Onsekiz yirmi yaşlarındaydık ateşliydik

patlamaya hazır birer fişek sevdaya ve kavgaya aç

Hayatı tanımayan acemi, bir o kadar da yürekli yiğitlerdik.

Bütün dünyayı değiştirip yeni baştan yaratacaktık her şeyi

Bütün kötülükleri kaldırıp yeryüzünden iyilikleri yeşertecektik.

Bir eylem sabahıydı hava soğuktu yüreğimiz yansa da gençlik ateşiyle

Bedenlerimiz üşüyordu. Ama ben kararlıydım

İçimi yakıp kavuran aşkımı anlatacaktım sana

Sana olan sevgim karşısında ferhatın şirine mecnunun leyla’ya olan aşklarının

Küçüklüğünü anlatacaktım. Ela gözlerine kilitleyip gözlerimi

Elini sıkıca tutup “SENİ SEVİYORUM” diyecektim

Sonra bir öpücük konduracaktım yanaklarına

Bütün şairlerin en güzel aşk şiirlerini okuyup

Daha bir canlı haykıracaktım sloganlarımızı

Ama olmadı nereden geldiği belli olmayan bir kurşun

Bembeyaz teninin görünen tek yeri olan boynundan geldi vurdu seni

Ansızın düştüğünde yere şaka yapıyorsun sandık.

Yanıldık çünkü sen hiçbir eylemde değil elindeki pankartı düşürmek

Rüzgarda bile sallamazdın

Ondokuz yaşındaydın daha yeni başlamıştın hayata

Okulu bitirince neresi olduğu fark etmeden gidecek

Bütün halkların çocuklarına sevgiyi, barışı, kardeşliği öğretecektin.

Onlara okul kitaplarında yazmaya dünyanın en büyük şairinin

Nazımın şiirlerini okuyacak emeğin yüceliğini anlatacaktın.

Üzerin kıpkırmızı kana bulanmıştı insanı deli eden korkunç bir sessizlik vardı

Yüzünde kurşunun bile solduramadığı bir gülümseme

Oturup başucuna başımı kollarına aldım

Kandan kızıla çalmış saçlarını toplayıp yüzünden ilk ve son defa sana sarıldım

Bir anda sessizlik yerini çığlıklara bırakmıştı

Öldü öldü diye bağırıyorlardı inanamıyorum kollarımdaydın

Sağa sola koşuşturmalar oldu alan boşaldı

Meydanda yalnız ikimiz kalmıştık kelepçe vurulurken ellerime

Üzerine bir gazete örtüldüğünü gördüm

Ben o günden sonra bütün aşklarımda senden bir parça aradım

BULAMADIM…