Belediye gelirlerinin artmasıyla birlikte, Türkiye’de modern şehircilik anlayışı ön plana

çıktı. Mesela, son 15 yıl içinde, Belediyenin getirdiği hizmetlerle çehresi iyice değişen İstanbul’un Bayrampaşa ilçesini gidip gezmek ve görmek lazım. Ama, önce Adapark’ını...

*Bayrampaşa ve Gaziosmanpaşa’yı içine alan bir bölgede yayın yapan ve çok okunan Paşavizyon Gazetesi’nin kurucusu, değerli kardeşim Cemil Sağlam, “Gazetemizin yazı kadrosu ve kimi dostlarla oturup, Bayrampaşa’da bir öğle yemeği yiyeceğiz. Paşavizyon’un yazarı olarak, sizi de aramızda görmek istiyoruz.” deyince, bu kardeşimi kırmamak için kalkıp, sırf bu maksatla Bayrampaşa’ya gittim.. Gazetede biraz soluklanıp, birer çay içtikten sonra yemeğin yeneceği Adapark’a gittik. Adapark, Bayrampaşa’da yeni oluşturulmuş, dünyanın en büyük akvaryumunu içine alan ve bir çok sosyal düzenlemenin yer aldığı harika bir park.

Bir zamanların kolera salgını ile ünlü Bayrampaşa’sı artık yoktu. Zaten o salgın sırasında adı Bayrampaşa değil, Sağmalcılardı. O Sağmalcılar gitmiş, yerine gelişmiş, son derece mamur, düzgün ve düzenli bir şehir gelmişti. Ad değiştiren Sağmalcılar, adeta yeniden dizayn edilmişti.

Aynı gün, ilçenin hemen bir çok semtini gezdiğimizde, her tarafta aynı düzeni ve güzelliği gördüm. Bayrampaşa’nın, kısa denebilecek bir sürede bu günkü duruma gelmesinde, kuşkusuz ki Belediyenin ve Belediyeyi yöneten akıllı ve basiretli yöneticilerin büyük payı vardı. Dört dönemden beri, büyük oy farkı ile Belediye Başkanlığına seçilen değerli hemşehrim ve meslektaşım Hüseyin Bürge’nin, bu gelişimde katkısı ve emeği çok büyüktü. Bürge, oluşturduğu becerikli bir kadro ile Bayrampaşa’ya çok önemli Belediyecilik hizmetleri getirmişti. Hüseyin Bürge, bir telefon görüşmemizde, sadece şehircilik konusunda değil, eğitim konusunda da Bayrampaşa’da farklı projeler ürettiklerini ve bazı eğitim düzenlemeleri yaptıklarını söylerken, davet etti ve uygun bir zamanda bunları da mutlaka görmemi istedi. Doğrusu, bir eğitimci olarak bunları ben de mutlaka görmek istiyorum.

RENKLİ VE ZEVKLİ BİR ÖĞLE YEMEĞİ

Davet üzerine katıldığım öğle yemeğini, Adapark’taki bir lokantada yedik. Üç saate yakın bir süreyi kapsayan yemekte, zamanın nasıl geçtiğini doğrusu anlamadık. Çünkü, yeni tanıdığım bir çok kişiyle oluşan sohbet ortamı, bana büyük keyif ve mutluluk verdi. Paşavizyon’un sürekli yazarlarından ve değerli gazetecilerden İsmail Er, Sadık Kahraman ve Kadir Usta’dan başka AK Parti Bayrampaşa İlçe Başkanı Cemil Yıldız ve arkadaşlarıyla, Bayrampaşa Belediye Başkan Yardımcısı Mustafa Demirkan’da yemekteydi. Üç saate yaklaşan sohbetimiz sırasında İlçe Başkanı Yıldız’ı, farklı bir siyasetçi olarak tanıdım. Genç yaşına rağmen, birikimli bir siyasetçi izlenimi veriyordu. Ya da katıldığı toplantılara, dersini çok iyi çalışarak gidiyordu. Çünkü, partisini ve hizmetlerini çok iyi anlatıyor ve eleştirilere karşı çok iyi savunuyordu. Ben, ilk defa tanıdığım Yıldız’ı gücendirmemek için fazla eleştiri getirmedim. Ancak, diğer gazeteci arkadaşlar ortalıkta dolaşan bütün iddiaları ve eleştirileri, nezaket kuralları içinde ancak, ağızlarına nasıl gelirse söylediler. Cemil Yıldız, her iddia karşısında hazırlıklıydı. Kızmıyor, heyecanlanmıyor ve hemen cevabını veriyordu.

