Siyasetçiler halkın o anki desteğini alabilmek için gelecekle ilgili çok büyük projelerle seçmenin karşısına çıkarak vaatlerde bulunuyorlar. Oysa amaçları bu projeleri hayata geçirmek değil, seçmeni ikna edip oyunu alabilmektir. Tıpkı, Belediye Başkanı Nazmi Çoban'ın vaatleri gibi. Hepiniz çok iyi hatırlıyorsunuz Belediye Başkanı Nazmi Çoban'ın 2009 ile 2014 yerel seçimlerindeki projelerini. Bu projelerin üzerinden 6 yıl geçmesine rağmen şu ana kadar hiç bir çalışma gerçekleştirilemedi. Başkan Çoban 2009 yerel seçimlerindeki projelerinin hiç birisini hayata geçirmeden, 2014 yerel seçimlerinde projelerine 34 proje daha ilave etti. Yani Belediye Başkanı Nazmi Çoban kuru vaatler ile halkı yine kandıracak.
Belediye Başkanı Nazmi Çoban 2009 yerel seçimlerinde vaat ettiği 14 projeden hiç birini hayata geçiremedi. 2014 yerel seçimlere girerken bunlara 34 proje daha ekledi. 2014 yerel seçimlerinin üzerinden 14 ay geçmesine rağmen bırakın projeleri, elle tutulacak bir hizmet dahi yapılamadı.
Bundan sonra da yapılacağının mümkünatı yok. Çünkü, Çoban belediyeyi ekonomi olarak çıkmaza soktu. Belediyeyi ekonomi olarak çıkmaza sokan Başkan Çoban, belediyeye ait gayrimenkulleri satarak, finansman desteği sağlamaya çalışıyor. Özellikle Büyükyoncalı Belediyesi’nden kalan yerleri satarak ek gelir elde etmeye çalışıyor, bilinçsiz ve gereksiz harcamalardan da asla vaz geçmiyor. Sırf birilerine menfaat sağlamak için belediyenin imkanlarını kullanıyor. Bizim ilçenin yöneticileri de yaşanan olaylara seyirci kalmaktan öte gitmiyor.
Belediye Başkanı Nazmi Çoban 6 yıldır Saray'a bir kaç araç almak haricinde ne yaptı? Ayrıca Türk Telekom’un yerinin alınması ve bu yerin alınması fikrinin Başkan Çoban'a ait olmadığını belirtmek istiyorum.
Yine Başkan Çoban Saray'a elle tutulacak yatırımlar yapmadığı gibi 3 yıldan beri yapılan kanalizasyon çalışmalarını her platformda kendine mal ediyor. Sadece işin iyi yönüne sahip çıkıyor. İşin kötü kısmını ise, büyükşehre mal ediyor. "İyi ise ben yaptım. Kötü ise, büyükşehir yaptı" diyerek işin içinden sıyrılıyor. Bunu herkes yapamaz. İşte Başkan Nazmi Çoban'ın bu yönü hiç tartışılmaz.
SİYASET NASIL OLMALI
Siyaset belli bir üretim biçiminin varlığı ve gelişimi için gerekli olan koşulları toplumsal çapta sağlama uğraşıdır. Herhangi bir üretim biçimi, kendi varlığı ve gelişimi için çelişik eylemler gerektiriyorsa, gerçekte de sık sık görüldüğü gibi- siyaset çelişkili bir uğraş olacaktır. Tarihsel süreç içinde üretim biçimleri birleşebildiğine, aşılabildiğine, yerlerine yenileri gelebildiğine göre, bu tanım, birbirinden çok farklı görünen birçok eylemi aynı siyaset kavramı içinde toplama olanağı verir. Siyaset ilgi çekicidir, çünkü insanlar birbirleriyle uyuşmazlık hali içindedirler. İnsanlar, nasıl yaşamaları gerektiği, kimin neyi alacağı, iktidarın yetkilerinin neler olması gerektiği, sözün kimde olacağı gibi hayati konularda hemfikir değildirler. Hiçbir zaman olmayacaklardır ve siyasetin iddiası da bu fikrî çatışmayı çözmek değil, çözme çabasında olmaktır. Bu çaba, karşılıklı tavizlerle, toleranslarla, saygıyla, geri adımlarla güçlü bir uzlaşıya evrilir ve birbiriyle tamamen zıt insanlar orta bir yol bulma konusunda ciddi adımlar atarlar. Siyaset bu yönüyle toplumsal barışa, sosyal bütünlüğe güçlü bir katkı sağlar, Aristo’nun gözünde “bilimlerin üstadı” olur, insanların kendi hayatlarını iyileştirmek için giriştikleri ulvî bir faaliyet haline gelir.
Sanatın bütün inceliklerini içerir, insanları etkilemeye uğraşır, hem maddi hem manevi zevklere hitap eder. Siyasî faaliyetler, sosyal varoluşun sürekli ve kaçınılmaz bir boyutudur. Siyaset, bilim gibi, din gibi harika sonuçlar doğurma potansiyelinin yanında, uygulayıcılarının hareketleriyle mahvedici etkilere de sahip olabilir. Bir çatışma çözme aracı olarak gördüğümüz siyaset, bütün bu güzel, yararlı yönlerini, uygulayıcılarının düşünce ve davranışları ile bir bir kaybeder.
Kirlenir; samimiyetini, temizliğini, var olma sebebiyetini yitirir. Güç sarhoşluğu ile zavallı bir otoriterlik hırsına bürünür; suiistimale, yozlaşmaya, mutlak olma hırsına kuvvetle meyilli hale gelir. Uygulayıcılarının hükmetme gücünü kötüye kullandıkları, kurnazlıkla, manipülasyonla ilerleyen iki yüzlü ve ilkesiz bir makam oyunu olmaya başlar. Menfaat ilişkilerinden öteye gidemez.
Türkiye’de siyaset maalesef giderek bu boyuta ulaşmıştır. Siyasetin günden güne '' yalan '' ve '' samimiyetsizlik '' olarak anıldığı bir dünya toplumların siyaset kurumuna olan güvenini azaltıyor.