|
||
Okuyan "virüsün içine kapitalizm kaçtı" | ||
Okuyan "virüsün içine kapitalizm kaçtı" | ||
SARAY Haberi | ||
Kemal Okuyan'la Gündem programının dün akşam yayınlanan bölümünde öne çıkan başlıkları sizlerle paylaşıyoruz: Gazeteci Şule Aydın'ın sunduğu programın açılışında aşılama faaliyetleri ve pandeminin Türkiye ve dünyada gidişatı konuşuldu. Toplumsal vahim bir tablo olduğunu söyleyen Okuyan, bu süreçte işçi sınıfının dünyada haklarının elinden alındığını, sermayenin daha da pervasızlaştığını, halkların yoksullaştığı bir yıl olduğunu ifade etti. Kapitalizm salgınla mücadelede kâr etmeyi seçti Türkiye'de "Nisan ayında devreye gireceği" söylenen yerli aşı konusunda gelişmelerin unutulduğuna dikkat çeken Okuyan, "Aşı geliştirme konusundaki tüm sabotajlara rağmen bir bilimsel altyapı var ama bunun için ne yeterli destek ne de üretecek altyapı var. Nisan ayı sözü boş laf olarak kaldı arkası dolu değil. Umarım en kısa sürede nüfusun geri kalanını da aşılayacak bir tedarik sağlanır. Böylelikle salgın kontrol altına alınabilir." dedi. Salgının başında herkesin ekonomik güvencesini sağlayarak hayatı uygun süre boyunca durdurmanın salgınla mücadelede geçmişte önemli bir faktör olduğunu savunan Okuyan, kapitalizmin bunun yerine daha fazla kâr etmeyi seçtiğini belirtti. Okuyan "Onlar kâr etmeyi seçti ve ediyorlar da. İş virüsten çıktı, virüsün içine kapitalizm kaçtı." dedi. Son dönemde sıkça tanık olduğumuz "askıda kampanyaların" AKP'nin kapalı kapılar ardında oluşturduğu bazı vakıflar tarafından sürdürülerek emekçi halka sus payı olarak verildiğini dile getirdi. İşçi sınıfı hakkını istiyor, sadakaya muhtaç değil Türkiye siyasetinde kendileri dışında "direnç kalmadığını" söyleyen TKP Genel Sekreteri Okuyan, "Herkes dinsel referanslarla konuşuyor. 'Yardımlaşma kültürü' deniyor. Ne münasebet! İşçi sınıfı sadakaya muhtaç değil. Siyasi iktidarın insanlara sadaka dağıtmasıyla, dayanışma arasında fark var. Devletten herkes hakkını ister. Eşitsizlik sürecek, birileri alabildiğine zenginleşecek sonra da insanların önüne bozuk para fırlatılacak. Bu ilk bakışta 'toplumsal dayanışma' algısı yaratabilir. Sermaye aktaranların da vergilerinden düşecekler, ne güzel! Bunun tamamen karşısında olmak gerekiyor" dedi. Kamu çalışanlarının ücretlerine tanımsız bir para eklendiğini ancak maaşlara herhangi bir zammın söz konusu olmadığını söyleyen Okuyan, "Bu 'istediğim zaman keserim' anlamına geliyor. Aynı şey borçlandırmada da devam etti. 'Sana borç vererek yaralarını saracağım' diyen bir iktidar var. Sonra borçlarını ödeyemeyen çiftçinin traktörleri, toprakları elinden alınıyor" dedi. AKP'nin işsizlikte geçen yılın ilgili ayına bakıp, 'işsizliği düşürdük' dediğini ifade eden Okuyan, " 'Atıl işgücü' açıklanıyor bir de. Bu oran yüzde 30'larda. Yani gerçek işsiz sayısı. Yakında bu oranı açıklamaktan da vazgeçerler. Eğer sosyal bir varlıksanız, hayata bakınca her şey açık gözükür. İşsizlik ve hayat pahalılığının boyutlarını görmek için rakamlara bakmaya gerek yok. Kısa çalışmayı da uzattılar. İşsizliği böyle baskılayıp, kod 29'la çıkartıyorlar. 'Ahlaksızlık yaptın çık' deniyor." dedi. Erdoğan'ın oyunu nasıl kuracağı hâlâ belirsiz Berat Albayrak'ın tekrar gündeme gelmesine ilişkinse güç savaşı, para ve siyasetin iç içe geçtiği tüm iktidarlarda pastadan daha fazla pay almaya çalışmanın doğal" görüldüğünü belirten Okuyan, "Ben ısrarla günlük, anlık değerlendirmeler yapılmaması gerektiğini düşünüyorum. Berat Albayrak'ın gidişi için Erdoğan inadından vazgeçiyor dendi. Bunlar acele değerlendirmeler. Eknomi, siyaset, dış politika bir bütün. Henüz Erdoğan'ın nasıl bir oyun kuracağını görmedik." ifadelerini kullandı. Alternatiflerin masaya konulduğunu ama kesin konuşmanın doğru olmadığını söyleyen Okuyan