Çamur Bir Gazeteydin, Hürriyet!
Aydın Doğan’a geçtikten sonra, çıkarları için seni bir silah gibi kullandılar. Çünkü sahibin gazeteci değildi. Ertuğrul Özkök adındaki bir megaloman ve ahlak düşkünü, seni boylu boyunca kirletti.
Değerli okuyucularım, Osmanlıda kök salan Türk Basınının tarihine yeni bir güneş gibi doğan Hürriyet Gazetesi, gazeteciliğin ne olduğunu anlamayanların yönetimine geçince, ahlaktan nasibini alamayan çakalların eline düştü ve bu günkü duruma geldi.
Yayın gücünü kullanıp, masum insanları salt çıkar için karalayan ve kirleten ve tamamen o maksatla yayın yapan bu gazete, o kirli paraları sahibine kazandırdı, ama gazete olarak değil, hep “paçavra” olarak anıldı.
Şimdi, sabrınıza güvenip bu megaloman gazeteyi, lafı biraz uzatarak anlatmaya çalışayım. Ne menem bir paçavra olduğunu anlayın.
GEÇMİŞİNE BİR BAKALIM
Gazete, 1948 yılında Simavi Ailesi’nin reisi Sedat Simavi tarafından kuruldu. Doğru olan ve halkın bilmesi gereken haber ve yazılarla kısa sürede parladı. Sonradan değil, işte o zaman Türk Basınının “Amiral gemisi “olmuştu.
Üç kuruş çıkarı için sahibi siyasilere asla biat etmedi. Gazetecilikten ödün vermedi. Sedat Bey, sıkıntılı günler yaşadı. Mahkemelerde yargılandı ve 1953 de vefat etti.
Erol ve Haldun adlı oğulları, babalarından daha da aktif çıkıp gazeteyi büyüttüler ve en çok okunan gazete yaptılar. Çıkarları için, hiç kimseye çamur atmadılar. Devletten destek istemediler, almadılar. Vergi kaçırmadılar. Türk basınına bütün yenilikleri bu gazete getirdi. Sevildi ve ulusal boyuttan çıkıp, şöhreti dünyaya yayıldı. Taaa… 1994’e kadar.
SAHİBİ YORULDU
Daha önce yollarını ayıran iki kardeşten Erol Simavi gazeteyi devir aldı ve babasının yolundan gidip, ilkelerinden şaşmadan, daha da büyüttü.
O dönemde Cağaloğlu’nda yayın yapan gazete ile komşuyduk. Erol Simavi ile de çok iyi dostluğumuz olmuştu. Sürekli görüşüyorduk.
Daha sonra gazeteyi sahiplenen Aydın Doğan’ın ise, Sirkeci’de yerli oto satışı yapan ve bir odadan ibaret bir Oto Galerisi vardı.
Para ile imanın kimde olduğu bilinemediği için, Aydın Doğan 1986 yılında Karacan Ailesi’nden Milliyet Gazetesi’ni almış, bu kere Hürriyet’e göz dikmişti.
Gazetecilikten yorulan ve yaşlandığını sanan Erol Simavi, 1994 yılına gelindiğinde gazeteyi Aydın Doğan’a sattı. Bağcılar’daki yeni binasına taşınmış olan Hürriyet Gazetesi, artık Aydın Doğan’ındı.
Aydın Doğan gazeteci değildi. Milliyet Gazetesi’ni de gazetecilik yapmak için değil, yayın gücünü kullanarak, daha çok zengin olabilmek için almıştı. O sebeple, Hürriyet’i de aynı maksatla sahiplendiği biliniyordu.
ERTUĞRUL ÖZKÖK’E VERDİĞİ YETKİ, ONU PİŞMAN ETTİ
Erol Simavi, Ankara temsilciliğinden gazetenin Yayın Yönetmenliği’ne getirdiği Ertuğrul Özkök adlı kişiyi, tepe tepe kullanması için gazeteyle birlikte Aydın Doğan’a teslim etti.
Onu, matah bir şey sanan Aydın Doğan kimi yetkilerini ona devredince, o Aydın Doğan’ı ve gazeteyi kullanmaya başladı ve gazeteyi de Aydın Doğan’ı da çok zor durumda bıraktı.
Bu kişi, yaptığı yalakalıkla Aydın Doğan’ı sürekli yanıltıyor, gazeteyi geldiği noktadan geri götürüyordu. Onu, bir çanta gibi yanında taşıyan Aydın Doğan, onun işe yaramaz bir kişi olduğunu anlayınca, silkeleyip attı. Onuru fazlaca kırılmasın diye de, gazetede köşe yazmasına izin verdi.
O da, kovulduğunu anlayınca, köşesinde ciddi yazılar yerine magazin yazılarıyla, sekse yönelik bel altı yazılar yazmaya başladı ve hala yazıyor.
ERTUĞRUL ÖZKÖK HAVALARDA
İstanbul Milli Eğitim Müdürü iken bir gün, Eğitim Bakanı Ve İstanbul Valisi’yle birlikte, gazeteyi ziyaret ettik. Aydın Doğan bizi kapıda karşıladı. Yanımıza sonradan gelen Ertuğrul Özkök, odada bulduğu bir telefondan kimi Bakanların ve Müsteşarların kendisine bağlanmasını sekreterinden istiyor, aklınca bize hava atıyordu.
Görüşmemize katılmayan bu kişi, uğurlamada da bulunmadan, büyük bir hava, ancak tam bir kabalıkla yanımızdan çıkıp gitti.
