ads
DOLAR 36.24 ₺
EURO 38.07 ₺
STERLIN 45.63 ₺
G.ALTIN 3,360.79 ₺
Ç.ALTIN 5,619.13 ₺
BİLEZİK 3,134.34 ₺
BTC 97,629.27 $
ETH 2,701.13 $
BİST 9,877.59

İslam ın Peygamberi ne Zulüm !

Yayınlama: 15 Ocak 2015 Perşembe 22:43 Kaynak: Haber Merkezi Editör:

İslam ın Peygamberi ne Zulüm !

             Hiç bir Peygamber, iki cihan güneşi sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v), kadar çile çekmedi. Onun, uğramadığı zulüm kalmadı. O ise, düşmanlarına bile hep dostça davrandı. Yalnız Müslümanları değil, tüm insanlığı kanatlarının altına aldı. Onun kıymetini bilemedik, bilemiyoruz.

       Önce, bildiklerimizi hatırlayalım. Peygamber, insanlara Allah’ın buyruklarını bildiren, onları Allah’ın yoluna, Allah’ın dinine çağıran kimsedir. Herkes, bu sözcüğün Arapça’dan geldiğini sanır, ama Farsça’dan gelmiştir. Kısaca, “Elçi” demektir. Yeni Türkçe’de “Yalvaç” olarak tanımlanıyor, ancak neden böyle dendiğini bilen yok.

       Kur’an-ı Kerim’in anlatımına göre, yeryüzüne çok sayıda Peygamber gelmiştir. Ya da Yüce Yaradan, buyruklarını iletmek için istediği kadar kulunu Peygamber olarak görevlendirmiştir.

      Peygamberler, genel olarak “Nebi” diye adlandırılır. Allah’ın, Risale yani kitap gönderdiklerine ise, “Resul” deniyor. Mesela, Hz. Davut, Hz. Musa, Hz. İsa ve Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v) Resul olup, her birine kitap gönderilmiştir.

     Peygamberler, bir kavmin içinden çıkmış olsalar da, her biri cihan Peygamberidir. Her Peygamber, kendisinden önce gelenleri kabullenmiş, ancak artık eskilerine değil, Allah’ın yeni buyruklarına uyulmasını istemişlerdir. Çünkü, yüce Yaradan öyle istemiştir.

     Yüce Yaradan, Hz. Muhammed’i son Peygamber, İslam Dini’ni de cihan şümul, yani bütün cihanın son dini olarak bildirmiştir.

     Allah’ın bu emrini kabullenmekte zorlananlar ya da kabul etmeyenler eski dinlerinde ısrar edince, dinler arasındaki çatışmanın önü bir türlü alınmamıştır.

     Bu çatışma, halen devam etmektedir.

                            EN ÇİLELİ PEYGAMBER, HZ. MUHAMMED

       Hepimiz biliyoruz ve inanıyoruz ki, Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v), Allah’ın son elçisi, insanlığın müjdecisi, hamisi, rehberi ve Allah’ın habipi  (en sevgili kuludur.)

      Peygamberlerin hemen hepsi, Allah’ın buyruklarını iletmekte büyük güçlük çekmişlerdir. Ancak, hiçbir Peygamber Hz. Muhammed kadar çile çekmemiş ve zulüm görmemiştir.

     Yüce dinimizi yaymak için doğum yeri olan Mekke’de kaldığı 12 yıl içinde, her gün ve her gece ölüm tehlikesi altında yaşamıştır. Ve nihayet, Medine’ye gitmek zorunda kalmıştır.

      Çektiği çileleri ve yapmak zorunda kaldığı savaşları, burada anlatmaya gerek yok. İlkokullardan itibaren, çocuklarımıza bunları zaten öğretiyoruz.

     Benim burada esas söylemek istediğim, ölümünden sonra bile ona olan kimi düşmanlıklar bitmemiş, tünel kazıp o mübarek vücudunu kaçırmak isteyenler olduğu gibi, mezarını yıkıp ortadan kaldırmak isteyenler bile olmuştur.

                   RESMİNİ ÇİZİP, HAKARET ETMEK İSTEDİLER

     Çocukluğumda dedeme; “Hz. Muhammed’in neden resmi yok?” diye sorardım. Dedem, “O zamanda, fotoğraf makinesi yoktu.” derdi,  ben de tatmin olurdum.

    Aynı soruyu, babama da sordum. Ve, dedemin verdiği cevabı da söyledim. Babam, dedem gibi söylemedi. “Onun resmi yapılamaz.” dedi. “Peki neden,  ressamlar neden yapmıyor?” deyince, babam doğru olan cevabı verdi ve, “Hz. Muhammed, nurdan yaratılmıştır. O sebeple resmi yapılamaz.” dedi.

    Babam, böyle demişti, ama bu iktidarın Hüseyin Çelik adındaki Milli Eğitim Bakanı’nın Bakanlığı döneminde, İlköğretimin Din Bilgisi kitaplarında Hz. Peygamberin resmi yayınlanmış, tepki üzerine kaldırılmıştı.

     Bizim Bakanımız böyle yaparken, son yıllarda kimi İslam düşmanları, bu dine olan düşmanlıklarını, onun muazzez Peygamberine hakaret ederek belli etmeye başladılar.

     Geçtiğimiz yıllarda, başta Danimarka’da olmak üzere, onu istiskal eden resimlerini, karikatürlerini yaptılar. Onu aşağıladılar, ona hakaret ettiler.

     İslam dünyasından gelen kimi cılız tepkilerin dışında, bu hakaretler ciddi hiçbir karşılık görmedi. Batı dünyası, ufak-tefek kınamaların dışında, tepkilerini hiç göstermediler.

     Eh, bu hakaretler tepkisiz kalınca, aynı olaylar Fransa’da da yaşandı. Bildiğiniz gibi geçen hafta Hz. Muhammed’e hakarete yeltenen bir dergiye yapılan saldırıda, 12 kişi hayatını kaybetti.

    Bu kötü eylem, elbette bir insanlık suçudur ve asla kabul edilemez. Nitekim, 54 ülkenin liderleri bir araya gelip, Fransa’da yürüdüler ve olayı protesto ettiler.

      İyi yaptılar, ama İslam’ın aziz Peygamberine bu iğrenç saldırılar ve hakaretler yapılırken, o kişiler ülkelerinin liderleri olarak, acaba neden hep sessiz kaldılar ve kalmaya devam ediyorlar?

       Bu gibi durumlarda Çin’liler; “Men Dakka Dukka” diyorlar. Yani, “Çalma kapımı, çalarlar kapını.”

     Bizim ise, güzel bir atasözümüz var. “İğneyi önce kendine batır, çuvaldızı daha sonra başkasına.”  

     Bu İslam düşmanlarına, bunu acaba nasıl anlatmalı?

   Dip Notu : Fransa’da yapılan saldırıyı protesto etmek için, Türkiye Başbakanı’nın katılmasını doğru bulmayanlar var. Başbakan, katılmakla doğru yapmıştır. Aksi halde, bu saldırıları destekleyen ülke durumuna düşerdik.

İlk Yorumu Sen Yaz
code
google-site-verification=uSnnSC5jUTWittUtiCokfxv6706ikL65px5KxiN1Mg4