Öyle ki, salt barınmak için Cezaevine girmek isteyenler var. Bunun yolu da suç işleyip tutuklanmak. Uzun süreli kalmak isteyenlerse, verilecek daha ağır cezaya göre suç işliyorlar. O halde, suçluyu Cezaevine koymak çare olmayıp, onu sokaktan kurtarmak oluyor. Buna, mutlaka  bir çare bulunmalıdır.

    Değerli okurlarım,  Dünyanın neresinde olursa olsun yöntem ve  işledikleri suçlara karşı etkin çare, suçluyu tutuklamak ve yargılayıp hapis cezası ile cezalandırmaktır.

    Hapis cezası, suçluyu hürriyetinden yoksun bırakmaktır. Suçluyu ıslah etmenin çaresi olan bu yöntem,  tarih boyunca böyle olmuştur. Tabii ki, bizim ülkemizde de böyledir.

                               SUÇLU,  ISLAH  OLUYOR MU?

     Olanı var, olmayanı var. Öyleleri var ki, hapishaneleri kendilerine adeta mesken edinmişler. Eğer, doğru dürüst barınacak yeri yoksa, mevsim de kışa yaklaşmışsa, derecesine göre bir suç işleyip, hapishaneye sığınıyorlar.

    Çünkü orada, mahkumu ya da tutukluyu devlet iyi-kötü besliyor, ısıtıyor, barındırıyor. Suçlunun biraz edepsiz tarafı da varsa, mahkum ya da tutuklular üzerinde bir de baskı kurarak, istediği gibi barınabiliyor.

                                TUTUKLAMA, TEK ÇARE  DEĞİL !

     Televizyonlardan haberleri takip ediyorum. Adam, cana kıymak dahil, her çeşit suçu işliyor. Çok kere, şimdi pek moda olan kameralar da izlenerek yakalanıyor ve öncelikle C. Savcısının önüne çıkarılıyor.

    Suçluyu dinleyen Savcı, ya doğrudan ya da adli kontrol deyip suçluyu serbest bırakıyor. Ve, ilk olarak adalet burada katlediliyor. Yani, öldürülüyor.

   C. Savcısı serbest bırakmayıp Mahkemeye sevk ederse, aynı şeyi bu defa mahkemenin hakimi yapıyor. Böylece, “Adalet bu mudur?” diye haykıran  mağdurun, ağzı açık kalıyor.

                                     ZANLI TUTUKLANIRSA…

    Umurunda bile olmuyor. Çünkü, onun anlayışına göre sıcak ve rahat, üstelik arkadaşı bol bir ortama kavuşuyor. Mahpus arkadaşlarının yaptıkları sorgulamada haksızlığa uğradığını ve haksız yere tutuklandığın da ispat edip kendini haklı gösterirse, adeta itibarı artıyor ve daha çok rahata kavuşuyor.

     Değerli okurlarım, bu kısa açıklamalarımdan da anlaşılıyor ki, adam isterse katil olsun, hapse girmek ve hapis yatmak, onun için önemli bir ceza olmuyor.

    Hele çeşitli bahane ve sebeplerle, cezanın tamamını yatmadan çıkacağını da bildiği için, tutuklamanın ve verilen hapis cezasının hiçbir caydırıcı yanı olmuyor. Suçlu hapisten çıkar çıkmaz, ayni ya da benzeri suçu tekrar işliyor.

                                     O HALDE  NE  YAPMALI?

  Yapılacak iş, hapis cezasını daha etkin ve suçtan caydırıcı hale getirmektir.

    Çok iyi hatırlıyorum. 1950’li yıllarda, kimi suç işleyenler, mahkemeye çıkarılmadan ya da hapse konmadan cezaları karakolda veriliyordu. Öyle ki, onlar karakolda iken hapse atılmaya çoktan razı olurlardı. Ancak, Karakol ve Polis sorgulaması onları, o suçu işlemekten pişman etmeye yeterdi.

     Hiç kimseye insanlık dışı bir ceza vermek doğru olmaz. Ancak, haksız ve suçsuz yere cana kıyanlar, mala zarar verenler ve insanların yaşam haklarını ellerinden almaya kalkanlar, onların yaptıkları gibi acımasız bir şekilde ceza almalıdırlar.

     1992 yılında Tataristan’a gitmiştim. Sokakta dolaşan Polis, ağır ve çirkin bir suç işleyen kişiyi yakalamış, Karakolun arkasındaki bahçede fiziksel darbelerle cezalandırıyordu. Feryatları duyup, yanımdaki arkadaşımla bahçeye biz de gittik. Adam, acı içinde kıvranıyor ve tövbe ettiğini, pişmanlığını söyleyip yalvarıyordu.

   Polise, işlediği suçu sorduk. Öğrenince verilen cezanın az bile olduğunu anladık. Ancak öğrendi ki, onu Mahkemeye sevk etmeyecekler ve anasından doğduğuna pişman edeceklerdi.

  Böyle bir yöntemin bizde de olmasını istemeyiz. Ancak, suçu işleyen nanik yapar gibi adaletin pençesinden kurtulmamalı, hak ettiği gerçek cezayı mutlaka almalıdır.

  İşte devletin yapacağı iş, bu cezayı çok daha etkin hale getirmektir. Anlatmak istediğim de budur.