Çocuğu Sünnet Etmek, Şart mı?
Bu gün size, “Sıra dışı” bir konudan söz edeceğim. Bu güne kadar, çocuğun sünnet edilmesi hususunda bildikleriniz yanlış değil, ama doğru da değil. Tetkik ederek, doğru olanı anlatmaya çalışayım.
Değerli okuyucularım; Bu konuyu yazıp yazmamak için epey tereddüt ettim. Çünkü, İslam dünyasında ve Musevi toplumunda, erkek çocukların “sünnet edilmesi”, asırlardan beri tartışılmadan yapılan yerleşik bir eylemdir. Ama, yine de bir gerçeğin bilinmesi için konuyu ele almak istedim ve yazdım.
Önce, kısa bir tarif yapalım. Sünnet (Hitan), iki türlüdür. Birincisi, İslam Peygamberi Hz. Muhammed’in ümmetine örnek olan bütün eylemleri “Sünnet” olarak bilinir. (Sünnet-i Zevaid)
İkincisi Sünnet, genellikle buluğa ermemiş (Musevilerde yeni doğan) erkek çocukların sağlıklarının korunması için, üreme organının ucundan küçük bir deri parçasının, cerrahi yolla ve dolay dolay kesilerek alınmasıdır. (Sünnet-i Hüda)
İşte, bizim üzerinde duracağımız konu bu ikincisidir. Şunu iyi bilesiniz ki, maksadım kafanızı karıştırmak değil, doğru sanılan bir yanlışı yani bir “paradoks”u dile getirmektir.
İslam toplumu içinde yaygın olan sünnetten, Kur’an-ı Kerim’in hiçbir yerinde bahsedilmez. Kur’an’da sadece “Allah’ın sünneti” vardır ve o da bu değildir. (Fatr/43- Azhab/62) Üstelik bu durum, Kur’an’da sünnet olarak değil, “Allah’ın Kanunu” olarak geçer.
Allah, Tin Suresi 1-4.ayetinde, “Biz insanı en güzel biçimde (kusursuz) yarattık.” buyuruyor.
İslam Alimleri, sakat ve özürlü yaratılanlar içinse, “Allah’ın takdiri” demekte, genele bakıldığında bunların sayılarının az olduğu görülünce, bunun Yaradan’ın tartışmasız bir takdiri olduğu anlaşılıyor.
O halde, şu soru akla geliyor. Tin Suresi’ne bakıldığında, erkek çocuğun organındaki bu deriyi bir kusur, bir eksiklik ya da fazlalık gibi görüp, keserek almak niye?
Bunun izahı iki türlü yapılıyor. Birincisi, çocuğun sağlığını korumak için, ikincisi atalarımız ve din uleması öyle istediği için.
Ve, hemen tekrar soruluyor. Müslüman olmayan, böylece sünnet olmayanların sağlıkları korunmuyor mu? İkincisi, geçmişi M.Ö 3000 yıl öncesine kadar dayanan bu gelenek, öteki gayrimüslimlerde neden yok?
SÜNNETİN TARİHÇESİ
Çocuğu birçok hastalıktan koruduğu savıyla yapılan sünnet işlemi, Hz. İsa’dan 3000 yıl öncesine dayanır. İlk uygulama yerinin, Mısır olduğu söylenir. Rivayet odur ki, Hz. İbrahim, 80 yaşında iken gelen bir vahiyle sünnet olmak istemiş, yapacak erbabını bulamayınca da kendi kendini sünnet etmiştir, hem de baltanın ucuyla.
Hz. İbrahim’den sonra gelenek halini alan ve günümüze kadar gelen bu uygulama, çocuğun erkekliğe ilk adımı olarak tanımlanmıştır. Yapılan işlem, alayişli törenlerle ve düğünlerle gerçekleştirilmiş ve bu gelenek, hala devam etmektedir. Bazı çocukların ise, doğuştan sünnetli oldukları söylenmektedir.
Aynı şekilde bazı Peygamberlerden de mesela, Hz. Adem, Şit, Nuh, Sam, İdris, Musa, Lüt, Yusuf, Şuayb, Yunus ve Süleyman Peygamberin doğuştan sünnetli olduğu, Peygamberimiz Hz Muhammed’in ise, 7 yaşına gelmeden dedesi tarafından sünnet ettirildiği rivayet edilir.
