İkinci Operasyon Unutulmasın !
25 Aralık günü uygulanmak istenen “İkinci Yolsuzluk Operasyonu”, iktidar tarafından engellendi. Bu operasyondan, daha büyük yolsuzlukların çıkması bekleniyordu. Başbakan’ın oğlunu da kapsayan bu operasyonu, şimdi gündemden de düşürmeye çalışıyorlar.
17 Aralık Yolsuzluk Operasyonu, gündemdeki sıcaklığını korurken, bir hafta sonra yapılması engellenen “İkinci Operasyon”, şimdi de unutturulmak isteniyor.
Değerli okuyucularım, 2001 ekonomik krizinden bunalıp, büyük hayallerle iktidara getirdiğimiz, benim ve ailemin de oy verdiği AKP iktidarı, hem millete, hem de kendi ayaklarına kurşun sıkmaya devam ediyor.
Yolsuzluk batağına gırtlağına kadar batmış olan bu iktidar, hükümet üyeleri ve çocuklarının da bu pisliğe bulaşmasından sonra, artık ıslah ve iflah olmaz bir konuma geldi.
Başbakan’ın, bedava araçlarla meydanlara topladıkları kuru kalabalıklara hala güvenir olması da, artık durumu kurtarmıyor.
17 Aralık “Birinci Büyük Yolsuzluk Operasyonu” ile ortaya çıkarılan rezilliklerin yarattığı “şok” devam ederken, 25 Aralık’ta “İkinci Büyük Operasyon” yapılmak istendi.
İstendi, ama bu defa erken davranan iktidar, buna izin vermedi. Çünkü, gelen haberlerde Başbakan’ın küçük oğlu da operasyon kapsamına alınmış ve ifadesine başvurulmak istenmişti. Çağrı kağıdına göre, küçük oğlun 2 Ocak günü Savcılığa ifade vermek için gitmesi gerekirken, bu da önlendi.
OLAYI, HEMEN HATIRLAYALIM
Birinci operasyonda gafil avlanan iktidar, önceden haber vermeyen Emniyet yetkililerini bir çırpıda görevden uzaklaştırdı. Adli Kolluk Yönetmeliği’ni değiştirip, haber verme mecburiyeti getirdi.
Lakin, Danıştay bu değişikliği kabul etmedi.
İktidar bu kere, ikinci operasyonun düğmesine basan C.Savsısı’ndan dosyayı aldı ve Başbakan, Savcı’yı halkın önünde iyi bir azarladı. Biraz daha açarsak, ona halkın önünde “Adaletin yüz karası” dedi.
Bütün bunlar olurken, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu bir bildiri yayınlayarak, Savcıya sahip çıktı.
Çıktı, ama Başbakan’ın gazabından, bu Kurul da kurtulamadı. Başbakan, “Yetkim olsa, HSYK’yı yargılarım.” diyerek, Anayasa’daki güçler ayrılığını da yerle bir etti.
Dosyası elinden alınıp, hakarete uğrayan Savcı, hemen savunmaya geçti ve olup bitenleri bir bildiri ile halka duyurdu.
Kendisinin her yaptığını yasal ve mubah gören Başbakan, Savcıyı bir kere daha taşlara çaldı.
Dosya bu defa 5 Savcıya birden verildi. İstanbul C.Başsavcısı’nın, bu kadar açık haksızlık ve kanunsuzluklara nasıl alet olduğu ve göz yumduğu ise, bir türlü anlaşılamadı.
Bütün bunlar olup biterken, Cumhurbaşkanı’nın Ana Muhalefet Partisi liderine, “Ben ne yapabilirim?” diyerek aczini belirtmesi, herkesi şaşırtıyor.
İKİNCİ OPERASYON’DA KİMLER VAR?
Yapılmak istenen, ancak engellenen “İkinci Yolsuzluk Operasyonu” nda
Bu 41 kişiden biri de, Başbakan’ın küçük oğluydu. Öteki Bakan oğullarının akıbetini gören Başbakan, oğlunu korumuş ve operasyonu durdurmuştu.
Operasyon durunca, şüpheli/şaibeli kazançların takibi önlenmiş, konulan tedbir uygulanamamış, deliller karartılmış ve zanlılar belki de sırra kadem basmıştı.
***
Değerli okuyucularım, bendeniz İstanbul Milli Eğitim Müdürü iken, bugünkü Başbakan İstanbul Belediye Başkanı’ydı. 1994 ve 1995 yıllarında, ikimiz de İstanbul’un yönetiminin başındaydık.
Daha önce de bu köşede belirttiğim gibi, yalan haberleriyle ünlenen megaloman bir gazetenin, kanunsuz isteklerine engel koyduğum için saldırısına uğramış ve hakkımda zorla soruşturma açtırılmıştı.
