|
||
Bu Savcı nın Adalet te Yeri Yok ! | ||
Köşe Yazıları Haberi | ||
Böyle bir hukuk adamı olamaz. O Savcı ki; “Benim kirli çamaşırımı yıkayın, ben de sizinkini…” deyip, bebelerin bile duyduğu asrın yolsuzluğuna “Takipsizlik Kararı” veriyor. Bu kişinin, Adalet’te yeri yok! --------------------------------------------------------------------------------- Söylenenlere ve yazılanlara göre, Ekrem Aydıner adlı bu Savcı Kadıköy C.Başsavcı Vekili iken, adı bir menfaat temini (rüşvet) olayına karışıyor. HSYK tarafından yapılan tahkikat sonunda bu görevden alınıp rütbesi düşürülerek, İstanbul C.Başsavcılığı bünyesinde düz Savcı olarak görevlendiriliyor. Kendisine, bir de “Kınama Cezası” veriliyor. 17 ve 25 Aralık Yolsuzluk/Hırsızlık Operasyonlarını “ört-bas” etmek isteyen iktidarsa, bu davalar için bir Savcının “Takipsizlik Kararı” vermesini arzu ediyor. O Savcının Ekrem Aydıner olabileceği düşünülerek, kapısı çalınıyor. Konuşuluyor, anlaşılıyor. Dosyalar tamamlanmak üzereyken, operasyonu düzenleyen Savcılardan alınıp, Ekrem Aydıner’e veriliyor. O Savcılar ise, apar-topar İstanbul dışına sürülüyor. Araştırmacı ve deneyimli Gazeteci Necati Doğru Savcı Ekrem Aydıner için; “Menfaat temini yapmıştı. Savcılık onurunu lekelemişti. Meslek şerefini zedelemişti.” diyor ve soruyor. “Bu Savcının; ‘HSYK, benim tenzili rütbe yapılmamla ilgili kararı yeniden incelerse, ben de Başbakanın, Bakanların ve oğullarının adlarının karıştığı Rüşvet -Yolsuzluk -Hırsızlık ve Vakıfçılak soruşturmasını yapmayı kabul ederim.’ dediği doğru mudur?“ diyor ve yapılan pazarlığı soruyor. PAZARLIK SONUÇ VERİYOR Pazarlık olumlu sonuçlanmış ki, dosyalar bu Savcıya veriliyor. Ve bu Savcı; mesleğinin haysiyet ve şerefini, adaletin onurunu, meslektaşlarının gururunu, yetimin, garip-gureba’nın hakkını ayaklar altına alarak ve bu milletin gözünün içine bakarak, istedikleri “Takipsizlik Kararı”nı veriyor. Ve her şey, bütün çıplaklığıyla ortada iken bu Savcı; “Yeterli delil yok, suçun unsuru oluşmamış” diyerek, kargaların bile gülmeye tenezzül etmediği bir gerekçeyi kararına ekliyor. Savcı, bu kararı vermekle, o dosyalarda adları geçen toplam 53 kişinin hırsızlık ve yolsuzluklarını da, bir güzel temize çıkarmış oluyor. Değerli okuyucularım; Hukukun temel kurallarından biri, “Hakkında kesin hüküm kuruluncaya kadar, herkes masumdur.” Başka bir söylemle, o kişi sadece zanlıdır. Öyledir ama, burada durum öyle midir? Bakanların işsiz güçsüz çocukları, aylığı 60 bin lira gibi büyük paralarla kiraladıkları evlerde, yargı kararı ile basılıyor. Paralar, desteler halinde yatakların üstüne serilmiş vaziyette görülüyor. Duvar kenarlarında dizi dizi para kasaları bulunuyor. Paraların ortasında Para Sayma Makineleri görev bekliyor ya da görevlerini yapmış dinleniyor. İşsiz, ama erişkin bu çocukların, Bakan ve Başbakan babalarıyla ve yasal dinleme kayıtlarıyla doğruluğu tescillenmiş konuşmaları ortada dururken ey Savcı Bey, daha hangi delili arıyorsun? Bir Banka Genel Müdürü’nün evinde büyük bir servet niteliğindeki paralar kutular içinde basılırken ve bu kişiler tutuklanıp, babaları Bakanlık görevinden azledilirken, sen Savcı olarak nasıl olup da Takipsizlik Kararı verebiliyorsun? HANİ MECLİS SORUŞTURMASI? Takipsizlik Kararı alanlar, şimdi Meclis Soruşturması’ndan da sıyırmak istiyorlar. Ne var ki, yargıya darbe vuran ve adaleti pas pas yapan bu Takipsizlik Kararı, azledilen Bakanlar için değil, çocukları için verildi. Bu kararda, onların adı geçmiyor. Onlar, çocuklarını aracı olarak kullandıkları için zanlılar ve Yüce Divan’a çıkıp hesap vermek zorundalar. Aslına bakarsanız; bu kararın, yetkili daha üst adli merciler tarafından kaldırılması gerekir. Çünkü, Takipsizlik Kararları da kesin kararlardan değildir. Bu Savcının, Meclis Soruşturması’nın sonucunu beklemeden bu kararı vermesi zaten yanlıştır. Amaç, Meclis Soruşturmasını etkileyip yönlendirmek, çocuklarını kurtarırken, Bakanları da kurtarma amacından başka bir şey değildir. Bu memlekette kuvvetli bir muhalefet olsa, ne o Savcı böyle bir kararı verebilir, ne de iktidar bu kadar rahat ve sorumsuz hareket edebilir? O Savcı terfi ederken, Meclisteki iki muhalefet partisinden MHP’nin lideri yine esip gürleyecek, ama sıra oylamaya geldi mi, kuşkunuz olmasın ki yine iktidarın yanında yer alacak. CHP’nin lideri ise, iktidara göre henüz “Genel Müdür” konumunda. Eski Başbakan, onu ana muhalefet partisinin Genel Başkanı olarak kabul etmiyor. Sizin anlayacağınız, işimiz yine Allah’a kaldı. Dip Notu : Gelen bilgilere göre, bu operasyonda tutuklananlar şimdi bu kararla mahkemeye gidip, devletten tazminat isteyeceklermiş. Onlar mahkemeye giderken, biz de vergilerimizi yatırmaya gidelim. Devlete para lazım. |
||
|
||
Etiketler: |
|
Bu modül kullanıcı tarafından yönetilir, ister kod girilir ister iframe ile içerik çekilir. Toplamda kullanıcı 5 modül ekleme hakkına sahiptir, bu modül dahil tüm sağdaki modüller manuel olarak sıralanabilir.