KIZ ÇOCUKLARININ SÜNNET EDİLMESİ
İslam Dininde, genel olarak böyle bir uygulama yoktur. Ancak, Ortadoğu ve Afrika’daki bazı Müslüman ülkelerde (29 ülke) kız çocuklarının ve kadınların da sünnet edildiği görülüyor. Çok kere ölümle sonuçlanan bu sünnetin, kız çocuklarının ve kadınların namuslarını koruması için yapıldığı bildiriliyor.
Kız çocuklarının ya da kadınların sünnetinde de, üreme organının hassas bir yeri azıcık kesilerek, onların cinsel hazdan mahrum kalmasında, böylece ilgileri dağıtılarak namuslarını korumada etken olduğu ifade ediliyor.
SÜNNET, BİR GELENEKTİR VE ZARARLI YANI VAR MIDIR?
Tetkike dayalı bu açıklamalardan anlaşılıyor ki, erkek çocukların sünnet edilmesi, Kur’an hükümleri açısından bir mecburiyet (farz) değil, toplumsal bir gelenektir.
Müslüman olmayan toplumlarda görülmüştür ki, sünnetin yapılmaması sağlık yönünden bir sakınca teşkil etmez.
Sünnetin bir gelenek olduğu ve dini bir mecburiyet olmadığı kesindir. Ancak, başlangıcı İsa’dan önceye dayanan bu geleneği terk etmek, bundan önce olduğu gibi, bundan sonra da Müslümanlar için hiç mümkün değildir.
Oysa, sünnet edilen erkeğin cinsel hazzında azalma olduğu, kızların ve kadınların ise bu hazzı tamamen kaybettikleri sübuta ermiştir. Müslüman olmayan toplumların, bu eyleme katılmamalarının esas nedeni işte budur.
Tekrar tarihe bir göz atacak olursak, Osmanlı Padişahlarının çocuklukların da çok görkemli törenlerle sünnet edildikleri ve bu sebeple ülkede bir bayram havası estirildiği bilinir. Hatta, 7 yaşında ve henüz sünnet olmadan Padişah olan 4’cü Mehmet’in, annesi Hatice Turhan Sultan tarafından, 40 gün süren bir düğünle Cerrahpaşa’ya sünnet ettirildiği, sünneti yapan Cerrahpaşa’nın o küçük deri parçasını annesine verdikten sonra, 15 kese altınla ödüllendirildiği çok iyi bilinir.
KÜÇÜK BİR ANEKDOT
Benim doğduğum köyde, çocukluk yıllarımızda sünneti “ Sünnetçi Salih Usta” yapardı. O, köy köy gezer ve özellikle evlenme düğünlerinin aralarına sokulan bu işlemi, kendi usulüne göre yapardı.
Salih Usta’nın, askerliği sırasında Bölüğünün sağlık biriminde çalışırken bu işi öğrendiği söyleniyordu. Sünnetçi Salih Usta, hep çantasıyla gezerdi.
Salih Usta’nın o küçük çantasında bir ustura, tentürdiyot, sargı bezi, biraz pudra (yara tozu) ve yeteri kadar pamuk bulunuyordu. Hepsi o kadar.
Ve, Salih Usta’nın sünnet ettiği çocuklardan çoğunun cinsel uzvu sakat kalırken, birçoğu da daha sonra yan işiyordu.
KONUYU ÖZETLEYELİM
Sünnet, Allah’ın bir hükmü değildir. Tamamen ve geçmişi çok eski olan bir “gelenek” tir. Faydalı ve zararlı yanı olduğu söylenir. Ancak, artık terkedilemez durumdadır.
Sünnet edilmeyen çocuklar için bu gelenek çiğnenmiş, ancak günah işlenmemiş olur.
Kızların ve kadınların sünnet edilmesi, doğru değildir. Bu durum insan haklarına ve dinen kul hakkına aykırıdır, günahtır. Dinimizde, Cahiliye Dönemi’ni andıran bir uygulamadır.
Kanaatimi sorarsanız, sünnete devam etmelidir. Ancak, Salih Usta’lardan çok sakınmak gerekir.