Hakkımda suçlayıcı hiç, ama hiçbir delil bulunamayınca, merhum Babamın 80 sene önce edindiği iki parça tarlanın hesabını bana sordular. Bir asır önce babasının edindiği iki parça Fındık Bahçesi’nin hesabını da, 82 yaşındaki Kayınvalide’me sordular.
Yine de bir şey bulamayınca, bu kere Beyoğlu Öğretmenevi Müdürü’nün usulüne uygun olarak 198 milyon liraya boyattığı (sıfırları atılınca şimdi 198 lira oldu) bu binanın boyama sorumluluğunu da bana yüklemek istediler.
Bana, bütün bunlar yapılırken, Türkiye’nin en büyük İş Adamı, Belediye Başkanlığı’ndan ayrılan Başbakan’ı kastederek, “Bir milyar doları var.” deyince, hiç kimse tepki vermedi. Bu iddiaya karşı Başbakan da, hala tepkisiz ve sessiz duruyor.
Bana, 198 liralık boya parasının hesabı sorulurken, Başbakan’ın emriyle İstanbul’a kanunsuz biçimde dikilen gökdelenlerin hesabı asla sorulmuyor. Bu kanunsuz inşaatları yapanlar, Başbakan’ın babasının oğlu mu? Hayır! Çok yakın akrabaları mı? Hayır! O halde, bu kanunsuz izinler niye?
Oğlu takip edilerek, yolsuzlukla suçlanan TOKİ yetkili Şehircilik Bakanı, “Bütün kanunsuz işler, Başbakan’ın emriyle yapıldı.” derken, ben hala 198 liraya boyatılan Beyoğlu Öğretmenevi’nin yükünü sırtımda taşıyorum.
Geçen haftaki yazımda da belirttiğim gibi, baha yapılan bu haksızlığı ve zulmü, -bugünün hırsızlık ve yolsuzluklarıyla karşılaştırabilmeniz için-, bekleyiniz, yakında detayları ile yazacağım.
***
Değerli okuyucularım, bu “İkinci Yolsuzluk Operasyonu” mutlaka yapılmalıydı. Hatta, Başbakan bunu önlemek için değil, bir an evvel yapılması ve neticelendirilmesi için talimat vermeliydi.
Başbakan, iddia olunan gizli Banka hesaplarıyla, kendisinin ve çocuklarının mal varlığını açıklamalı, diğer hükümet üyelerinin de bunu yapmalarını sağlamalıydı.
Partisi mensuplarından da, aynı şeyleri yapmalarını istemeliydi. 3628 numaralı Kanunu çalıştırıp, yolsuzluğa adı karışan bürokratlarına da hesap sordurmalıydı.
Banka Müdürü’ne, “Bu kutu içindeki paralar nedir?” diye sormalıydı. Yolsuzluğa karışanlar için, “Aile dostumuz.” dememeliydi. Zorunlu olmamasına rağmen, şüpheleri dağıtmak için “Örtülü ödenek” paralarının sarfı hakkında, halka tatmin edici bir açıklama yapmalıydı. Korkmasın, harp çıkmazdı.
Bir İmam Hatip Okulu mezunu olarak, bir Bakanının aile efradıyla birlikte yaptığı “rüşvet” görünümlü “Umre Seyahati”nin ibadet sayılamayacağını, o Bakan’a söylemeliydi.
Biraz daha ileriye giderek, partili yakın ve yandaşlarına seslenip, “Dünya malı dünyada kalır. Mahşer günü Allah hepimize, ‘Malını nereden kazandın ve nereye harcadın?’ diye soracak. Gelin, şu haksız yere yediklerinizi iade edin. Sonra da tövbe edin.” diyebilmeliydi.
Biliyorsunuz, Yunanistan’da 16 milyon Euro rüşvet alan bir Bakan, aldığı bu parayı geçen hafta hazineye iade etmişti.
AKP iktidarı ise şimdi, ikinci büyük operasyonu unutturmak ve yeni operasyonları önlemek için tedbir almanın derdinde.
CHP lideri haklı olarak, “Daha doymadınız mı? Düşün artık bu milletin yakasından.” diyor.
Ne var ki, bütün bu olup bitenleri halkın unutması, artık mümkün değil. İktidar için artık, “Korku, dağları bekliyor.”
Eskiler, “Hafıza-i beşer, nisyan ile maluldür.” yani, “İnsan hafızası çabuk unutur.” dese de, bu insanlar artık unutmayacak.
Unutmadığını, çok değil 79 gün sonra cümle aleme gösterecek!