AKP iktidarının yarattığı Asker-Polis gerginliği, ilgi ve kaygı ile izleniyor. Bu iki gücü karşı karşıya getirmenin ne kadar tehlikeli bir davranış olduğunu, “hesap günü” gelmeden, iktidara anlatmak gerekiyor.

Türkiye, son zamanlarda tehlikeli bir tırmanışa sahne oluyor. “Asker-Polis gerginliği.” AKP iktidarının Orduyla ciddi bir hesaplaşmaya girmesi, darbe tertibi bahanesiyle üst düzeydeki komutanların tutuklanması ve yargılamalarının sürmesi, bu gerginliği had safhaya getirdi.

Çeşitli bahanelerle muvazzaf subayların göz altıları, tutuklanmaları ve bu eylemin her gün devam etmesi, kamuoyunda büyük endişe yaratıyor. Endişe yaratan başka bir durum da, subaylar arasında görülen intihar olayları. Açıklanan sebepler, acaba ne kadar doğru? Yoksa, bilinmeyen başka sebepler mi var?

POLİS’İN GÜCÜ, ASKER’İN GÜCÜ

Başbakanın, Polisin gücüne güvenmesi ve bu gücü öne çıkarması, Asker-Polis gerginliğinin önemli bir sebebini teşkil ediyor. Son çıkarılan kanunlara dayanılarak, Polisin askeri bölgelerde arama yapması, askerlerin Polis marifetiyle göz altına alınmaları, bu gerginliği giderek tırmandırıyor.

Neticede Asker de, Polis de komutanlarının ve amirlerinin emrinde görev yapıyor. Ancak, bu iki silahlı gücü çeşitli sebeplerle karşı karşıya getirmek ve birbirine hasım gibi göstermek, çok yanlış ve tehlikeli bir davranış olarak görülüyor. Sağduyu sahibi bütün vatandaşlar bu uygulamalardan, daha doğrusu bu gerginlikten, büyük üzüntü duyuyorlar.

Polis de, Asker de bizim Polisimiz ve Askerimiz. Bugüne kadar hiçbir siyasi iktidar döneminde, bu iki güç karşı karşıya getirilmemişti. 27 Mayıs darbesi öncesinde bile, sokak olaylarına Polis müdahale etmiş, Askerle Polis arasında hiçbir gerginlik yaşanmamıştı. Dönemin Başbakanının askerle ilişkileri iyi olmamasına rağmen, bir Polis-Asker gerginliği hiç görülmemişti.

POLİS, GİDEREK HIRÇINLAŞIYOR !..

Her yerde olduğu gibi ülkemizde de Polis, bütün toplumsal olayların bastırılmasında birinci derecede rol oynuyor. Polisin, bu olaylar sırasında karşılaştığı kaba muamele, yaralanması , hatta kimi ölüm olayları, bu meslek mensuplarının ne kadar büyük tehlike altında görev yaptıklarını gösteriyor.

Ancak, Polisin son günlerde takındığı hırçın tavırlar, olaylar sırasında sergilediği sert hareketler, Polis karakollarında yapılan kötü muameleler ve intihar süsü verilen ölüm olayları, Polise olan güveni gittikçe azaltıyor. İktidarın tutumundan destek alan Polis, toplumda giderek güven kaybediyor. Polisin, geçen hafta Tekel işçilerinin gösterilerinde takındığı tavır ve uyguladığı kaba muamele, unutulacak gibi değil.

TRAFİK POLİSİ - MİLLETVEKİLİ GERGİNLİĞİ

Ankara’da geçen haftanın sonunda yaşanan bir olaysa, Milletvekillerinin bile Polise karşı korumasız olduklarını gösterdi. Ankara’da, ailesiyle birlikte evine dönmekte olan AKP Elazığ Milletvekili Fevzi İşbaşaran’ın başına gelen bu olay, herkesi düşündürmeye yetti.

Yapılan trafik denetiminde, aracı kullanan şoförü alkolsüz çıktığı halde Milletvekili, Polisin kaba muamelesine maruz kaldığını söylüyor ve Polise tepki veriyordu. Tepkinin dozu artınca,Polis direniyor ve Milletvekili de, savunmasını sürdürüyordu. Hoş olmayan tartışmalar, bir Polisin cep telefonuna kayıtlanıp Başbakana izletilince olaydan Polis değil, Milletvekili zararlı çıkıyordu. Partisinden ihracı istenen vekil ihracı beklemeden, kendisi istifa ediyordu.

“ KİM HAKLI ? ” ŞİMDİLİK BİLMİYORUZ.

Kimin haklı olduğu, şimdilik bilinmiyor. Bilinen bir şey varsa, Polisin kaba muamelesinden bir Milletvekili bile korunamıyorsa, vatandaş acaba nasıl korunacaktı? Milletvekili de zaten, istifa ederken aynı şeyi söylüyordu. İktidar, yarattığı toplumsal gerginlikleri Polisin gücü ile çözebileceğini sanıyorsa, yanılıyor. Halk, Polisine güvenmek istiyor. Her dara düştüğünde, Polisine sığınmak istiyor.İktidar gücüne güvenen AKP, o meşhur sözü hiç unutmamalı. “Keser döner, sap döner, gün gelir hesap döner.”