Başlangıçta, devlet tekeli vardı. Tek kanal olarak başladı. Sayıları çok azdı. Özelleri çıktı, çok sevindik. Seyretmeye başlayınca, oturduğumuz yerden kalkamazdık. Her türlü bilgi içeren görüntü vardı, eğlence vardı, edep vardı. Doğru habercilik vardı. Sadece yandaşlık yoktu. Şimdi öyle mi?

     Değerli okurlarım; Yaşı, 50’nin altında olanlar bilmez. Türkiye’de ilk televizyonculuk, 1960’lı yıllarda başladı. Ve, ilk olarak İTÜ (İstanbul Teknik Üniversitesi) denemeyi yaptı. Halkımız heyecanlandı.  Yayınlar, yaygın olarak hemen başlayacakmış gibi tabii ki, siyah-beyaz TV edinenler oldu. Çatal antenli deneme yayınları siyah beyazdı. Merakla, bendeniz de bir adet edinmiştim. Komşuları, televizyonu olanlara, sırf seyretmek içim misafirliğe gidiyor, çocuklar babalarına “Biz de isteriz.” diye yalvarıyordu.

     1970’li yıllara gelindiğinde, devlet tekelinde Türkiye Radyo Televizyon Kurumu (TRT) kuruldu. Yayınlar, günün belli saatlerinde yapılıyor ve gece saat 24’te kesiliyordu. Ta ki, ertesi günü 6.00 ya da 7.00 ye kadar. Yayınlar, ekranda dalgalanan Türk Bayrağı’nın eşliğinde, İstiklal Marşı ile açılıp, kapanıyordu.

    Biz, komünist değildik, ama komünist ülkelerde de öyleydi. Bir Romanya ziyaretimde, onların da tek kanal bir televizyonları vardı. Açılış ve kapanış saatleri bizim gibiydi. Yalnız onlar, bayrak ve milli marşları yerine liderleri Çavuşesku ve karısının adına düzenlenen marşla açılıp, o marşla kapanıyor ve onları için hep “Çok yaşa” marşları söyleniyordu.

                             RENKLİ TELEVİZYONLAR GELİYOR

     1983  yılında, TV satan mağazaların vitrinlerinde renkli televizyonlar görmeye başladık, O günkü şartlara göre fiyatları biraz yüksekti, ama merak sebebiyle ve taksitle de olsa halkımız yavaş yavaş edinmeye başladı. Ve böylece, TV seyretmek ayrı bir zevk olmuştu.

    Çok geçmeden, TV’lere bağlanan Video cihazları gelmeye başladı. İlk cihazları, Almancı denilen yabancılar getirmeye ve otomobil satar gibi gazete ilanlarıyla satmaya başladılar. Bu arada, videolarda oynatılan kasetler de piyasaya sürülünce, kaset kiralayan dükkanlar boy göstermeye başladı. Kaset izlemek te, ayrı bir keyif oldu.

                                ÖZEL TELEVİZYON GELİYOR

    1990’lı yıllara gelindiğinde, Başbakanlık ve Cumhurbaşkanlığı yapan Turgut Özal’ın oğlu Ahmet, babasının verdiği izinle ilk Özel Televizyonu kurdu. Adı. Star (Yani Yıldız TV) idi. Böylece halkın TV keyfi, biraz daha arttı. Ve böylece devlet televizyonunun tekelciliği ortadan kalktı. Kalktı, ama TRT için elektrik faturalarında kesilen TRT payı hala kaldırılmadı. Devlet, bu yolla haraç almaya devam ediyor. Bakalım ne zaman kalkacak?

     Star TV’den sonra öteki özel TV’ ller de bir bir kuruldular ve şimdi sayısı üç yüzleri, dört yüzleri geçti.

                               YA YAPTIKLARI PROGRAMLAR

      Star TV’den sonra kurulan TV’ler, birbirlerine rakip gibi çok güzel programlar yapıyor ve halkı, bu makineye bağlıyordu. Tarafsız haber programları vardı. Bilimsel, aydınlatıcı, öğretici programları vardı. İlgiyle seyredilen Belgesel programları vardı. Yine ilgiyle seyredilen, (bugünkü gibi seyredilmeyen değil),  açık oturum programları vardı. Herkesi TV’ye bağlayan eğlence programları vardı. Daha neler, neler? Vardı da, vardı. Onları denetleyen RTÜK adlı bir kuruluş yoktu. Çünkü, onlar kendi kendilerini denetliyor, kalmaları gereken çizginin dışına çıkmıyorlardı.

                                              ŞİMDİ ÖYLE Mİ?

     Asla ve kat’a. Bir kere 10’da 9’u iktidarın güdümüne girmiş. İktidarın felsefesine aykırı tek bir yayın yok. Aynı zamanda iktidar partisinin Genel Başkanı nerede, onlar  orada. Sanki, 1950’lerin “Besleme Basını” gitmiş, bu dönemin “Besleme TV”leri hortlamıştı

    Hepsinden önemlisi ve bu yazıma konu olmasının sebebi, yüzlerce TV kanalına rağmen, seyredebilecek bir kanalın bile olmaması, halkımızı çok üzüyor.

      TV’lerin 10’da 9’unun iktidar yanlı yayın yapması ve gerçekleri yansıtmaması, televizyonculuğu öldürdü, halkımızın bu konudaki istek, heves ve zevkini kırdı.

     Hele, taraflı yayınlardan başka, ekranları uzun uzun meşgul eden reklam programları, milleti iyice bezdirdi. Bunları seyreden var mı? Derseniz, kesin olarak diyebilirim ki, YOK. Reklama geçilince, halk elindeki kumandayı kullanıyor ve kapatıp, başka kanala geçiyor. Reklam saatleri aynı olsa da.

     O reklamlara gelince neler var, neler? Evvel emirde, çeşitli ürünlerin, kargo yoluyla pazarlanması. Gelen kargo paketlerinden ise, neler çıkıyor, neler?

      Her şey olduğu gibi,  en çok da krem satışı var. Mesela,  çıplak kadın görüntüleri eşliğinde “sertleştirici, coşturucu, geciktirici, büyütücü“ seks kremlerinden tutun da, her derde deva ilaçlara kadar, ne isterseniz.

   Bu pislik, kandırmaca ve zararlı ürünlerin tanıtımını, yani reklamını Profesör titri verilmiş insanlar da yapıyor. Hatta içlerinde Cumhurbaşkanı danışmanı olan da var.

     Değerli okurlarım, bu yazıyı şu sebeple yazdım. TV yayınları eğitim çağındaki çocuklarımızı kötü etkiliyor ve zehirliyor. RTÜK, görevini katiyen yapmıyor. Bunun, mutlaka önlenmesi lazım.

   Hemen hiçbir bilimsel programa rastlamıyoruz. “TV Belgesel” diye yayın yapan TRT bile, öteki TV’ler gibi aynı filmleri tekrar ediyor ve milleti “ahmak” yerine koyuyor. Tekrarlar, çok uzun süren reklamlar gibi halkımızı bıktırıyor.

    Bayramlar dahil, çeşitli özel günlerde ve tatillerde, TV’lerde hiçbir eğlence programına rastlanmıyor. Çünkü, masraftan kaçıyorlar.

 İslam dinini  referans alan bu iktidardan önceki dönemlerde edepli yayın yapan TV’ler, bu iktidar zamanında çizmeyi iyice aştılar. Son sözüm, EDEP YAHU !