Bir gün peygamber efendimize (sav) sormuşlar;
-ya Rasullallah müslüman zina yapar mı?
-yapar.
-içki içer mi?
-içer.
-yalan söyler mi?
-hayır, yalanla iman bir arada olmaz.
Diğerlerinden tövbe edebilir fakat bir müslüman asla yalan söylemez.
Böyle derdi büyüklerimiz, "Yılandan korkmam, yalandan korktuğum kadar." "Yalanla iman bir arada olmaz" sözü meğer bir hadismiş. Yalan söylemek o kadar kötü bir şey ki bazen işlenen çok büyük fiillerden daha fazla zararlı olabilir.
İlginç memleket olduk! İnsanlar çocuğunun yalan söylemesini kabullenemiyor; ama devletin başındakilerin yalanını normal karşılıyor!
Söyleyen siyasetçi, devlet adamı olunca yalan yalan olmaktan çıkıyor mu?
Yalan, iftira, aldatma ağır vebaldir; suçtur günahtır. Devlet adamında ve milletekarşı olursa fecaattir. Dünyanın hiçbir medeni ülkesinde siyasetçinin yalan söylediği yok, olsa dahi affedilmez!
Ülkemizde öyle siyasetçi var ki, eğitimini almış, belirli makamlarda görev yapmış. Yani yıllarca hocalık dahi yapmış, yaşını başını almış bir siyasetçi yalan söylüyor; dediğinde bozuluyorlar, ama yine söylediklerin çoğu yalan, iftiradır! doğruladığında” yine hiç sıkılmadan, utanmadan, yalan söylemeye devam ediyorlar. Sanki yalan siyasetin ayrılmaz parçası olmuş. Toplum siyasetçi tarafından aldatılmayı, “ütülme”yi peşinen kabullenmiş!
Atalarımız: “eğri çubuğun doğru gölgesi olmaz” demiş. Peki, böyle bir siyasetten nasıl doğru işler çıkacak? Yalana, talana, aldatmaya dayalı siyasetle biz nasıl adaletli bir yönetime sahip olacağız?
Derler ya; “Yalanla iman bir arada” diye. Yalan daha çok siyasette mi yer bulur, yoksa politikada mı? Elbette ‘her ikisi için de fark etmez’ diyenleriniz de olacaktır. Ben de bu görüşteyim. Bu tıpkı yemin edip, Müslümanlığı kimseye bırakmayan insanlarda her türlü gayrı meşruiyetin olması gibi.
“Her bildiğini söyleme, fakat her söylediğini bil. Söyleyecek yalan bulamayanların başvurduğu son çare gerçektir.” Marcel Lenoir.
“Her siyasi parti, kendi yalanını yutarken ölür.” John Arbuthont.
“Her şeyi genelleştirmeyi seven insan, genellikle yalan söyler.” Robert Multhoff.
“Heybesinin iki gözü var, biri yılan dolu, öbürü yalan.” İşte politikayı tanımlayan en güzel sözlerden biri. “Hocama; ‘Halkın sevgisini kazanmak için ne yapmalıyım?’, diye sorduğumda bana, “Yalan söylemeyeceksin, kimseyi dilinle incitmeyeceksin” dedi.” Denis Diderot.
Tam da siyasetin karşılığı bu sözde gizli. Hani derler ya; “Adamı sevmem, oy da vermem ama hakkını da yememek gerekir.” Sözünde olduğu gibi. “İnanılmayacak şeylere inanıyorum demek yalan söylemektir.” Voltaire. Günümüz politikacılarına ve siyasilerine bakmak yeter.
“İnsan otururken topal mı değil mi anlayamazsın; insan uyurken şaşı mı değil mi anlayamazsın, insan susarken yalancı mı doğrucu mu anlayamazsın.” Resul Hamzatov.
Siyasetçiler bu nedenle konuştukça batarlar. “İnsanla hayvan arasındaki fark; konuşmak ve yalan söylemektir.” Anatole France.
Bu sözü sadece yazdım. Sonunda da “Arife günü yalan söyleyenin (oruç yiyenin), bayram günü yüzü kara çıkar.” Yalan üzerine kurulmuş her eylem, hüsranla sona erer.
Özellikle siyaset yapıp da kesesini düşünen insanların oluşturduğu kümenin eylemine sanırım “siyaset” yerine “politika” demek gerekir. Kaldı ki, günümüzde TBMM üyelerinden başlamak kaydı ile, partilerle teması olan her insanı bekleyen akıbetin bu olduğunu peşinen kabul etmek gerekir.
Zira siyaset yapanın öncelikleri olmalı. Bunlar sırasıyla; Vatan sevgisi, İnsan sevgisi ve Allah korkusu. Bunların birleştiği noktada elbette başarı ortaya çıkar. Zira zekâ yalnız bunlarla iştigal ettiği sürece, kalkınma tabandan başlayarak tüm ülkeye yayılır. Aksi halde başarı hevesi, başarmak azmi içinde görünenin fikri ile değerini, önemini yitirmiş olur.