Duyunca inanamadım. Yeni Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, Atatürkçülüğü tekrar programlara alıp, Milli Bayramların kutlanmasını zorunlu hale getirecekmiş. Çok sevindim. Ancak, aklıma hemen şu soru geldi. “Ziya Selçuk, acaba kendini kovdurtmak mı istiyor?”

   Ziya Selçuk, bu iktidarın 7’nci Milli Eğitim Bakanı. Yani, kendinden önce 6 Bakan değişmiş. Türk Milli Eğitim Sistemi ve uygulamaları da, bu 6 Bakan zamanında değiştikçe değişmiş ve sistem tam bir ”Çorba” olmuş. Onun, diğerlerinden şimdilik tek farkı, siyasetin dışından tayinle gelmiş olması.

    Bu durumda, benim gibi eğitimin içinden gelenlerle, dışarıdan ilgilenenler ise, onun ancak, bu çorbaya katılacak bir tutam tuz olacağını ve çorbanın kaynamaya devam edeceğini söylüyorlar.

    Ancak Bakan Selçuk, daha işin başında diğerlerinden farklı şeyler söylüyor ve adeta “Ben, bu çorbaya bir tutam tuz olmayacağım, çorbayı ortadan kaldıracağım.” der gibi konuşuyor.

   Çorba ortadan kalkarsa,  tadı tuzu yerinde düzgün ve lezzetli bir yemek gelecek demektir ki, bunun ilk işaretlerini iki gün önce aldık.

   Yeni Milli Eğitim Bakanı yaptığı açıklamada, “Atatürkçülüğün okullarda tekrar programlara alınacağını ve Milli Bayramların kutlamalarının da, isteğe bağlı değil, zorunlu hale getirileceğini” söyleyerek, o lezzetli yemek tabağının mis gibi tüten kokusunu burunlarımıza göndermiş.  Bakanı tebrik etmek,  hevesini kırmadan daha da teşvik etmek ve bu konuda ona destek vermek gerekir.

     Değerli okuyucularım, iktidarın 16 yıllık icraatının içinde, yeni neslin zihninden Atatürkçülüğün silinmesi, Milli Bayramları inkar edercesine ihmal edilip, kutlamaların engellenir hale gelmesi, milli birlik ve bütünlüğümüz için son derece üzücü ve tehlikeli bir hal almıştı.

    Acaba, bu ne zaman düzelir? Diye düşünürken, Ziya Selçuk, bunun düzeltilme zamanının geldiğini, Türk halkına bir müjde gibi verdi. Şimdi, uygulanmasını bekliyoruz.

                     BAKAN BUNU YAPARKEN, ACABA  DESTEK  GÖRECEK Mİ?

    Kanaatim o ki, halkımızın çok önemli bir bölümü (en az % 80’i) bu durumu takdirle karşılayacak ve Bakanı destekleyecektir. Ancak, Atatürk’e ve ailesine sövmekle prim topladığını sananlarla, Milli Bayram düşmanları, bu durumdan hoşnut olmayabilirler.

   Bakanın o engeli aşıp aşamayacağını, mesela “Kurtuluş Savaşında keşke Yunanlılar galip gelseydi” diyen feslilerle, Atatürk ve ailesine iftira eden sarıklılar Bakanın yoluna taş koymazsa, bu iş tamam demektir. Onun için ben henüz endişeliyim.

    Yeri gelmişken, Milli Eğitim Bakanı’na buradan iki önerim var. Birincisi, adı  kaldırılan ve Arena diye adlandırılan şehirlerdeki  statlara, tekrar Atatürk’ün adının verilmesi, halkımızın arzusudur.

     İkinci önerim ise, adını okullara veren kimi Valilerle yaşayan fırsatçıların ve  birden fazla okula adları verilenlerin de adları kaldırılarak, bu okullara şehitlerimizin adlarının verilmesi, halkımızı  çok mutlu edecektir.

     Bütün bunları ifade ettikten sonra, Bakan Selçuk’a şimdi şaka yollu bir soru sorayım. “Atmak istediğiniz bu cesur adımlarla, kendinizi Bakanlıktan kovdurtmak mı istiyorsunuz acaba?”