şöyle konuştu: "Savunma ve enerji iktidarın en fazla üzerinde durduğu konulardan ve belli ki önemli hamleler planlanıyor. Bugün Putin'le açılış yapıldı. Bunları hafife almamak gerekir. Muhalefet böyle yapıyor. Türkiye'nin savunma sanayi gündeme geliyor, muhalefet dalga geçiyor. Türkiye'de şirketler para kazanıyor. İnsansız hava araçlarının bir sürü çatışma bölgesinde dengeyi değiştirdiği ortaya çıktı. Türkiye kapitalizminin hamlelerini ciddiye alıp dikkatle bakmalıyız ve bunun ekonomiyle de bağı var. Berat Albayrak'ın yeniden oyuna dönmesi mümkün. Tersi olursa da şaşırmam. Kasa tam takır ama iç ve dış politikadaki gelişmelerle beraber değerlendirilmeli ekonomi. Emekçi halk adına önlemler almak gerekiyor. Çünkü 'faizler indi çıktı' deniyor ama meselenin önemi, halkın durumu değişmiyor." 'Babacan evine dönsün, Erdoğan ona iş de bulur' Gazeteci Şule Aydın, Babacan'ın iktidarın son dönem uygulamalarının kendi uyarılarına bağlı olduğu, "iktidar olmadan iktidara yön verdikleri" yönündeki sözlerini hatırlatarak "DEVA Partisi'nin AKP'nin rotasını belirleyecek bir ağırlığı var mı?"diye sordu. Okuyan "Böyleyse, katılsınlar, evlerine dönsünler. Erdoğan Babacan'a iş de bulur." yanıtını verdi. Erdoğan'ın oyunu nasıl kuracağına ilişkin belirsizliğin uzun sürdüğünü savunan Okuyan, bunun bedelini ödediğini, karşıtlarının inisiyatif almaya başladığını ama bunu yaparken de saçmaladığını belirti. Erdoğan'ın manevra alanında daralma olduğunu ve karar alırken tereddütlü davrandığından zorluk çektiğini söyleyen Okuyan, "Çünkü sonucundan emin değil, kendisi kuşatanlardan en güçlüsüne taviz verir böyle bir iktidar. Bunlar sermaye ve ABD" dedi. Kemal Okuyan, şöyle devam etti: "Son gerilimlerde ilginç bir şey oldu. CHP ile İYİP arasını açmaya yönelik hamleler yaparken Akşener rol çalarak öne attı kendisini. İmamoğlu'nun Buldan ve Akşener'i etiketlemesini örtmek için belki de. Akşener bugün Erdoğan'a da yüklendi, şahsına dönük suçlamalarla ilgili. Erdoğan'ın bunu beklemediğini düşünüyorum." Bir diğer taraftan İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun "Cumhurbaşkanlığı adaylığı" hakkındaki iddialara da değinen Okuyan, "Artık gizli saklı yok, partiden arkadaşlarımız bile arandı, İmamoğlu'nun Cumhurbaşkanı adaylığı konusunda epey bir veri var. Akşener'in bunu fark etmemesi mümkün değil. Kılıçdaroğlu'nun düşük profil muhalefeti söz konusuyken Akşener'in ortaya çıktığını düşünüyorum. İktidarın karşısına yerleşmek istiyor ve bunu iyi beceriyor bu kötü üslupla da. Faili meçhullerin en yaygın olduğu dönemden biliyoruz biz onu" dedi. 'Muhalefet ve iktidarın kullandığı dil ortak' Akşener'in konuşmasında "şerefli müslüman Türk kadını", "namus" gibi sözcüklerin hep geçtiğini hatırlatan Aydın, "MHP Genel sekreteri ve Bahçeli de 'namus' üzerinden konuştu" diyerek Millet İttifakı'yla Cumhur İttifakı arasındaki dil ortaklığına dikkat çekerek Okuyan'a bu benzerliği sordu. Okuyan şöyle cevapladı: "Muhalefet ve iktidar arası ilişki, benzerlik zaten böyle. Siyasi partinin kapatılması konusunda da böyle. 'Sıkıysa kapatın', 'Hadi getirin bakalım' diye üslup olur mu? Türkiye'de milyonlarca oy almış bir partiyi kapatma tartışılıyor üstelik. Bu idam cezası, fezleke tartışmalarında da yapıldı. Bu sembollerle, belli jargonlar kullanarak, racon keserek yapılan siyasetin varacağı yer bu ve bunu herkes yapıyor. Bu tamamen siyaseti belirliyor ama özde hiçbir şey yok. 