GENEL MANZARA
Saray caddeleri ölmüş yapraklarının gömülmesini beklerken, ilerlerden bıçağın parıldayan yanından kaçan bir dananın canhıraş bağırtıları duyuluyor. Her iki durum da rüzgar arıyor. Birincisi yaprakların örgütlenmesini önlerken, ikinci rüzgar dananın sesini dağıtarak insanların duygusallığını baskı altında tutacak. Rüzgar inatçı esmiyor.
Gazete haberleri iç açıcı değil. Yalanlar üzerine kurulan haberlerin başat olduğu bir seri izleniyor birçok gazete de birden. Kimse yalan söylemiyor, herkes doğrucu Davut. BDP Kürdistan demiyor, kardeşlikten söz ediyor; CHP ve MHP Anayasa Komisyonunda etkin görev aldıklarını ve bu anayasanın bölünme anayasası olmadığını belirtiyor. İktidar partisi AKP ise Türkiye Cumhuriyeti’nin ilelebet payidar kalacağını ve ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi’ne alet olmayacakları ve Füze kalkanının Türkiye’ye yerleştirilmeyeceğini söylüyor. Ve daha da ileri giderek AB emperyalizmine de göz dağı verircesine, Türkiye’nin bütün komşularıyla dost olduğunu ve Mustafa Kemal Atatürk’ün ‘Yurtta Barış, Dünyada Barış’ ilkesini yüreklerine kazıdıklarını söylüyorlar. Ama arada nifakçılar var, sürekli yalan üretip bizim güzide partilerimizi kötülemeye çalışıyorlar. Hele bazı gazeteler ve TV kanalları azlıklarına bakmadan ortalık karıştırıyorlar. Sizin etiniz ne budunuz ne?
Van Depremi’ne yardım yağıyor, depremzedeler yardımsızlıktan şikayetçi ve kimileri bize bugüne kadar uğrayan bile olmadı diyor. Enkazların altından çıkan ya da çıkmayanlar ölü, buldukları yeni yer altı mezarlarında biraz rahat mıdırlar? Bence rahat olmalılar, elektrik faturası, su faturası yok, depremle birden artan kira derdi de yok. Paralı eğitim, paralı hastane de görmeyecekler ve öbür tarafta melekler sen Kürt müsün, Türk müsün? diye soru da sormayacak. Şafi, Sünni, Alevi olmaları da önemli değil orada. Çünkü son aldığım istihbarata göre, sorgucular böyle bir ayrımdan haberdar değiller. Gönül rahatlığıyla söyleyebilirim ki ölen insanlarımıza, rahat olun, keyfinize bakın.
Bir de Kurban Bayramı’nı görseydiniz ne yapardınız? Bir sürü kan ve yerli hayvanlarımızla yabancı hayvanların kavgası! O konuda da rahatsınız. Bilirsiniz bizim milletimiz çok yardım severdir. Seni görmeden Somali’ye yardıma kalkar ve sen de o milletin ferdi olduğundan sesini çıkaramaz ve içinden ‘açım ulan ben açım’ diye yırtınıp dururdun. Ölmenin faydalarını görüyorsun değil mi kardeşim? Ölüm her zaman kötü değil. Şimdi buradakilerin halini düşün: Malının zekatını verecek, komşusu açken tok olamayacak, iktidar partisine mi yaranayım, muhalefet partisine mi diye sancılanıp duracak; sokakta yatanları, işsizleri, hastane kapılarında sıra bekleyenleri, kısaca birçok şeyi düşünecek ve bu düşünme sonucu kanser olup kıvrana kıvrana ölecek.
Bu gün Kurban Bayramı’nın birinci günü ve genel manzara böyle. Sana kargalardan ve martılarla iş birliğinden söz etmeyeceğim,derelerin kirlenmesi ve insanların bu kirlilik karşısındaki duyarsızlığı da sözlerim arasında değil. Sigaranın kanser yaptığı doğru. Kansorejen maddeler, GDO’lu yiyecekler, eksoz dumanları, işsizlik, çocuğunu okutamamak, gibi maddeler kanser yapmıyor mu? İşte öbür tarafta böyle düşünme şansın olmayacak Yani şanslısın.
Rüzgar çıktı ölü yapraklar caddelere rasgele dağılıyor ve duyulmuyor bizi rahatsız edecek sesler.Yalnız merak edip duruyorum: Orada kimse var mı?
Varsan ses ver. Elbet kararmadı bu kadar da yürekler, eller uzanır, bulur birbirini. Ve elbet değişir bu genel manzara.Saray, 6 Kasım 2011.