“Her yerde, her konuda, herkes için sürekli eğitim. Eğitim, eğitim adam gibi eğitim, çağcıl eğitim.” “Eğiticilerin de adam gibi eğitimi”
Kaynak: güncel gastroenteroloji
“Dilin kökeninin el hareketlerine, beden hareketlerine, doğal sesleri taklit etmeye, doğayı gözlemlemeye kadar indiğini”öğrenmek istiyorsanız,
“Hayvanlar birbiri ile sınırlı iletişim kurabilirken insanlar arasında
bilgi alışverişi ve iletişimin çok ileri düzeydedir” olup
olmadığını öğrenmek isterseniz,
“Merkezi sinir sistemindeki bazı odakların dış uyaranlar ile
aktive edilmesi sonucu ortaya çıkan gelişim algılama ve yanıtlamanın
kurgulanmasına yol açar” yol açıp açmadığını öğrenmek
isterseniz,
Prof. Dr. H. Tuğrul Atasoy’un Bilim ve Ütopya 2012; Sayı 218:
Sayfa 4-7’de yayınlanan “İnsan Beyni ve Dilin Evrimi” makalesi
ile yine aynı dergide sayfa 17-22’de yayınlanan Prof. Dr. Erksin
Güleç’in “İnsanda Beynin Evrimi ve Konuşmanın Ortaya
Çıkışı” makalesi ile sayfa 24-35’te yayınlanan Prof. Dr. İclal Ergenç
– Doç. Dr. Özgür Aydın’ın kaleme aldığı “Biyolojik ve Zihinsel
Bir organ; Dil” makalesini okumanızı tavsiye ederim.
Dil de insan gibi, toplum gibi canlı ve dinamiktir. Bu nedenle
dilin günün gereksinimlerine yanıt verecek şekilde geliştirilmesi
gerekir. Dilin geliştirilmesi süreci oldukça zordur. Bu
işler konunun uzmanı dilbilimcilerin işidir. Son yıllardaki bilim
ve teknolojideki hızlı gelişim nedeniyle gelişmekte olan
ülkeler yeni sözcükler üretilmekte büyük sıkıntı çekmektedirler.
Çünkü yeterince dil uzmanı yoktur. Özellikle tıp ve
teknoloji alanındaki yeni sözcüklerin Türkçe karşıtını üretmek
için çaba göstermeliyiz. Özellikle üniversitelerin bu konuya
eğilmesinde yarar vardır.
Son yarım yüz yılda ülkemiz bilimsel ve sosyal acıdan geriye
gitmiştir. Ortaçağın karanlığında kalan konuları bu yüz yıla taşımak
ne bilime ne de akılcılığa uymaktadır. İnsanımız da gerilediği
için bu gerilemenin ayırdında değildir. İlerlemenin
göstergesi insanımızın düşün sistemindeki yetkinleşmedir.
60 yıl önce İnönü, “Üniversiteler özgürleşmez ise bilim olmaz.”
diyordu bu gün de akademisyenler
aynı şeyi söylüyor.
Mevcut üniversitelerde önce
çağcıl bir yapılanma gerçekleştirilmeli
sonra da özgürleştirilmelidir. Üniversiteleri üniversite
yapan en önemli unsur bilimi özümsemiş, çağcıl düşün sistemi
ile donanımlı hale gelmiş, akademik yaşamı yaşam tarzı
olarak seçmiş bilim insanlarının varlığıdır.
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı ile TÜBİTAK’ın öncülüğünde,
bazı üniversite, özel sektör, kamu kurumlarının da katılımı
ile 12-13 Temmuz 2012’de “Yurt dışında çalışan öncü bilim
adamalarının yurda dönüşünü” sağlamak için bir bilim
kurultayı yapılmış. Bilim adamları da davet edilmiş, Bu kurultayda
bilim adamları ve devleti temsil eden kişiler “Geriye
Dönüş” konusundaki düşüncelerini dile getirmişler. Devleti
temsil edenler Türkiye’de son 10 yılda Bilim ve Teknoloji alanında
önemli gelişmeler olduğunu ve 2023 yılı için hedeflerinin
dünyada ilk 10 ülke arasına girmek olduğunu bildirmişler.
Bilim ve teknolojiden ne anladıklarını anlamak mümkün
değil. Devletin görevi vatandaşlarının dünyevi sorunlarını çözerek
onların huzur içinde güven içinde, insanca yaşamalarını
temin etmektir. Bunun için de Bilim ve Akıl yolunda çalışmalarını
sürdürmesi gerekir. Devlet vatandaşın uhrevi işlerine
inançlarına burnunu sokmamalıdır. Vatandaş inançlarını
gönlünce kendi özelinde yaşamalıdır.
Bilimden, teknikten, araştırmadan sorumlu bir kurumun başkanı,
bilmem kaç sene Amerika da yaşamış, ona göre Amerika
yerinde sayıyormuş, Türkiye ise ilerliyormuş. Bu yorumları
sağlıklı olarak kabul etmek mümkün değildir. AR-GE için
ayrılan pay artış oranı değerlendirmesinde dünyada ikinci olmuşuz.
Bunlar sağlıksız konuşmalar. Amerika'daki basit bir
araştırma kurumunun bütçesi nerede ise bizim ayırdığımız
paranın yüzlerce katıdır. USA’nın araştırmaya ayırdığı para
dünyanın ayırdığından fazladır. Ayrıca istersen miyarlarca dolar
ayır, onu kullanacak yeterli bilgi ile donanımlı bilim adamınız
yoksa hepsi boşa gider. Ülkemizde olan; parayı ota çöpe
verecek adamı bulup ona vermektir. Bir toplumda bilime saygı
yoksa ayrıca yeterli bilgi birikimi de sağlanamamış ise bilimsel
bilgi üretilemez. Başkan son 10 yılda araştırmacı sayısının
20,000’den 64,000’e çıktığını dile getirirken acaba araştırmacı
nedir, araştırmanın sorumlusu hoca var mı yok mu,
nereden temin edilecek acaba
haberi var mı? Mevcut eğitim
sistemi içinde ilk-orta-lise ve
üniversitelerden bilimsel düşünme yetisini kazanmış, özgür düşünebilen
ve ifade edebilen insan yetiştirmek
mümkün değildir. Devam edecek.