Değerli okuyucularım, öfkenin baldan bile tatlı olduğunu hep söylerler. Söyledikleri doğru, ama öfkenin yaptırdıkları, hiç de doğru değil.
Öfkenin tatlı olduğunu söyleyenler, “Öfkeyle kalkanın, zararla oturduğunu da” her halde bilirler.
İnsanların birbirine öfke duyması, genellikle çıkar çatışmasındandır. Başka sebepleri de şüphesiz vardır, ancak hiç kimse hakkının elinden alınması istemez.
Hz.Adem’in iki oğlundan birinin diğerini öldürmesi de, çıkar çatışmasındandır.
Burada önemli olan, çıkar çatışmasının can’a kastetme noktasına getirilmesidir.
Eskiler, dünyanın en güçlü insanlarının, öfkesini yenebilen insanlar olduğunu söylerler. Doğrudur, çünkü kabaran öfkeyi durdurmak ve dindirmek gerçekten pek zordur.
Öfkeyi, yazıma konu yapmamın sebebi, bunu önleyemeyenlerin sonradan çok pişman olduklarını, ancak son pişmanlıklarının fayda etmediğini anlatabilmek içindir.
CİNAYET İŞLEYEN EMNİYET MÜDÜRÜ
Emniyet birimleri ve teşkilatı, hepimizin önce can, sonra da mal güvenliğimizi sağlamak içindir. Canımız tehlikeye düştüğü zaman, ilk aklımıza gelen Emniyeti yani Polisi aramaktır.
Adam, İstanbul Emniyet Müdür Yardımcısı ve 1’nci Sınıf Emniyet Müdürü. Üç gün önce gece yarısı eşiyle evine dönerken, bir Motosikletli gençle trafikte tartışıyor.
Tartışmayı kimin başlattığı ve hatanın kimde olduğu bilinmiyor. Küfürlü tartışma bitip, herkes yolunu ayırırken, Motosikletli genç bir kuru sıkı tabanca bulup, Müdürü takip ediyor.
Lojmanının önünde tekrar önünü kesip, tabancayı gösterince, Emniyet Müdürü daha önce davranıp, üç kurşun sıkarak genci oracıkta öldürüyor.
Sonra da meslektaşlarına telefon edip, teslim oluyor. Müdür hapiste, ölen genç mezarda.
ÖLENE DE, ÖLDÜRENE DE YAZIK!
Bir anlık öfke, ölen genci ecelinin peşine taktırıyor. O aynı öfke frenlenemeyince, Müdürün silahı patlıyor ve iki ocağa da ateş düşüyor.
Medyanın verdiği haberler, olayı böyle anlatıyor. Kimin haklı, kimin haksız olduğunu yargı ortaya çıkaracak.
Bana sorarsanız, ölen de öldüren de haksız. Ölen gencin tartışma bittikten sonra katilinin peşine takılması, cinayetin birinci sebebi.
Müdürün de, havaya ateş etmesi ya da öldürücü biçimde kurşun sıkmaması gerekirken, öldürmek niyetiyle ateş etmesi ve öldürmesi, cinayetin öteki sebebi.
Bu iki kişi önceden hasım mıydı? Hayır ! Birbirlerini bile tanımıyorlardı. Peki, birinin diğerini öldürecek kadar bu husumet, bu öfke niye?
O kör olası anlık öfke, iki ocağı da söndürdü. Ölene de, öldürene de yazık oldu.
Bu olayı, yazıma konu yapmamın sebebi işte bundan. Yine eskilerin deyimi ile, “Öfke gelir göz kararır, öfke gider yüz kızarır.”
Aman… Öfkemizin esiri olmayalım. Sakın ha… O bize esir olsun. Dünyanın en güçlü insanlarının, öfkesini yenen insanlar olduğunu hiç unutmayalım.