan Çalışma Bakanı bile rezalete şaşıyor.  Hemen Kredi Yurtlar Kurumu Genel Müdürüne, o da Sivas İl Müdürü’ne talimat veriyor ve işçi kazanıyor.

    Böyle o kadar çok örnek var ki, oturup bir kitap yazabilirim.

                               RÜŞVET, ALENEN ALINIP VERİLİYOR

     İki-üç sene önceydi. Bir İlçe Belediyesinde İmar işi olan bir dostumla Belediyeye gittik. İmara bakan Başkan Yardımcısı’nın odasında otururken, bir kişi tebessüm ederek odaya girdi.

     Cebinden bir tomar para çıkarıp, Başkan Yardımcısı’na uzattı. Yardımcı parayı alıp cebine koyarken, “Şimdi tamam. Saymadan alıyorum eksik olmasın ha. yoksa karışmam.” Dedi,  gülüştüler ve el sıkışıp ayrıldılar.

    Arkadaşımla ikimizin de ağzı açık kaldı.  Rüşvetin alenileştiğini gözlerimizle görmüştük.

     Bu memlekete 35 sene hizmet etmiş bir bürokrat olarak anladım ki, devlet katında iş gördürebilmek için haklı olsan bile, hatırdan çok rüşvet dönüyor. Yandaşlık da ondan aşağıya kalmıyor.

     Eee… Bu memlekette  adaletin içinde bile “Rüşvet Borsası” kurulmuşsa, fazla söze gerek yok.

       Oysa, Yüce Yaradan Kur’an-ı Kerim Bakara Suresi 188’nci ayetinde, “…insanların mallarından bir bölümünü  bile bile günah ile yemek için o malları hakimlere sarkıtmayın” diyor. Yani, malınızı Hakimlere (ve Savcılara)  yani adalet dağıtanlara(!) yedirmeyin demek istiyor.

                                  RÜŞVET, BAĞIŞ OLARAK ALINIYOR

     Olay, AKP’li Ankara/Ayaş Belediyesi’nde yaşanıyor. Ve, bu kadarına AKP’liler bile isyan ediyor.

     Bir imar işi için, adamdan 100.000 lira bağış olarak isteniyor ve 4 taksitte alınması kararlaştırılıyor. (Zorla bağış)

    Komisyon, bu durumu öğreniyor, dayanamayıp resmen bir karar alarak ve olayı anlatarak  diyor ki; “ … bu durum yasalarımız açısından suç teşkil eder. Buna onay veremeyiz, falan filan…” Breh, Breh, Breh!

   Demek ki artık tuz da kokmuş.  Aman!... Bazı yerlerden geçerken burnunuzu iyi tıkayın.

     Değerli okuyucularım; Türkiye bir uçurumun dibinde, düştü düşecek. Bir iten olmaz  ya da tutup çeken olursa, düşmeyecek.  Sizce o çekecek olan var mı, acaba kim ya da kimler?