Bu Makam Saltanatı, Ne Zaman Bitecek?
Galiba hiç bitmeyecek. Özellikle “Araba Saltanatı” bitecek gibi değil. Makam sahibinin makam araçlarını yalnız kendisi değil, ailesi hatta sülalesi kullanıyor. Bu saltanat, nasıl biter ki?
Değerli okuyucularım; Ülke ekonomik krize girmiş. Para yok. Fiyatlar almış başını gitmiş. Halkın, tabii ki dar gelirlinin, emeklinin geçimi dibe vurmuş. Elbette vurur.
İktidarın mensup ve yandaşlarıyla bilhassa yalakaları, sütün kaymağını yiyor. Onlarda saltanat diz boyu. İşte bunlardan bir tanesi de “Araba saltanatı”
Devletin araçlarını “Makam ve Hizmet aracı” olarak ikiye bölüp, tepe tepe kullanıyorlar. Yakıtları su gibi akıyor, paralar cayır cayır yanıp gidiyor. Sonra da kriz geldi deniyor. İş, bu kadarla bitmiyor tabii. Anlatayım.
ÖNCE, ARABA SALTANATI
Benim görev yaptığım döneme kadar, makam sahiplerinin daha doğrusu önemli ve yüksek makam sahiplerinin tek bir tane makam aracı vardı.
Bu araçlara, sadece makam sahipleri binerdi. O da, görevi içinde ve görevi sırasında. Görevi dışında asla. Eş ve çocuklarının binmesi, belki de babalarının yanında mümkündü, ama onlara özel tahsis yapılamazdı ve hiç yapılmadı da.
Bu araçlar için yapılan yakıt sarfiyatı ve bakım/onarım giderleri, ayrıca yazılır ve denetime açık hesabı tutulurdu.
Devir değişti. Adalet/Kalkınma Partisi devrin iktidarı olunca, makam aracı sayısı birden arttı. Üstelik, önemli olmayan makam sahiplerine de yandaş olmaları kaydıyla, makam aracı tahsis edildi. Mesela, önceden bir Vali’ninaltında bir makam aracı varken, şimdi ayrıca garajda bekleyen iki ya da üç tane de yedeği var. İstediği zaman, canının istediğini kullanıyor.
Bu araçlardan kimileri eşine tahsis edilirken, bazıları da çocuklarını okula götürüp getiriyor ya da ev halkını alış-verişe çıkarıyor.
Yakıtlarına ve öteki masraflarına gelince, su gibi akıyor, hesabını tutan ve bilen yok.
Öteki makam sahipleri de, araçları bu şekilde kullanıyor. Yani, “Yağma Hasanın böreği” gibi bir şey bu.
KOCAELİ BELEDİYESİ, TİPİK BİR ÖRNEK
Bakanlıklar ve bağlı kuruluşlarındaki (Merkez, İl ve ilçe birimleri) makam sahipleri devleti bu şekilde yağmalarken ve araç saltanatı sürerken, en tipik örneği Kocaeli Belediyesi’nde görüyoruz.
Kocaeli Belediyesi, Belediyelerin içinde en fazla borçlu olanı. Bu Belediyenin AKP’li Başkanı’nın tam 350 tane makam aracı var. Elbette ki hepsine binmiyor. Ancak, binenler onun yabancısı değil.
Bu araçların, ne kadar benzin yaktığını, ne kadar bakım/onarım masrafı olduğunu bir düşünebiliyor musunuz?
Lafı uzatmadan, Cumhurbaşkanlığı’na tahsisli son model Mercedes araçların sayısını ve masraflarının ne tuttuğunu da biliyor musunuz? Gıcır gıcır son model Mercedes’lerin kimlerin emrinde olduğunu ve giderlerinin ne olduğunu biliyor musunuz?
Bir dostum, bu yazımın konusuna dair uzun araştırmalar yapıp, ilginç notlar tutmuş. Kimilerini okudum. Ağzım açık kaldı. Onları burada yazmaya kalksam, tefrika olur ve bu sütunlara sığmaz.
Ya, lojmanlara ve Bakanlık binalarına ödenen kiralar ve yemek/tören vb. için yapılan o dudak uçurtan harcamalar. Ah, o yandaşlara ödenen kiralar… Onu da size, başka bir yazımda anlatmaya çalışayım.
YİNE KENDİMDEN BİR ÖRNEK
Değerli okuyucularım, Bu yazıları yazarken bazen kendimden de örnek veriyorum ki, konu iyi anlaşılsın.
İstanbul Milli Eğitim Müdürü olduğumda, “emrime tahsisli” çeşitli markalarda tam 37 tane binek aracı vardı. Bunların hepsi makam değil, hizmet aracıydı. Bunlardan sadece bir Mercedes’le, bir yerli Renault araç, makam aracı olarak, şahsıma tahsisliydi.
8 silindirli ve çok lüks olan Mercedes, Renault’un 2 katı benzin yakıyordu. Mercedes’i o sebeple kabul etmedim ve hiç kullanmadım. Bu aracı, sadece yabancı konukları karşılama ve uğurlamalarda kullandım.
Görevimden ayrıldıktan sonra salt bu sebeple bana çok sayıda “Enayi/aptal” diyenler oldu. Devlet malının deniz olduğunu söyleyenler oldu. Oldu da oldu.
Ancak, bir gün gelip de, bu günkü dönemi yaşayacağımızı hiç kimse söylemedi. Bendeniz de düşünemedim. Tek düşündüğüm, devletin imkanlarını zorlamadan bu ülkeye hizmet etmekti.
Lafı uzatmadan sorayım size.Şimdi öyle mi?