"Karanlığa Gömülürken Vatandaş, Olmaz Olsun Böyle Zalim Tredaş !"
Çünkü, geçtiğimiz hafta ‘Elektrik Dağıtım Şirketi’nin yaptığı tam bir zulümdü. Eğer, yeni bir fırtına ya da kar dalgası olursa, karanlık yine kapımızı çalacak.
TREDAŞ, yani Trakya Elektrik Dağıtım Şirketi, görevini yapmıyor. Çünkü, geçtiğimiz hafta vatandaş yine karanlıkta kaldı, yine soğukta titredi. Kaloriferini, klimasını çalıştıramadı, mum ışığında sabahladı.
Belediyenin elektrik dağıtımı ve tahsilatını yaptığı o ilkel denilebilecek dönemde bile, bu kadar uzun süreli kesintiler olmuyordu. Teknoloji ilerledikçe, biz sanki geriye doğru gidiyoruz.
Elektrik dağıtımının özelleşmesinden sonra, dağıtım şirketleri sadece kazançlarını düşünüyorlar. Vatandaşın karanlıkta ve soğukta kalması ve bunun uzun süreli olması onların umurunda bile değil.
Ne var ki, elektrik bedelinin tahsilatına gelince gün sektirmiyorlar. Alacaklarını, bilgisayarlarla otomatiğe bağlamışlar. Son ödeme tarihini bir gün geçen ödemelerde bile “gecikme cezası” nı yapıştırıyorlar.
Bu konuda görüştüğüm bir yetkili, ağzından baklayı kaçırdı ve dedi ki; ”Biz, vatandaşın elektrik bedeli geç ödemesinden pek memnunuz. Çünkü, gecikme bedeli ile daha çok kazanıyoruz.” İşte, zihniyet bu. Amaçları kazanmak ve sadece kazanmak.
Eğer, elektrik arıza ve kesintileri onların fazlaca zararına olsa, buna şimdiye kadar mutlaka bir çare bulurlardı.
Elektrik dağıtımının özelleşmesinden sonra, dağıtım şirketleri sadece kazançlarını düşünüyorlar. Vatandaşın karanlıkta ve soğukta kalması ve bunun uzun süreli olması onların umurunda bile değil.
Ne var ki, elektrik bedelinin tahsilatına gelince gün sektirmiyorlar. Alacaklarını, bilgisayarlarla otomatiğe bağlamışlar. Son ödeme tarihini bir gün geçen ödemelerde bile “gecikme cezası” nı yapıştırıyorlar.
Bu konuda görüştüğüm bir yetkili, ağzından baklayı kaçırdı ve dedi ki; ”Biz, vatandaşın elektrik bedeli geç ödemesinden pek memnunuz. Çünkü, gecikme bedeli ile daha çok kazanıyoruz.” İşte, zihniyet bu. Amaçları kazanmak ve sadece kazanmak.
Eğer, elektrik arıza ve kesintileri onların fazlaca zararına olsa, buna şimdiye kadar mutlaka bir çare bulurlardı.
ÇARE, İLETİM HATLARINI YER ALTINA ÇEKMEK
1988 yılda, İngiltere’deki Dil Okullarında okuyan Türk öğrencilerinin denetimi için, Bakanlık beni Londra’ya gönderdi.
Bir gün, bana refakat eden rehberden, beni “geri kalmış” bu İngiliz köyüne götürmesini istedim. Epey yol gittikten sonra, beni küçük bir köye götürdü. Köyde hiçbir elektrik direği görmeyince, köye elektriğin henüz gelmediğini sandım.
Rehbere göre köy virane, bana göreyse mükemmel bir yerleşim alanıydı. “Acaba, bu köye elektrik ne zaman gelecek?” deyince rehber “Burada elektriksiz hiçbir köy vs. yok” dedi. Direkleri sorunca da, “Her yerde bütün elektrik kabloları yer altından geçer.” Deyince doğrusu şaşırdım.
Gerçi orası İngiltere’ydi ama 2000 li yıllarda, üstelik ülkemizde çağ atlandığı laflarının havada dolaştığı bir zamanda, ufak bir rüzgâr direkleri deviriyor ve ortalığı karanlığa boğmaya yetiyordu.
Bunun çaresi, elektrik iletim kablolarını artık yeraltına çekmekti. Ama, bu çürük kabloları değil, yeni ve sağlamlarını kullanmak gerekiyordu.
YETKİLİLERE, BUNU DA SORDUM
Tredaş yetkilileri ile bunu da konuştum. Doğru olanın, kabloların yeraltına alınması olduğunu onlar da biliyor ve kabul ediyorlardı. Ancak, bunun maliyetinin çok yüksek olduğunu ve bütün bölgelerin bu ihtiyacını kısa zamanda karşılamamın mümkün olmadığını ifade ediyorlardı.
Oysa, bu işin kolayı vardı. Madem ki, maliyet yüksek, o zaman vatandaş da katkıda bulunabilir. “Nasıl?” derseniz, her köyün ya da beldenin veya ilçenin halkı bu iş için şirkete belli bir bedel öder. Bu bedele şirket de ayrıca katkısını yaparak, bu kablolar çok kısa sürede ve hemen her bölgede yerin altına döşenebilir. Vatandaşın ödediği bedel, zaman içinde onun kullandığı elektrik bedeline mahsup edilir. Diyelim ki, 300 TL bedel ödeyen bir vatandaştan, ödediği kadar enerji bedeli alınmaz. Böylece, şirket vatandaşın kredisini kullanırken, vatandaş da şirketten alacağını tahsil etmiş olur.
Bu durum, siyasi iktidarca da benimsenmeli ve vatandaşa çok iyi anlatılmalıdır.
TEDBİR ALINMAZSA, KARANLIĞA MAHKÜMUZ
Eğer, kalıcı bir tedbir alınmazsa, her kış mevsiminde, hatta öteki mevsimlerde bile bu arızalar ve kesintiler devam edecektir.
Gerek, doğum yerim olan Küçükyoncalı’da, gerekse diğer köylerde, elektrik hatları insanı ürkütüyor ve korkutuyor. Yolda giderken her an kopup, üstümüze düşecekmiş gibi görünüyorlar.
Telefon telleri ile elektrik telleri karışmış durumdalar. Kimisi ağaç direklere, kimisi demir direklere bağlanmış. Hiç bir planlama ve düzenli dağılım göze çarpmıyor. Adına çağrı merkezi dedikleri 186 numaralı “elektrik arıza” yı aradığımız zaman sizi şu sözlerle karşılıyorlar. “Kalite kontrolü için, görüşmeniz kayıt altına alınacaktır”
Ne kalitesi, hangi kalite? Hadi canım sen de!..
Erdegül Hoca’yı Kutluyorum:
Değerli hemşerimiz, Müzisyen Süleyman Erdegül ve yetiştirdiği öğrencilerini, geçtiğimiz Pazar günü akşamı Tek Rumeli TV de büyük bir zevkle ve beğeni ile izledik. Gerek icra ettikleri enstrümantal eserler, gerekse Begüm, Gökçe ve Tuğçe’nin soloları izleyenlere büyük keyif verdi. Erdegül Hoca’yı ve programa katılan bütün öğrencilerini kutluyor, başarılarının sürekli olmasını diliyorum.