Kıbrıs Elden Gidiyor!
Bu yazı, aynı başlıklı ikinci yazım. Türk halkı, bir gerçeği göremiyor mu acaba? Devleti yönetenler neden sessiz ve duyarsız? Yoksa, bilmediğimiz pazarlıklar mı var?
Değerli okuyucularım; Ege Denizi’nde burnumuzun dibindeki 18 adanın Yunanlılar tarafından işgal edilmesi ve sahiplenilmesi, dikkatleri bir kere daha Ege ve Akdeniz’e, özellikle Kıbrıs’a çevirdi.
Yine, burnumuzun dibinde sayılan Kıbrıs adasının gerçek sahibinin vaktiyle Türkler olduğu, adanın önce kiralanarak, daha sonra da kaba kuvvetle elimizden çıktığını öğreniyoruz.
Nasıl oldu derseniz, Osmanlı’nın son yıllarına yaklaştığı 1882 senesinde Padişah olan 2.Abdülhamit, salt para hırsıyla adayı İngilizlere kiraladı. Ada, 1914 yılına kadar İngilizlerin denetiminde kaldı. Bu arada İngilizler, bir kısım Rum göçmenlere adada yer verdiler ve Rumlar böylece adaya yerleşmeye başladılar.
1914 yılına gelindiğinde, Birinci Dünya Savaşı’nın baş göstermesi üzerine, İngilizler zor durumdaki Osmanlı’ya adeta rest çekerek, bundan sonra ada için kira ödemeyeceklerini ve adayı sahiplendiklerini belirttiler.
Pısırık Padişah Reşat ve yönetime hakim olan İttihat-Terakki, bu zorbalığa karşı koyamayınca, Kıbrıs adası İngilizlerin, dolayısıyla önemli bir kısmı Rumların kullanımına geçti.
Adada çoğunlukta olan Türk nüfusu giderek azalırken, Rumların sayısı giderek arttı. Böylece ada, Türklerin elinden çıkmaya başladı.
RUMLAR AZIYOR!
Hem nüfus, hem de toprak bakımından çoğunluğu ele geçiren Rumlar İngilizlerin gizli, Yunanlıların açık desteğiyle Türklerin tamamını adadan çıkarmak ve adaya da tamamen sahip olmak istediler.
Buna yanaşmayan Türkiye, haklılığını dünyaya anlatarak ve kanıtlayarak, 1959 ve 1960 yıllarında Londra’da ve Zürih’te, İngiliz ve Yunanlılarla üçlü bir anlaşma (Garantörlük anlaşması) imzalayarak, adada yaşayan Türklerin haklarını garanti altına aldılar.
Ne var ki, Rum tarafı bu anlaşmayı sık sık ihlal ederek, Türklere katliama varan zulümler yapmaya başladı. Durumun vahameti iyice artınca, 1974 harekatı ile Türkiye adanın 1/3 üne sahip olduğunu ve bu hakkını korumakta kararlı olduğunu, bütün dünyaya ilan etti. Onunla da kalmayıp, Türklerin sahip olduğu bölgede bir bağımsız devlet ve Cumhuriyet (Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti) ilan ederek, adadın bize ait bölümünü ve burada yaşayanların hayatlarını garanti altına aldı.
TÜRKİYE, KARARLI MI?
KKTC’nin kurucu ilk Cumhurbaşkanı merhum Rauf Denktaş, adanın korunması için büyük mücadele verdi. Bu konuda büyük bir kahraman olarak benimsendi. Türk hükümetleri, Denktaş’a ve adada yaşayan Türklere büyük ölçüde maddi ve manevi destekte bulundular. Bu desteğin, devam ettiği sanılıyor.
Ne var ki, Adalet ve Kalkınma Partisi iktidar olduktan sonra Rauf Denktaş eskisi kadar destek görmedi ve adeta dışlanma noktasına gelince, adaya yeni yöneticiler geldi ve adayı sahiplenme gücümüz azaldı.
Rauf Denktaş’ın ölümünden sonra, Rum tarafı ile yapılan görüşmeler, Türk tarafının aleyhine bir çizgide seyretmeye başlayınca, Rumlar yeniden azdılar.
KKTC’nın ambargolarla dışlanmasına karşılık, Rum tarafının Avrupa Birliği’ne alınması Türkiye’yi yeni tavizler vermeye zorlayınca, Rumlar daha fazla şımardılar ve ağa babaları Yunanistan, Egedeki adalarımıza göz dikmeye başladı.
Bunun sonucu olarak da, İzmir, Aydın ve Muğla İllerimizin sınırları içinde kalan 18 adamızın üstüne oturup, iyice sahiplendiler.
BU DEVLET NEREDE? BU HÜKÜMET NEREDE?
Yunanlılar, adaları iyice sahiplendikleri ve askeri ve de sivil gerekli tesislerini buralarda kurdukları halde, Türk devletinden ve hükümetinden hiç, ama hiçbir ses çıkmadı. Kimi vatandaşlarla, yandaş ve yalaka olmayan medyanın ve muhalefet partilerinin şiddetli uyarılarına rağmen, hükümetten “Olanları takip ediyoruz, tasvip etmiyoruz.” demekten başka konuyla ilgilenen olmadı.
YUNANLILAR VE RUMLAR ISRARLI, İNGİLİZLER DESTEKLİ
Üzülerek belirtmeliyim ki, Avrupa Birliği hayali ile adada yaşayan kimi Türklerin Rum tarafı ile birleşmeyi istedikleri, adadaki Türk yöneticilerin de yapılan ikili görüşmelerde gevşek ve aleyhimize olabilecek bir davranışa girdikleri yazılıyor söyleniyor.
Bu tehlikeli durumun yanında, Türkiye Cumhuriyeti devletinin de Rumların ve Yunanlıların isteklerine tepki vermek yerine, ılımlı yaklaştığı söylenenler arasında.
Son olarak Cumhurbaşkanı’nın İngiltere ziyaretinin, ekonomik yönden sıkışan Türk hükümetinin maddi kaynak arayışı için yapıldığı, bu arayışta Rumların ve Yunanlıların hamisi olan İngilizlerin Kıbrıs’taki konumumuzdan taviz isteyeceği, Türk hükümetinin de bu zor durumundan kurtulmak için taviz vereceği, böylece Kıbrıs adasının tamamının Rumların eline geçeceği ısrarla anlatılıyor.
Değerli okuyucularım; Bu yazımda benim de ısrarla belirtmek istediğim bu son paragraftır. Yukarıdaki bilgilendirmeyi de zaten bunun için yaptım.
Acaba, ada elimizden gider mi?