'Namerttir', 'şerefsizdir' lafları sürekli ortada. Bu dilden uzak durmak gerekiyor. Sürekli bu kültürün dışında kalmamız gerektiğini birbirimize de anlatıyoruz çünkü bu tablo çürütücü. Bize 'durgun kalıyorsunuz' deniyor. Biz ne yaptığımızı biliyoruz, bunun parçası olamayız. Bir takım kutsallıklar kullanılıyor. Hatta bu solda da var, dışında kalmamız gerekiyor." Şule Aydın bir diğer Millet İttifakı bileşeni Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu üzerinde sosyal medya üzerinden yaratılmaya çalışılan "Tonton dede" imajına ve SP'nin propaganda videolarının Twitter'daki popülerliğine değinerek Okuyan'a bu konudaki görüşlerini sordu. Okuyan'sa, "Karamollaoğlu'nun hedefinde de İstanbul Sözleşmesi var. 'Yasalarla olmaz aileyi koruyacaksınız' diyor. Kılıçdaroğlu da 'Demokrasiye inanan herkesle bir arada olacağız' diyor. Karamollaoğlu'nun açıklamaları şaşırtıcı değil. Buradan gelecek demokrasi ne?" cevabını vererek şu ifadeleri kullandı: "8 Mart'ı yeni geçtik açıklamalara bakın. Burada kadına yer yok. Şiddet aile içinde kalsın isteniyor. Saadet Partisi'nin demokrasiye katkısı olabileceğine inananlar varsa yazık. Bu çizginin önemli bir yeri olacağını iddia etmek insanları aldatmak anlamına geliyor. Milli görüşçüler de birleşsin. Yeniden Refah Partisi'nin geçen gün yaptığı açıklamayla Karamollaoğlu'nun sözleri arasında fark yok." Karşılıklı açıklanacağı iddia edilen ancak bir türlü de açıklanmayan yolsuzluk dosyalarına değinen Okuyan "Uluslararası alanda istihbarat örgütleri arasındaki mücadelede de aynı şey geçerlidir. Herkes kendisine saklar dosyayı, karşıda da bir dosya olduğundan. Türkiye'deki dosyaların bir bölümü de açıklanamaz. Yolsuzluk yapılmadan Türkiye'de çarklar dönmüyor. Türkiye'de büyük kamu ihalelerinde kuralına göre yapılmış bir şey yok. Böyle olsa da yolsuzluk olur zaten. Ancak Türkiye'de ölenlerden çok yaşayanların yakasına yapışılmalı. Hayırla anılmasın Kadir Topbaş bize yeter." dedi. 'İşimiz Twitter'ın yasaklamalarına kaldıysa, vay halimize' "Suriye Devlet Başkanı Esad başta olmak üzere bu ülkenin pek çok yöneticisi, İranlı yöneticiler Twitter'da yasaklandı. Hatta bizi daha çok ilgilendiren Küba'da birçok yöneticinin hesabı da kapatıldı. Bunlar yeni olgular ve enformasyon akışını yöneten bir yapıya evrildi. Siyasi iktidarlar beğenelim beğenmeyelim bir mantıkla ilerliyordu, şimdi bir şirket karar veriyor. Bir açıdan da haklı, 'burası benim' diyor. Buradan demokrasi çıkmaz. Boğaziçi rektörünün hesabının askıya alınmasının ne önemi var aslında? Bizim meşruiyet algımız sosyal medya ilkelerine kaldıysa vay halimize. Süratle bu bağımlılıktan çıkılması gerekiyor ve bu bir hastalık." Bu konuya ek olarak "bir sosyal medya bağımlılığı" olgusunun var olduğunu söyleyen Okuyan, "Siyasette kendini ifade etmek için belli mecralara bağımlı hale geliyorsunuz. Bu düzeni değiştirmek isteyenlerin bu bağımlılıktan çıkması gerekiyor. Buradan özgürlük çıkmaz. Bugün Rusya Twitter'ın veri akışını yavaşlattı. 3 bin adet paylaşımı kaldırmadığı için. Batı medyası 'sansürcü Putin' yönetimi dedi. Putin'e meraklı değiliz ama o paylaşımların 2 bin küsürü intihara teşvik geri kalanı da uyuşturucu ve çocuk pornosu. İnsanlık buna teslim olmamalı. Alternatifler yaratmalıyız. Geleceğimizi sosyal medyaya, bu şirketlere emanet edemeyiz." dedi. 'Başkalarına benzersek TKP olmanın anlamı kalmaz' Son olarak Şule Aydın'ın "TKP'nin gündeminde ne olduğunu" sorması üzerineyse Okuyan şöyle konuştu: TKP'nin semt evlerine değinen Okuyan, mahallelerde kadın dayanışma komiteleri kurulduğunu ve bu yapının başta bahsettiği sadaka kültürünün aksine dayanışmayı yükselttiğine vurgu yaptı. Okuyan konuşmasını "Bizim dilimiz biraz farklı ama bu söz edilen dünyanın dışında kalarak doğru yapıyoruz. Başkalarına benzersek TKP olmanın anlamı kalmaz." sözleriyle bitirdi.
|
||
|
||
Etiketler: Okuyan, "virüsün, içine, kapitalizm, kaçtı", |
|
Bu modül kullanıcı tarafından yönetilir, ister kod girilir ister iframe ile içerik çekilir. Toplamda kullanıcı 5 modül ekleme hakkına sahiptir, bu modül dahil tüm sağdaki modüller manuel olarak sıralanabilir.