Bilgisiz, beceriksiz, basiretsiz yöneticiler bu toplumun kaderi değildir! Başarı satın alınmaz. Başarı disiplinli çalışarak kazanılır. Doğru söyleyeni dokuz köyden kovmuşlar. Hiçbir yerde yaşayamamış doğru konuşan. O nedenle doğru söylemenin kime ne faydası var denilebilir. Ancak yinede basit işlerin bile bu kadar yanlış yapılması pek anlaşılır değil. Rüzgara göre yön bulmak bir oraya bir buraya gitmek eğlenceli olabileceğine inanarak yaşayabiliriz. Zaten insanların çoğu da böyle yapıyor. Derler ya, kötüler hep önde neyin nasıl olacağına onlar karar verir. Buda işlerin yanlış ve kötü olmasının nedeni.
Türkiye; essiz tarihi, coğrafi, stratejik ve kültürel imkânlarıyla dünyada sözü dinlenen bir güç, bir dünya gücü olabilecek bir ülke...Türkiye, yetişmiş insan gücü, binlerce yıllık devlet geleneğiyle bölgesinde barış ve istikrarın, adalet ve refahın teminatı olabilecek bir devlet... Türk Milleti, bir dünya imparatorluğunun devamı olmanın verdiği tecrübe ve özgüvenle çağdaş demokrasiyi bütün kural ve kurumlarıyla yasayabilecek ve yaşatabilecek bir millet... Ne var ki, bu mazlum millet, bu aziz vatan, iki yüz yıldır beceriksiz, bilgisiz ve basiretsiz yönetimler yüzünden, bugün bu avantaj ve potansiyellerinin hiçbirini kullanabilecek durumda değil... Özellikle son yıllarda bu beceriksiz, bilgisiz, basiretsiz ve dirayetsiz yöneticiler elinde Türkiye, tarihinde hiç olmadığı kadar iç ve dış talana, vurguna, soyguna, itibarsızlığa, acze maruz bırakılmış perişan bir ülke görünümünde...
Millet, yoksulluk ve sefaletin pençesinde gününü kurtarma peşinde... Ama bu yoksul millet, bu mazlum millet, her şeye rağmen, tarihin ve coğrafyanın kendisine yüklediği büyük misyonu milli vicdanin derinliklerinde hala yaşatıyor ve elindeki yarım ekmeği de insanlık için, barış için, adalet için, Allah rızası için kendisine uzanan ellerle paylaşmaya hazır...
Yöneticiler milletin birlik ve beraberliğini, vatanın bölünmez bütünlüğünü hiç bu derece tehlikeye sokmadı. Millet, kaderini ilgilendiren tehlikelere karşı bu derece duyarsız hale getirilmedi. Gelişmeler göz kamaştırmasına rağmen bu gelişmeler göz boyamaktan ileri gitmedi, devletin temelinde ciddi sarsılmalar oldu. Bunca gelişme gibi görülmesine rağmen ülke bu kadar çok olumsuzlukları bir arada yaşamadı. Bütün bu yaşanan daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde iktidara sahip olanlar gaflet ve dalalet hatta hıyanet içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri şahsi menfaatlerini müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhid edebilirler. İktidar sahipleri her yaptıkları işin vebalini hiçe sayarak mubah görmektedirler. Göz kamaştırıp, göz boyama sanatını çok iyi kullanarak, vatandaşın tepki mekanizmalarını frenleyip "Benim adamım yaparsa yanlış olmaz" mantığını iyi aşıladıkları için tepki vermeyen yanlışı görmeyen toplum meydana getirdiler. Olumlu işler yapmak sorumluların görevidir. Vatandaş olarak yapılan yanlışlara, ahlaksızlıklara, haksızlık ve zulümlere sessiz kalmaktan dolayı hem toplum nezdinde hem de Allah indinde sorumluyuz. Niyetim olumsuzluk tellallığı yapmak değil. Yanlışları dile getirmek, yöneticileri uyarmak, haksızlıklara karşı çıkmak, zalimin zulmüne rıza göstermemek, zulme karşı çıkmak hem insan olarak hem mümin olarak görevimizdir. Kimse eleştirileri düşmanlık olarak görmemeli. Niyetim kimseye düşmanlık etmek değil. Kimseyi sadece eleştirmek, küçük düşürmek, aşağılamak hiç değil. Eleştiri ve uyarıları " İnsanın birbirini yıkayan iki el gibidir." anlayışıyla yapmaktayım. Yöneticilerimizin ve siyasilerimizin oyuna gelmeden basiretle hareket etmesi, milletimizin uyanması doğru olduğu zaman desteklediği kadar yanlışı fark edip uyarması gerektiğine inanıyoruz. Yanlış yapmak yönetici, lider, başkan, imam olsa da her insanın hakkı olduğuna inanıyorum. Yanlışı gören her insanın da uyarması gerektiğine inanıyorum. İktidar demek sadece ben bilirim demek değil, muhalefette sadece karşı çıkmak değildir.
|