|
||
Kararlı bir siyasi irade gerek! | ||
Haberi | ||
Siyasal kültürümüz kendine has özellikleri bulunan ve bu nedenle evrensel demokratik değerler ile ilişki kurmakta zorlanıyor. Türkiye, herşeyden önce demokratikleşmenin kararlı bir irade varolduğunu göstermelidir. Böyle bir siyasi irade ve kadro, demokratikleşmeye direnen güçlerle mücadeleyi göstermemelidir. Bu mücadeleye girecek siyasi irade ve kadro da öncelikle kendi içinde demokrasiyi kurmalı, hakim kılmalıdır. İleri demokrasinin en temel koşulu elbette toplumsal uzlaşmayla hazırlanmış sivil ve özgürlükçü bir anayasadır. Türkiye ne yazık ki şimdiye kadar böyle bir metin hazırlamayı başaramamıştır. Siyasal istikrarın sağlandığı tek parti iktidarında dahi bunu yapmak mümkün olamamış, ancak birtakım değişikliklerle anayasa “tamir edilmeye” çalışılmıştır. Yani her iktidar kendine göre bir demokratik siyasal uygulamaya koymaktadır. Oysa insanların yararına konulan herhangi bir uygulamanın olmadığı aşikar. Her siyasal sistemde, toplum üyelerinin siyasal sisteme ilişkin inançları ve tutumları olduğu gibi, siyasete ilişkin davranış kuralları da bulunmaktadır. Bunların tümü de “siyasal kültürü” oluşturmaktadır. “İnsanların içinde yaşadıkları toplumun yönetimiyle ilgili algı, ilgi, bilgi, değer ve eylemleri ile bunları etkileyen maddi ve manevi şartların bütünü” olarak tanımlanan siyasal kültür, aynı zamanda “bütünsel kültürün siyasal yönleri” olarak da ifade edilmektedir. Siyasal kültürün siyasal süreç açısından iki temel işlevi olduğunu görülmektedir. Birincisi; kültür, bazı inanç ve davranış kurallarının standartlaşması yoluyla siyasal sürecin işleyişini kolaylaştırmaktadır. İkincisi de; siyasal kültür, mevcut siyasal sistemin benimsenmesini, yönetmekte haklı görülmesini ve dolayısıyla devamlılığını sağlayan bir araç niteliğini taşımaktadır. Bir toplumun siyasal kültürü, toplum üyelerinin siyasal nesneler karşısındaki değer ve yönelimleri ile siyasal semboller hakkındaki inançlarından oluşmaktadır. Siyasal kültür hem kamusal olaylardan hem de özel tecrübelerden beslenmektedir. Siyasal kültür, aynı zamanda bir toplumun temel siyasal değerlerine de şekil vermektedir. Siyasal Kültürün Boyutları Siyasal kültürü, siyasal sistemi yönlendiren kadroların düşünceleri ve eylemleri de biçimlendirmektedir. Ayrıca somut tecrübeler de siyasal kültürü etkilemektedir. Sonuç olarak siyasal kültür; bir toplumun maddi koşulları, toplumsal kültürün diğer boyutları, siyasal sistemi yönetenlerin tercihleri ve toplumsal olaylar ve tecrübeler tarafından etkilenmektedir. Siyasal kültür; “bilme, algılama, inanma boyutu”, “duygusal boyut” ve “değerlendirme boyutu” olmak üzere üç boyutta ele alınmaktadır. Birey içinde yaşadığı toplumun siyasal kurumları hakkında asgari bir bilgiye sahiptir. Bu kurumlarda siyasal rolleri oynayanların kim olduklarını, siyasal partilerin içeriklerini ve tutumlarını bilmektedir. Bireyin ülkesindeki siyasal yapı hakkında bilgi sahibi olması, siyasal kültürün “bilme, algılama ve inanma boyutunu” oluşturmaktadır. Birey, bilme, tanıma aşamasının ötesinde etrafındaki siyasal yapıyı, olayları ve kişileri duygusal planda algılamaktadır. Herhangi bir olay karşısında heyecan, hoşnutluk ya da korku duyabilmektedir. Birey bir politikacıdan nefret edebildiği gibi aynı zamanda onu sevip bağlanabilmektedir. Bireyin siyasal yapıya ve siyasal aktörlere karşı gösterdiği bu algılama siyasal kültürün “duygusal boyutunu” oluşturmaktadır. Siyasal kültürün “değerlendirme boyutunu” ise bireyin siyasal olgular hakkında, daha önceden de sahip olduğu değerlere atıfta bulunarak bir yargıya varması oluşturmaktadır. Siyaset bilimciler üç ayrı siyasal kültür türü bulunduğunu belirtmektedirler: Bireylerin ilgisinin asla ulusal seviyeye ulaşamadığı “mahalli kültür”, bireylerin siyasal sisteme karşı pasif bir tutum içinde oldukları “tabiyet kültürü” ve bireylerin siyasal sistemi etkileyebileceklerine dair inanç ve sisteme ait bilgilerle donanmış oldukları “katılımcı kültür.
|
||
|
||
Etiketler: |
|