Eğitimi de Öldürdüler, El-Fatiha !
Geçen 18 yıl içinde, sağlam ve sağlıklı hiçbir şey bırakmadılar. Birçok değerimizi ve varlığımızı satarken ve sakatlarken, eğitimi öldürdüler. Kimi vatandaşlar umutlarını kaybetmeyip, “Eğitimi hasta hale getirip komaya soktular.” diyerek, yeniden canlanabileceğini umut ediyorlar. Ben de, öyle düşünmek istiyorum. Ama, nafile…
Değerli okurlarım; Çobanlık mertebesinde bir köy hayatı sürerken, daha küçük yaşta eğitimin ne kadar önemli olduğunu, sadece geçim kolaylığı için değil, bu alemi tanımak için de eğitimin önemini kavrayıp, pek kıt imkanlarla okudum.
Eğitimci oldum ve bir eğitimci çabasıyla, bulunduğum çevreyi de aşıp, daha geniş alanlarda çalıştım. Ve uzun yıllar İstanbul’un tepesinde “İstanbul Milli Eğitim Müdürü” olarak görev yaptım.
Ömrüm eğitimle, Türk çocuklarının eğitimi ile uğraşmanın içinde geçti. Filvaki, İstanbul’un dışında başka İllerde de bu görevi yaptım, ama İstanbul benim için daha çok imkanlı ve geniş bir uygulama alanı oldu.
Çok iyi gördüm ki, her geçen gün kendini yenileyen bu medeni alemde, hangi alanda olunsa olsun eğitim almak, yani eğitimli olmak insana daha bilinçli hareket eden, daha kaliteli yaşam koşulları sağlıyor.
İşte bunun bilincinde olan halkımız, çocuklarının iyi bir eğitim alması için sürekli çırpınıyor.
Bu konuda esas görev ve sorumluluk devlete ait olsa da, son 18 yıl içinde devleti ele geçirenler, bunun hala bilinci ve sorumluğu içinde değiller. Tam aksine öteki kurumlarda olduğu gibi, eğitim kurumlarını da gittikleri doğru yoldan çıkarıp, perişan hale getirdiler.
Açık söyleyeyim. Bugün okullarımızda çocuklarımıza arzu edilen eğitim verilmiyor. Devleti yönetenler (iktidar sahipleri) eğitimi sadece bir din eğitimi olarak görüyor ve o istikamete daha çok yöneliyorlar.
Oysa din eğitimi, kendi inançlarına göre dünyanın her tarafında var, ama bizdeki gibi bir yaşam tarzı ve siyasi malzeme olmamış.
KURSLAR VE OKULLAR
Oysa, öteden beri var olan dini amaçlı kursların dışında, daha uygun daha bilimsel eğitim veren İmam Hatip Okulları, bu dönemde gittikleri doğru yoldan çıkarılıp, iktidarın birer propaganda merkezi haline getirildiler. Görevi bıraktığım zaman Türkiye genelinde 632 olan sayıları, bu 18 yıllık dönemde 2,5 katına çıkarılıp, 1400’ ü aştılar.
9 yıl görev yaptığım bu okulları, İstanbul Milli Eğitim Müdürü’yken de özellikle himaye ettim. Hatta, İstanbul’daki son iki İmam Hatip Lisesini, (Sultanbeyli-Ümraniye) kimilerinin karşı koymalarına rağmen, tereddütsüz ben açtım.
Ancak, daha sonra durum benim tasarladığım ve düşündüğüm gibi olmadı. Bu okullar (kendilerinin arka bahçesi olarak gördükleri) birer siyaset aracı yapıldı, bu anlayış ve uygulama devam etti, ediyor.
ÖTEKİ OKULLAR NE DURUMDA?
Ne durumda olacak? Pek berbat durumda. Öncelikle, okullarda öğrenci disiplini kalmadı. Öğrencinin, Öğretmene karşı sevgisi kalmadığı gibi, saygısı da kalmadı. Teneffüslerde öğretmene omuz atıp, taciz etmek moda oldu. Karşı gelmek ve hakaret etmek moda oldu. Öğretmene fiziki tecavüz, sıradan oldu. Ders esnasında saygısızlık, karşı koymak ve yılışık hareketler olağan hale geldi. Ders dinlememek, Öğretmenin değerlendirme notundan korkmamak ve kılık kıyafet seçimindeki başıboşluk, daha doğrusu karışıklık öğrenciyi, öğrenci olmaktan çıkardı.
Başarıya gelince, başarısızlıklar zirve yaptı. Yalnız yurt içinde değil, yurt dışındaki müsabaka ve yarışlarda, Türk öğrencisi sıralamanın en altında kaldı, sonuncu oldu.
İşin ilginç tarafı, öğrencilerin okuduklarını anlama/algılama kabiliyeti de geriledi ve her bakıma diplere düştü.
Değerli okurlarım, Sadece devlet okullarında değil, kazanç amaçlı açılan Özel Okullarda da durum değişmedi, değişmiyor.
Kimi vatandaşımızın daha iyi bir eğitimin için bir Özel Okulu seçmesi, yanıltıcı olabiliyor. Üniversitelerde de durum aynı. Açık bir gerçeği hemen ifade edeyim. Şimdiki Üniversite mezunlarının çoğu, eski Lise mezunları kadar bilgili olamıyor.
Şimdi, bu salgın hastalık nedeniyle yarı kapalı olan okullar, Milli Eğitim Bakanı’nı rahatlattı. Osmanlı Maarif Nazırı Emrullah Efendinin dediği gibi, “ Şu Okullar olmasa, çok iyi Bakanlık yaparım.” Dediği gibi oldu.
Son sözüm şu ki, bu dönemde çocuklarımız sadece bilgide değil, ahlaki davranışlarda da dibe vurdular. Yeni bir dönemde ve yeni bir devlet yönetiminde, bunun telafisi pek zor olacak, bir nesil kaybolup gidecektir. Böylece, eğitim de öldü. El-Fatiha !