Telefonu kapatmıştım ki, Okulun Koruma Derneği’nin Başkanı ve siyasi gücü olan iki üyesi geldi. Bunlar, toplumda önemli kişilerdi. Müdürü pek beğendiklerini ve tekrar görevinde bırakmamı istediler, “Olmaz” dedim, olmadı.

    Bu kişiler, hemen uçağa atlayıp, Ankara’ya Bakana gitmişler. Bir-kaç saat önce bana, “Çok iyi yaptın” diyen Nevzat Ayaz, “Naci Bey, O Müdürü görevinde bırak, onun bana için geldiler, buradalar” Deyince, nutkum tutuldu, söyleyecek, söz bulamadım. İkiyüzlülük, güçten korkaklık, güçlüden yana olma, kötü siyaset ve kararsızlık, ancak bu kadar olabilirdi.  Çaresiz, Müdürü görevine döndürdüm.

    Alın size başka bir örnek. Bir Kız Lisesi’nin Müdürü, gösterişli bir Bayandı. Ancak, ahlaki zafiyeti vardı. Okulun çevresi konudan bilgili, o sebeple veliler Müdürden müştekiydiler. Dedi-kodu ayyukta,  kulağıma geldi. Okulu ziyaret ettim, disiplinsiz ve çok düzensiz buldum. Müdür, sırtını bir yerlere dayamış, korkusuzdu. Vali ile de konuşup,  hemen görevinden aldım.

    Çevresi geniş olan bu hanım, önce Bakan Ayaz’ın eşine ulaşmış, göreve dönmek istiyor. Bu defa Bakanın eşi araya girip, görevinde bırakmamı istedi. Her şeyi anlatıp, olmaz dedim. Daha sonra Bakan Ayaz aynı isteği yineleyince, ona da durumu anlatıp, artık geri dönülmemesi gerektiğini söyledim. Geri dönemedi. Böylece haksız yere, ikisinin de öfkesini kazanmıştım.

    Çektiğim sıkıntıları görüyor musunuz?

                                         NÜFUZ SUİSTİMALİ

    Bendeniz, Milli Eğitim Vakfı’nın İstanbul Müdürüyken, Ayaz da Vakfın Yönetim Kurulu Başkanıydı. Vakıfta da uyum içinde ve çok iyi çalışıyorduk.

    Bir gün, Ümraniye’de yeni yapılan bir okula onun adını vermek istedim. Ancak, mevzuata uymadığı için Milli Eğitim Müdürü ve Bakanlık kabul etmedi. Bunun üzerine her iki tarafı da ikna edip, adını bu Okula verdim. Okulun adı Nevzat Ayaz Lisesi oldu.

   Ne var ki, kapıyı açık bulan Ayaz Bakan olunca, Bakanlıktaki nüfuzunu kullanarak, mevzuata da aykırı olarak yurdun muhtelif yerlerinde tam 6 okula daha adını verdirdi. Bu çok yanlıştı ve !951 yılından beri yürürlükte olan “Her Dereceli Okul ve Eğitim Kurumlarına Ad Verme Yönetmeliği” ne aykırıydı. Ancak, takan kimdi?

   Filvaki, bu nüfuz suiistimali şimdi de devam ediyor ve kimi Valiler dahil, birçok gereksiz kişilerin adları, Nevzat Ayaz örnek alnıp okullarımıza veriliyor. (Rüşvetçi Bakan Muammer Güler, rüşvetçi Bakan Zafer Çağlayan, FETÖ’cü eski Bakan Hüseyin Çelik ve diğerleri gibi…) Bu adları kaldırıp, Vatan savunması uğruna şehit olanların adlarının verilmesi ise, kimsenin aklına gelmiyor.

                           BU YAPTIĞINI,  ÇORUMLU YAPMAZ.

    Değerli okurlarım; Bu söz, muhatabına beklenmedik bir kötülüğü yapanlar için çok söylenir. İkinci Dünya Savaşı yıllarında, vergilerini vermemek için, ahırdaki yatan iki sığırın üzerine yorganı örtüp, ahıra giren vergi memurlarına “Onlar benim anamla babam” diyen o Çorumlunun, anasıyla babasını hayvan yerine koyan bu çirkinliği, hep anlatılır. Ve bu durumu bilenler, kötülük yapan muhatabına; “Senin bu yaptığını, Çorumlu bile yapmaz.” Diye sitem eder..

    İşte, idari ve siyasi nüfuzunu iyi kullanan Nevzat Ayaz da, kendisine her türlü yakınlık ve kendi çapımda desteğime rağmen, bakın bana neler yaptı?

    Bakan olarak, onun doğru veya yanlış bütün buyruklarının yanında, bir Gazetenin (Vakit/sonra Akit oldu) onun hakkındaki çok ağır iddialarını üstlendim ve gazeteye gidip, onu var gücümle savundum. Yetmedi, bir de yazılı açıklama göndererek, yayınlattım ve onun külliyen aklanmasını sağladım. (Gazete arşivdedir.) Bu gazete, sadece bir örnektir. Ötekileri, şimdilik kalsın.

                                             PEKİ, O NE YAPTI?

     Çorumlunun yaptığından beterini yaptı. Hürriyet Gazetesi, o yıl Yeni Bosna’daki yeni binasına taşınmıştı. Bu megaloman gazeteden iki kişi, gazeteye çok yakın olan bir okul arsasının üstüne Hürriyet Çalışanları Konut Kooperatifi yapmak istediklerini söyleyerek, bu arsayı Belediye İmar Planı’nda okul arsası vasfından çıkarmamı istediler, ben kabul etmedim.

   Bir başkaları da (Para babaları) Ataköy 7-8. Kısımda TOKİ ve Emlak Konut tarafından yaptırılıp, Milli Eğitim Müdürü olarak bana teslim edilen o çok büyük, modern ve güzel okulu, Özel Okul olarak kendilerine kiralamamı istediler. Ataköylülerin isteğini ve tepkisini düşünüp, onu da paralı Özel Okul değil, parasız Devlet Okulu yaptım. Ve adını,  “Ataköy Cumhuriyet Lisesi” olarak verdim.

    İşte bu iki sebeple, kimi para babaları ve bu megaloman gazete üstüme saldırdılar. Birleşip araştırdılar, ama hiçbir kusurumu bulamayınca, Milli Eğitim Müdürü iken mal edindiğimi gazetede haber yaptılar, yaptırdılar.

    Oysa, Milli Eğitim Müdürü iken, sadece iki takım elbise ile iki çift ayakkabı edinmiş, başkaca hiç, ama hiçbir mal edinmemiştim. Devam Edecek