Kel Öldüğünde Sırma Saçlıdır,
Kör öldüğünde ise, “Badem gözlüydü” derler. Bu ve benzeri sözler, ölünün arkasından söylenen güzel sözlerdir. Lakin, o iltifat ölene sağlığında yapılsa ve gönlü hoş tutulsa, daha iyi olmaz mı?
Değerli okurlarım; Toplumu oluşturan bireyler arasındaki güzel davranış ve sözler, bireyi mutlu ettiği gibi, toplumun da yüzünü güldürür.
Ancak, biz nedense o kişinin sağlığında ona bu sözleri söylemek ve onu mutlu edebilecek davranışlarda bulunmak yerine, adeta ölümünü bekler o güzel sözleri arkasından söylemeyi yeğleriz. Sanki, o sözleri duyacakmış gibi.
Rahmetli şöyle iyi bir insandı, böyle iyi bir kişiydi gibi onun artık duyamayacağı güzel sözleri söyler, iltifatları sıralarız, ama hepsi havaya gider.
BİR CENAZE TÖRENİNDEYİM,
Geçtiğimiz hafta, Büyükçekmece’de bir cenaze törenine katıldım. Bir gurup tanıdıkla bir araya geldik. Cenaze namazının kılındığı alanın bir kenarında toplanan cenaze yakınları, hıçkıra hıçkıra ağlaşıyorlardı. Belli ki, ölen beyefendi onların çok yakınıydı.
Yanımızdaki bir kişi dayanamadığını söyleyip, söze girdi. “Merhumu da, ailesini de tanırım. Muhterem bir insandı. Ancak, bu ağlaşan yakınlarından hiçbir ilgi, yardım ve saygı/sevgi görmüyordu. Merhumun maddi durumu iyice olup, bu ağlaşanlar mallarından pay kapma derdindeler. Öyle, kederlenip ağladıkları filan yok. Bilinsin ki, göz yaşları göstermelik, iltifat içeren sözler de yapmacık ve çıkar için söyleniyor. Merhuma bu iltifatları keşke sağlığında yapsalardı. Çünkü o şimdi değil, sağlığında bu sözlere layıktı.”
Değerli okurlarım, bu rastlanan tek bir örnek değildir. Bizde hep böyledir. O sebeple, bir Atasözü gibi söylenir bu söz. “Kel ölür sırma saçlı olur. Kör ölünce de badem gözlüydü” denir.
Oysa, insanımıza bu ve benzeri sözler sağlığında söylenmeli, böyle sözler söylendikten sonra da beşeri ilişkiler daha da kuvvetlenmiş, karşılıklı sevgi saygı artmış olacaktır.
TARİHTEN ÖRNEKLER
Bizim tarihimizde olduğu gibi, özellikle eski Mısır’ın tarihinde, ölenin arkasından maddi durumuna göre para ile ağlayıcılar toplanır, ölü defnedilinceye kadar onlar cenazenin etrafında sürekli ağlarlarmış. Kolay ağlayabilmek için de, gözlerine soğan sürerlermiş.
Para ne kadar çok verilirse, ağlayıcı sayısı artar ve ölüye iltifatlar yağdırarak sürekli ağlarlarmış. Kimileri, ölüyü hiç tanımadıkları halde.
O halde, konuyu özetleyecek olursak, ölünün cenazesinde ya da arkasından ağlamak yerine, onu dualarla uğurlamak ve onun adına ve onun yerine tasadduk’ta bulunmak (sadaka vermek) çok daha iyi olur.
SİZE BİR SORU
Mezarlıklarda, ölülere Kur’an okumak mekruhtur. Bunu en iyi anlatan mütefekkir şair Mehmet Akif; “İnmemiştir Kur’an, şunu hakkıyla bilin, Ne mezarlıkta okumak, ne de fal bakmak için” diyor.
Oysa, Müslüman mezarlıklarındaki bütün mezar taşlarında, ölünün kimliğinden sonra “Ruhuna Fatiha” yani, Kur’an’daki ilk sure olan Fatiha Suresi’nin okunması istenir.
Bu bir çelişki ise, mezar taşlarındaki bu ifade neden?