Nasrettin hoca'dan beri ben diyeyim iki, siz deyin üç asır gecmis, geçmesine rağmen içimize ekmeyi başardığı umut tohumları hiçbir zaman ölmemiştir. İster avuc kadar toprağınızda çapa yapın, ister kulelerde hedehode yapıp eğleniyor olsanızda. Ardında hayal kurup, "ya tutarsa" diye buruklu gözlerle uzaklara dalmaya başlarsınız. İşte o zaman hayatımız hikayeden ibaret olur. İnsanoğlu, hayatta her zaman hakkını savunmak için mücadele vermesi gerekir. Bu amaç yolunda hiçbir şey insanı yıldırmamalı. İnsanlar haksız yere yargılanmamalı. Haksız yere hüküm giymemeli ve haksızlığa uğradığında mutlaka adalet aramalı. İnsanoğlu hep olmayacak hevesler peşinde koşup durur. "Ne yapayım, ne edeyim, nasıl edeyim" hayal dünyasında koşarken, olmayacak şeyler yapmaya çalışıyor. Nasreddin Hoca bir gün bu gibi insanlara, ders vermek istemiş. Nasreddin Hoca, bir gün elinde koca bir bakraç yoğurt mayasıyla gölün kenarına gelmiş. Başlamış kaşık, kaşık dökmeye. Görenler sormuş: - Ne yapıyorsun Hoca? demişler. - Göle yoğurt çalıyorum! demiş, kıs kıs gülerek. - Olur mu? demişler. Göl yoğurt tutar mı hiç? Hoca cevabı yapıştırmış tabii: - Ya tutarsa?... Yine bir komutan ile bir askerin arasındaki memleket polemiği. Komutan teftiş sırasında bir askere sorar: - Oğlum nerelisin? - Maraşlı'yım komutanım! Komutan askere bir tokat patlatır ve tekrar sorar: - Oğlum nerelisin? - Maraşlı'yım komutanım! Komutan askere bir tokat daha patlatır ve tekrar sorar: - Oğlum bak iyi düşün! nerelisin? - KAHRAMAN Maraşlı'yım komutanım! Komutan: "Aferin işte böyle" diyerek diğer askere döner: - Oğlum sen nerelisin? - Kahraman Trabzonlu'yum Komutanım !!! Yine, Temel ile Asilzade arasındaki, oda polemiği. Bir gece vakti; Temel işlettiği hanın kapısını bir İspanyol asilzadesi çalmış. Temel içeriden yarı uykulu seslenmiş: - Buyurun. Asilzade: - Odanız var mı? Temel: - Birkaç kişilik yerim var. Siz kimsunuz? - Huan Jose Santana Marquez Hoze de Santa Cruz. - Haçan pu kadar uşağu alacak yerim yok!... Yakışıklı bir genç ve yaşlı bir Yahudi'nin tren yolculuğu. Yakışıklı bir genç ve yaşlı bir Yahudi uzun bir tren yolculuğunda aynı kompartımanı paylaşırlar. İhtiyar biner binmez, genç adam saati sorar, ancak yanıt almaz. Tüm gece süren yolculuk boyunca da hiç konuşmazlar. Ertesi sabah, varış¸ istasyonuna gelmeden önce, ihtiyar: - Şimdi saat 8.30 oldu! der. Genç, şaşkınlıkla: - Niye ancak şimdi cevap verdiniz ki? diye sorar. - Bakınız, genç adam; size dün akşam saati söylemiş olsaydım, sohbete baslayacaktık. Bana muhtemelen, benim de gittiğim kente yolculuk ettiğinizi ve belki de oraya ilk kez gittiğinizi söyleyecektiniz. Ben de, iyi bir insan olduğum için, sizi evime davet edecektim. Orada kızım ile tanışacaktınız. Çok güzel bir kız olduğu için, onu kesinlikle beğenecektiniz. Eh, siz de çirkin sayılmazsınız o da sizi beğenecekti. Kuvvetle ihtimaldir ki, bu iş evliliğe kadar gidecekti. Ben de düşündüm: "Saati bile olmayan meteliksiz bir damatla, benim ne işim var!..." Çocuk ile anne arasındaki "Bugün ne öğrendiniz" konuşması. Küçük çocuk okulun ilk günü sonunda eve döner. Annesi sorar: - Bugün ne öğrendiniz? Çocuk cevaplar: - Yeterince öğrenemedim, yarın tekrar gitmem gerekecek... Değerli okuyucularım. Bu gün köşemde bir kaç hikayeye yer verdim. Biliyorsunuz. bizim hayatımız zaten hikayelerle dolu. Kalın sağlıcakla.