Bir ülkenin ilerlemesi, kalkınması, hak ettiği refahı yakalaması kadınlara toplumda hak ettiği yeri sağlamasıyla mümkündür. Büyük Önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ifadesiyle, “Toplumun bir yarısı yere zincirlenmişken, diğer yarısının göğe yükselemez.” 

Bu gerçek ortadayken ülkemizde kadınlar ile erkekler iş hayatında, sosyal hayatta ve siyasette eşit şartlarda değildir. TÜİK verilerine göre 2020 Kasım döneminde resmi işsizlik oranı, erkeklerde yüzde 11,9 iken, kadınlarda yüzde 15’tir. Kadınlarda istihdam oranı ise erkeklerin yarısından da azdır. Bununla birlikte, sadece son bir yılda iş bulma ümidini kaybettiği için ya da diğer sebeplerle, çalışmaya hazır olduğu halde işgücüne dahil olmayan kadınların sayısı yüzde 113 artışla 2,8 milyon kişiyi aşmıştır. Aynı dönemde geniş tanımlı kadın işsiz sayımız 1,5 milyon kişi artışla 5 milyona dayanmıştır. Dahası, bu rakamlara ev işleriyle meşgul olduğu için çalışma hayatına dahil olmayan 10 milyona yakın kadınımız dahil değildir.

Dünya Ekonomik Forumu’nun ekonominin yanında, eğitim, sağlık, siyaset gibi yaşamın pek çok alanında kadının durumu değerlendirdiği Küresel Cinsiyet Uçurumu 2020 Raporu’na göre Türkiye, Küresel Cinsiyet Uçurumu Endeksi’nde 153 ülke içerisinde 130. sıradadır. Türkiye’nin bu ligdeki rakipleri Burkina Faso, Papua Yeni Gine gibi ülkelerdir.

Ülkemizde kadına yönelik şiddet de ciddi bir sorun olarak varlığını sürdürmektedir. Sivil Toplum Kuruluşları tarafından yayımlanan verilere göre 2020 yılında 300 kadın cinayete kurban gitmiş, 171 kadın şüpheli şekilde hayatını kaybetmiştir. Sadece 2021’in Ocak ayında 23 kadın cinayeti işlenmiş, 14 kadın şüpheli şekilde hayata veda etmiştir. Resmi veriler, uluslararası kuruluşlarının verileri, Sivil Toplum Kuruluşlarının araştırmalarının sonuçları, ülkemizdeki kadınların yaşadığı eşitsizlikleri ve sorunları açık şekilde ortaya koymaktadır.

Fakat bu sorunların hepsinin çözümü mümkündür. Çözüm için iliklenecek ilk düğme, bu iradeyi ortaya koyacak siyasi iradenin iş başına gelmesi, sosyal demokrat politikaların hayatın her alanında hakim kılınmasıdır. Ülkemizin aydınlık yarınlara ulaşması için kadınların ve erkeklerin omuz omuza mücadele etmesinden başka yol yoktur. Cumhuriyetimizin kuruluşunda en müstesna yerde görülen, seçme seçilme hakkını bugün çağdaş ülkeler olarak anılan ülkelerden çok önce elde eden Türk kadını, prangalar altında yaşamayı kabul edemez.

Bu düşüncelerle başta Tekirdağlı hemşerilerim olmak üzere tüm kadınların 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü kutluyorum.