BİR KERE DAHA HAYKIRIYORUM!
BİR KERE DAHA HAYKIRIYORUM!
Türkiye, Yö-ne-ti-le-mi-yorrr!
Terör, ülkeyi bitirmek için hızını hiç kesmiyor. Yönetenlerinse, adeta kılları kıpırdamıyor. Ölenlere rahmet, kalanlara şifa dilemekten başka faydalı bir iş yaptıklarını göremiyoruz. O halde, bu beceriksizler daha ne duruyor, daha neyi bekliyorlar?
Değerli okuyucularım; Bu yazıyı kaleme aldığım sırada, İstanbul’daki terör olayının üstünden henüz 12 saat bile geçmemişti.
39 kişinin can verdiğini, 5’i ağır 65 kişinin de yaralandığını söylüyorlardı. İçişleri Bakanı, yanına aldığı Sağlık Bakanı ile üzgün pozunda terörü yine lanetliyor, küçük çocukları bile güldüren o meşhur, “Kökleri kazınacak!” lafını söylüyordu.
Cumhurbaşkanı da benzeri lafları söylüyor, bu laflarsa yanan ocakların ateşini söndürmüyordu.
Bundan kısa süre önce de bu sütunlarda belirttiğim gibi, Türkiye bir türlü YÖ-NE-Tİ-LE-Mİ-YOR! Bir kere daha haykırarak söylüyorum. Türkiye YÖ-NE-Tİ-LE-Mİ-YOR! Daha ne diyelim ki?
Türkiye’yi yönettiğini sananlar da bunu biliyor, ama bir türlü bırakmıyorlar, bırakamıyorlar.
Çünkü, bıraktıkları zaman geride bıraktıkları enkazın hesabı, kendilerinden mutlaka sorulacak, ancak hesap hiçbir zaman verilemeyecektir.
TERÖR BİTMİYOR, BİTİRİLEMİYOR!
Eskiden sadece PKK terörü ile uğraşırken, şimdi başımıza bir de IŞİD terörü çıktı. Durduk yere girdiğimiz Ortadoğu bataklığı, başımıza bir de IŞİD belasını sardı.
İktidarın Laik düzeni zorlayıp, din eksenli bir politika izlemesi ve İslam dininin mezhep tarafına yönelmesi, dost gibi görünen ancak dost olmayan batılıların, ekmeğine yağ sürdü.
Terörden bu denli zarar görmemizin esas nedeni, işte bundan ileri gelmesine rağmen, iktidarın bunun hala farkında değilmiş gibi davranması, terörü daha çok tırmandırıyor, hızlandırıyor.
Bu ateş bir gün, bunu seyredenlerin de ocağına düşebilir ve o zaman bunun ne demek olduğunu, daha kolay anlayabilirler.
Görünen o ki, bu iktidar kurduğu hükümetlerle bu belayı ortadan kaldıramıyor. Bayraklara sarılan tabutlar, görkemli cenaze törenleri, yakılan ağıtlar ve şehitlik söylemleri teselli yerine, halka daha büyük acılar vermeye başladı.
İSTANBUL DA, YÖNETİLEMİYOR!
İstanbul’u terörün merkezi sayan teröristleri, her mekana ve her alana kolayca sızarken, İstanbul’un Valisi ile Emniyet Müdürü’nü, sadece açıklama yaparken görüyoruz.
İnsanın aklına hemen, “İstanbul’da Vali var mı? İstanbul’da Emniyet Müdürü var mı acaba?” sorusunu getiriyor.
İkisinin de şeklen var olduğu kanısındayım. Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Bakanların yanında konu mankeni gibi duran Vali ile, 15 Temmuz darbe girişiminde başarılı sayıldığı için görevinde tutulan Emniyet Müdürü’nün, terör konusunda ve İstanbul’un yönetiminde başarılı olamadıkları ve olamayacakları gün gibi belli.
Bu kişiler, bu görevlerde daha ne tutuluyorlar? İstanbul’u bu makamlarda yönetecek etkili, dirayetli, bilgili ve tecrübeli iki kişi bulunamıyor mu acaba?
YAYIN YASAĞI, HİÇ BİR İŞE YARAMIYOR!
Her terör olayında öne atlayıp, medyaya yayın yasağı getiren Radyo Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) görevini yaptığını sanıyor.
Bu kötü haberleri halkın bilgisinden kaçırıp yasaklamak, insanı daha çok kuşkulandırıyor. Yoksa, böyle yasaklar sebebiyle bilmediğimiz, duymadığımız başka kötü olaylarda mı var? diye insan kuşkulanıyor.
Türkiye’de olup da, bütün dünyanın bildiği gerçekler, Türk insanından adeta saklanıyor. Neden saklanıyor?
MİLLİ HÜKÜMET ŞART!, ŞART! ŞART!
Değerli okuyucularım, Türkiye’nin bu iktidar ve bu iktidarın kurduğu hükümetler tarafından daha fazla yönetilemeyeceğini, bütün dünya anladı.
Uzun yıllar Başbakan, daha sonra da Cumhurbaşkanı olan Tayyip Bey, bu çok önemli iki koltuğu kullandığı halde, bu kötü yönetim devam etti ve ediyor. Terör iyice azdı ve azıyor.
Çok istediği Başkanlık koltuğuna oturursa, işlerin daha kötü olacağı ayan beyan ortada. Ancak, o ve iktidarının halen bu isteği devam ediyor.
Hele, partili bir Başkan olduğu takdirde, vay memleketin haline vay!
O halde, vakit geçirmeden hükümetin ayrılması ve Cumhurbaşkanı’nın öncülük edip, ülkede milli bir hükümetin kurulması gerekiyor.
Siyasiler bu işi başaramadıklarına göre, bu işi biraz da sivillere, yani meclis dışındaki daha basiretli, daha başarılı olmuş, daha yetenekli kişilere bırakmak gerekiyor. Başka çare yok, yok, yok!