1- Mayıs ayı enflasyonu açıklandı.
Aylık enflasyon %3,37 ile 2001 yılından,
Yıllık enflasyon %75,45 ile 1998 yılından bu yana en yüksek seviyesine ulaştı.
2- TÜİK enflasyonu ile İTO ve ENAG’ın enflasyonu arasındaki makas yeniden açılıyor.
Bir başka ifadeyle, resmi enflasyon, vatandaşlarımızın yaşadığı enflasyonun çok altında kalıyor.
Mayıs ayında;
Aylık enflasyonun son 23 yılın,
Yıllık enflasyonun ise son 26 yılın rekorunu kırmasının tek sebebi, 25 metreküp bedava doğal gaz uygulamasının sona ermesi değil…
Enflasyonun %75,45 olduğu Mayıs ayında,
Eğitimin kademesine göre ücretleri %85 ile %129 arasında,
Kiralar %125,
Kuzu eti fiyatları %110,
Taze meyve fiyatları %103
Temel hastane hizmet fiyatları %97 artmış…
3- Türkiye %75’i aşan yıllık enflasyonuyla,
2024 yılı itibariyle Arjantin’le birlikte, dünyada en yüksek enflasyonun yaşandığı iki ülkeden biri oldu.
Aylık %3,37’lik enflasyon ise
Dünya üzerinde 91 ülkenin yıllık enflasyonundan daha yüksek.
4- Türkiye, tarihindeki en derin krizlerden birini yaşadığı 2001’den bu yana en yüksek aylık enflasyonu görürken,
Çekirdek enflasyon da TÜFE’nin üzerindeki seyrini sürdürdü.
Şimdi, baz etkisiyle yıllık enflasyonun düşmesini “en kötüsü geride kaldı” diye pazarlamaya çalışmak son derece yanıltıcıdır.
Türkiye’de;
Mayıs enflasyonu, yılsonu enflasyon hedefinin tutmasının zor olduğunu gösteriyor,
Ekonomi soğumuyor,
Dış açık beklenen ölçüde gerilemiyor,
Enflasyonun yanında TL’nin de değer kazanması içerideki pahalılığın dışarıya da yansımasına neden oluyor. İthalat daha cazip hale gelirken, ihracat güçleşiyor.
Bütçe açığı artıyor…
Daha da önemlisi, yılın ilk 6 ayında enflasyon telafisi emekli ve memurlara yapılacak zammın da, Hükümetin dizginleyemediği enflasyon nedeniyle kısa sürede eriyip gideceği anlaşılıyor.
Tüm bunlar;
“En kötüsü geride kaldı” diyenlerin gördüğü ışığın,
“Tünelin sonundaki ışık” mı,
Yoksa “karşıdan gelen lokomotifin ışığı” mı olduğu konusunda bir kanıya varmak için henüz erken olduğunu düşündürüyor.