İktidar partisinin önemli bir ilçesinde İlçe Başkanlığı yapan Cemil Yıldız’a, öncelikle “Kürt ve Ermeni açılımı” nı sordum. Yıldız, savunmadaydı ve bütün yapılanların doğru olduğunu söylüyordu. Haklıydı, çünkü o iktidar partisinin temsilcisiydi ve her yapılanı savunması gerekiyordu.

Nezaket kurallarına dikkat ederek, kırıcı ve üzücü hiçbir söz söylememek için büyük gayret gösterdim. Ne var ki, bütün savunmalara rağmen her iki açılımda da, iktidarın ülkenin yararına hareket etmediğini, zaman içinde bu açılımlardan büyük zarar göreceğimizi ısrarla söyledim.

Nitekim, kapalı olan sınırımızı açmak için anlaşma imzaladığımız Ermeniler, bu anlaşma ile Azerbaycan’daki Dağlık Karabağ sorunun hiçbir ilintisi olmadığını söylerken, soykırım iddialarından da asla vazgeçmeyeceklerini ısrarla belirtiyorlar.

Bunları sıraladıktan sonra, Cemil Yıldız’a şu soruyu sordum.

“CEMİL BEY, NEDİR BU İKTİDARINIZIN YAPTIĞI BORÇLAR ?” AK Parti Bayrampaşa İlçe Başkanı’ndan bu kadar fazla bahsetmemin sebebi, işte bu sorudan kaynaklanıyordu. Partisini çok iyi savunan İlçe Başkanına bu soru sorulmalıydı ve ben de sordum. Çünkü, AK Parti’nin en çok eleştirilen yanlarından biri, yaptığı dış borçlardı. İddiaya göre, 2002 yılında iktidara gelen parti yaklaşık 200 milyar dolar dış borcu devralmış, ancak yedi yıllık iktidarında bunu iki katına, hatta daha fazlasına çıkarmıştı. AK Parti borcu kendi adına değil, devlet adına almış, “Benden sonra gelenler ödesinler.” düşüncesi ile hareket etmişti.

İşte, Cemil Yıldız buna itiraz ediyor ve “Katiyen doğru değil. Ne o kadar borcu devir aldık, ne de iki katına çıkardık. Bizden sonra tufan olsun gibi bir düşüncemiz de yok. Hepsi yanlış.” diyordu. Ve hemen telefonla Hazine Müsteşarlığından bu konuyu iyi bilen bir tanıdığını arıyordu. Bulamayınca, “Ben görüşüp ve doğruyu öğrenip, size mutlaka bildireceğim.” diyordu.

İŞTE, TÜRKİYE’NİN DIŞ BORCU

Üç gün sonra Yıldız’ın yardımcısı Mehmet Hamdi Öztürk aradı. Öztürk şöyle konuştu. “Size, Hazine Müsteşarlığı’ndan aldığım son bilgilere göre Türkiye’nin dış borcunu, hem de yıllara göre bildiriyorum. Basın yayın organlarında yazılıp çizilen borçların tamamı devletin değil, önemli bir bölümü özel sektöründür. Özel kişi ve kuruluşların dış borçları ise, devlet garantisinde değildir. Sorumlusu ve ödeyecek olanlar, borcu alanlardır. Ben size, sadece T.C devletinin borçlarını bildiriyorum.” dedi. Ben de, kağıdı elime alıp aynen yazdım.

İşte, T.C devletinin, AK Parti iktidarından

önceki ve sonraki dış borçları ;

2002 88.431.000.000.- (Seksen sekiz milyar, dörtyüz otuzbir milyon dolar )

2003 ...... 96.229. 000. 000 .-Dolar. 2004 ....... 102.976. 000. 000.- Dolar 2005 ......... 98. 847.000. 000. Dolar . 2006 ....... 108. 404.000. 000.- Dolar 2007 ....... 133.735. 000. 000.- Dolar. 2008 ....... 151.581.000. 000.- Dolar

2009 ....... 144.767. 000. 000.- Dolar (İlk 6 aylık)

Bu rakamlar beni sevindirdi. Çünkü, ortalıkta telaffuz edilen rakamlar 400 milyar doların üstündeydi. Ve, hepsi devletin borcu ya da devletin garantisindeki borçlar gibi gösteriliyordu.

Bu yemekte, bu değerli insanları tanırken, TC devletinin borcunu da tam olarak öğrenmiş oldum. Onun için yazımı, bu konuya ayırdım. Rakamların doğru olmadığını söyleyenler varsa, doğrusunu yazıp göndersinler, yayınlayalım.

Cemil Yıldız’ı, siyasetteki başarılarından ötürü tebrik ediyorum. Yardımcısı Mehmet Hamdi Beye de bu ilgisi nedeniyle teşekkür ediyor, devletimizin dış borçlanmadaki gerçek ve son durumunu, (doğru değilse, aksi kanıtlanıncaya kadar) benim gibi merak edenlerin bilgisine sunuyorum.