Gün geçmiyor bir doktor ya da başka  bir sağlık çalışanı darp edilmesin. Sebep, “Öncelikle bana ya da benim hastama neden bakmadınız veya neden iyi bakmadınız. Neden hastamla ilgilenmediniz?. Ölümünün sebebi sizsiniz!” diyerek, ağır ithamlar altında kalan sağlık çalışanlarına bu devlet gereğince sahip çıkmıyor. Çok üzülüyorum.

    Değerli okurlarım, Bu köşeyi izleyenler okumuştur. Daha bir ay kadar önce bu konuyu yine ele almış, kimi vatandaşların bu ayıbını yüzlerine vurmuştum.

     Anlayan mı? Ne gezer ! Geçen zaman içinde sağlık elemanları kimi maganda denilen görgüsüz insanlar tarafından darp edildi. ,dövüldü. Sövüldü.

     Bunun tek sebebi, o magandalardan ziyade, bu ülkeyi yönetenlerdir. Adam, yanında getirdiği kişilerle doktor, hemşire, hastabakıcı  demeden tüm önüne gelen hastane çalışanlarına saldırıyor, hele “Hastama bakmadın, geç baktın. Babam o yüzden öldü” gibi bahanelerle özellikle doktorlarımıza saldırıyor ve onları yaralayarak darp ediyor.

     O sağlık çalışanı da, bu bozuk moralle görevini yapmaya çalışıyor, eğer yapabilirse.

                          SAĞLIK POLİTİKAMIZ BÖÖYLEOLURSA…

    Corona denilen bir illet çıktı ve bütün dünyayı sardı. Her ülke, bulaşı şeklinde kendini gösteren ve çok sayıda çan alan bu illet için, elinden gelen tedbiri aldı.

     Bizim yetkililerimiz de öyle yaptı. Ancak, burada da kendini gösteren adam kayırma, yandaş kayırma üzerine yetkililerde bir kararlılık görmedik. Bunu gören halkımız da, cezaya rağmen alınan tedbirlere pek uymadı. Bunun üzerine de, salgın yayıldıkça yalındı. Tut, tutabilirsen.

     Değerli okurlarım, bu büyük salgın tehlikesi üzerine, hastanelerimiz yetme diye yeni Şehir Hastaneleri yapıldı. Hava Alanı bozulup Şehir Hastanesi yapıldı. Bunlar yapılırken, bütçemizden yandaşlara büyük paralar aktarıldı.

    Hani nerede bu hastaneler? Buraları kullanıp bu güne kadar kaç can kurtardınız? Hiç !

    Olan devletin ve dolayısıyla milletin parasına oldu. Tıpkı, diğer danışıklı diğer ölü yatırımlar gibi, Yapımı planlanan, ancak yapılacağına hiç de inanılmayan İstanbul Kanalı da öyle olacaktır. Gelecekte ondan bahsederken, İstanbul Kanalı değil, “İstanbul Masalı” diyecekler. Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde diye hatırlayacaklar.

    Değerli okurlarım, yazıya nereden girdik, nereden çıktık? demeyin. Çıkabildiğimize şükredelim. Çünkü, bu milletin, bu iktidarın yarattığı karanlıktan çıkması, artık mümkün değil