“Neden vazgeçemiyorum senden” dedi. Verilecek bir sürü cevap yoktu aslında. Ben de bilmiyordum bu sorunun yanıtını. Dünyada üzülmesine kıyamayacağım tek insanı en çok ben üzerken cevapsız bırakıyordum bu soruyu…
Hatırlarım dün gibi beklenmedik bir anda hayatıma dalıp gidişini. Yolum geçiyordu şehrinden, gülüşüne denk geldim. Epeydir yerini unuttuğum şu kalbimi sayende tekrardan hissettim. En dibe vurmuş, her şeyi ve herkesi kaybetmiştim. Hayata sıfırdan başlama arzusu kavuruyordu yüreğimi. Ve kanıyordu sırtımda bir ihanet yarası. Öyle bir anda geldin ki bana hediye gibi… Tek nefeste tüm hayatını özet geçip uzatmıştın elini. Ne acelesi var demiştim kendi kendime. Bilemezdim ayrılığın bu kadar tez yakamıza yapışacağını. O ilk gün vedalaşırken dudağım değmişti yanağına ve yanmıştı yüreğim. O an fark etmemek mümkün değildi sen bana yaşadığım tüm sıkıntılara sabrettiğim ve isyan etmediğim için gönderilen ödüldün. Kabul olunmuş duamdın sen benim. Ben kıymetini bilemedim.
Yeni bir hayata başlama korkusu, yeni bir şehir ve aradaki dağ kadar statü farkı. Yakışmıyordum yanına ve daha iyilerini hak ediyordun. Bunun gibi düşünceler kemirirken yüreğimi, gençlik cehalet ya da adına ne dersen de kapıldığım tüm korkular yanlışlar yapmama sebep oldu. Ve sen daha fazla katlanamayıp sana yaptığım haksızlıklara gittin… Sana “gitme” demeliydim. Diyemedim…
Yokluğunda bir hüzün peydahlandı yüreğimin en orta yerine. Sadece seni kaybetmemiştim ben. Mutluluğu kaybettim, huzuru kaybettim, uykuları kaybettim... Belki ölmedim ama yaşamak da denilmezdi içinde olduğum duruma. Domino taşları misali art arda devrilmişti hayallerim ve arka arkaya devam etmişti hatalarım. Kaybedecek bir şeyi olmayan gözü kara cahiller gibi aptalca hatalarla süsledim hayatımı. Kendime düşman olmuştum artık. Hep kulağımda çınlayan bir söz vardı. “Ben bunları hak ettim” Kendime acımıyor ve düşünmeden yaşıyordum artık…
Anlam veremiyordu çevremdekiler neyi neden yaptığıma. Çünkü görmemiştiler bendeki seni. Soğuk gecelerin sessizliğinde boğuldu hıçkırıklarım... Geçen zamanda daha bir çöktü hüzün içime. Adı olmadı bu sevdanın, sonu olmadı…
Şimdi sen yüreğimin en bilinmeyen derinliklerindesin. Ne uzanabiliyor sana ellerim, ne vazgeçebiliyorum senden. Yüreğinin sıcaklığında soluklanıp, kollarını arasında can bulup, hayatın tüm pisliklerinden beni korumanı hayal ederken, sana aç, sana susuz şimdilerde biçare yüreğim.
Artık karanlıkta uyumaya çalışıyorum. Yatağımın başına kattığım küçük radyoda birlikte dinlediğimiz şarkılar çıkmasa birde… Hayatıma kendi ellerimle atmış olduğum kördüğümümsün benim. Çözemediğim, çözmek istemediğim…
En yakın dostum kalemim ve kağıtlar bugünlerde. Yazmayı o kadar sevmeme rağmen ilk defa bugün sayfalara seni anlattım, kalemimi kırarcasına sen dedim, evet sen dünüm de sen, bugünüm de sen, eminim yarınımda da yine sen olacaksın biliyorum dercesine her satıra, her cümlenin başına ya da sonuna bir sen ekledim. Noktaları, virgülleri, ünlemleri, soru işaretlerini hiçe saydım, söze sen ile başladım, sen ile bitirdim ve imzamı atarken sözün bittiği yerdeydim. Ben senle bir bütün, sensiz bir hiçtim… |