Bir gün aradığında, ben de telefonuna çıkmadım, salt bu sebeple beni hedef seçti. Gazetede onun etrafında olan ve ona yalakalık yapan kimilerinin isteklerini de yerine getirmeyince, beni iyice hedef aldılar. Gazeteyi, bu kere beni yıpratmak ve karalamak için kullandılar. Hakkımda, ipe sapa gelmez denilebilecek yalan-yanlış haberler yayınladılar.
Yargının ve görevli hakimin üzerinde baskı kurarak, uzun yıllar önce edindiğim malımla, köyümde merhum babamın yine çok uzun yıllar önce edindiği mallarının (tarlalarının) hesabını bana sordurdular. Hakkımda sürekli yalan haberler yaparak, bunları beyanda bulunmadığım gerekçesiyle, bana küçük bir de ceza verdirdiler.
ERTUĞRUL ÖZKÖK KAÇIYOR !
Hürriyet’in, daha doğrusu Ertuğrul Özkök’ün planlayarak uydurduğu ya da uydurttuğu yalan haberler, mahkemece tekzip edilmesine (yalanlanmasına) ve öteki gazetelerin gerçekleri yazmalarına rağmen o, iftiralarına devam etti.
Devam etti, ama bu kere gazete mahkemece şahsıma tazminat ödemeye mahkum edildi ve tazminatı aldım. Öteki memnu haklarım da yine mahkeme tarafından geri verildi. Bu durum da, Resmi Gazete’de (11.08.2002) yayınlandı.
Ertuğrul Özkök’ün, bu gazeteyi kullanarak şahsıma yaptığı bu haksızlık öteki gazetelerde haber olurken, bu gazetelerde gerçeği kendim de anlattım. Bir çok gazetede, doğru ve Hürriyet’e karşı haberler yapıldı.
Yüzü kızarmayan Ertuğrul Özkök ise, yaptığı bu iftiralarla, bu ayıbından hiç utanmadı.
O kadar ki, kimi gazetelerde onu ağır ve sert bir biçimde eleştirdim. Görememiştir diye de, bu gazeteleri adresine gönderdim. Yüzünü göremediğim için, muhtemelen utanmadığı anlaşılıyordu, çünkü hiçbir açıklama yapmadı.
SİMAVİ AİLESİ’NİN GAZETESİNİ, ÇAMUR GAZETE YAPTILAR
Yalanlarıyla ünlenen Hürriyet Gazetesi, yaptığı bu yalan haberleri sebebiyle, siyasi iktidarlar tarafından da çok eleştirildi. Merhum Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel 1996 yılında yaptığı bir açakılamada, diğer gazetelerin sür manşet yaptığı “Hürriyet Gazetesi’nin yayınladığı tek bir haber doğru değil” sözü ile bu gazeteye tepkisini gösterirken, gazete halkın da tepkisini çekmeye başladı.
Nitekim, daha sonra magazin ağırlıklı yayınlara başlayan bu “Çamur Gazete”, AKP iktidarına ve Genel Başkanı Tayyip Erdoğan’a dişini geçiremedi.
Kılavuzu Ertuğrul Özkök tarafından gaza getirilip, yayın ve baskı gücünü kullanarak, sürekli vergi kaçıran gazetenin sahibi, AKP iktidarı tarafından “Vergi kaçakçılığından” yakalandı ve çok ağır cezalara çarptırıldı.
Bunların bir kısmı için Maliye ile anlaşırken, önemli bir kısmını ödemek zorunda kaldı ve bir daha da belini doğrultamadı. Çünkü, kimi davaları hala devam ediyor.
VE, HÜRRİYET SATIILIYOR
Son gelen haberler, Yalan ve İftira İmparatorluğu’nun sonuna gelindiğini, Hürriyet Gazetesi ve bağlı olduğu Doğan Medya Gurubu’nun, başka bir yayın gurubuna satıldığını ve satış işlemlerinin bitmek üzere olduğunu gösteriyordu.
Kılavuzu karga olan kuş, doğru bir dala konamıyordu. Yazılarımda çok kere eleştirdiğim AKP iktidarı, şimdi çok doğru ve hayırlı bir iş yapmış, bu gazeteyi tetikçisinin elinden çıkarmasını sağlamıştı.
Erol Simavi kadar yakından tanımadığım Aydın Doğan iyi bir insan, iyi bir yurttaş, hatta iyi bir gazete patronu olabilirdi. Ancak, Ertuğrul Özkök gibi megaloman, iki yüzlü, art niyetli ve ahlaki zafiyeti olan bir kişiye güvenerek gazetecilik yapmaya kalkması, onu bu günlere getirmiştir.
Biri 81, diğeri 76 yaşına gelmiş olan her ikisinin inançlarını bilemem ama, bildiğim bir şey varsa, ikisinin de üzerinde Allah’ın affetmediği “Kul Hakkı” vardır. Hakları gasp edilen o kullar ki, benim gibi haklarını onlara helal etmeyecektir.
TEBRİKLER AKP, TEBRİKLER TAYYİP BEY!
Bu megaloman gazeteyi, dahil olduğu yayın gurubunu, tabii ki sahibini ve Ertuğrul Özkök gibi müfterileri yola ve dize getirdiğiniz için, şahsım ve zarar gören bütün vatandaşlarım adına sizi kutluyorum.
Ertuğrul Özkök adındaki bu kişi, yeni sahibi tarafından kovulmamak için, Aydın Doğan’a yaptığı yalakalığını sürdürecektir. Hatta, yeni bir yalakanız olarak, aşk ve şevk ile iktidara da biat edecektir.
Demek isterim ki gazetede kalırsa, görüş değiştiren yazılarına devam edebilir. Ancak akrep’in, kendisini sırtına alıp, derenin karşısına geçiren kurbağayı yine de sokup öldürdüğünü unutmayın.