Moved Permanently

     İşlediği suçlar, çok büyük(!) “Hükümete karşı darbe teşebbüsünde bulunmak.”

      Değerli okuyucularım; eskiden hükümete karşı darbe dendiğinde, akla hemen askerler gelirdi. Paralel devlet iddialarından sonra, Polisler de artık darbeci oldular.

      Yetmedi, artık her kim hükümet aleyhinde bir eyleme kalksa, derhal “darbecilikle” suçlanıyor. Bu suçun cezası malum, “Müebbet hapis.”

      İstanbul/Beşiktaş Çarşı Gurubu, benim tanıdığım en iyi Sivil Toplum Kuruluşu. Semtin insanları, tabii ki gençleri bir araya gelmiş ve bir dayanışma gurubu oluşturmuşlar. Adına da “Çarşı Gurubu” demişler. Öyle bir suç örgütü filan değiller. Tam tersine, mutlu bir toplum düzeni oluşturmak, muhtaçlara maddi/manevi yardım etmek ve ülke sorunlarına sahip çıkmak için kollarını sıvamışlar.

       Aralarına girdim, soruşturdum, izledim. Amaçlarının dışına taşan hiçbir düşünce ve eylemleri yoktu.

       Taksim Gezi Parkı Olayları’na, diğer vatandaşlarımız gibi onlar da seyirci kalmadılar ve haklı tepkilerini gösterdiler.

       Ne var ki, etkili bir gurup oldukları için, iktidar güçleri kendinden korktu ve vakit geçirilmeden hükümete karşı darbecilikle suçlandılar.

      Hükümetin, kendisine karşı her söylem ve eyleme tepki vermesi normal gibi görünse de, adaleti temsil eden yargı’nın aynı tepkiyi vermesi asla doğru olmuyordu.

       Bir Sivil Toplum Kuruluşu, koskoca hükümeti nasıl devirebilirdi? Ve, nasıl olur da darbe planlamakla suçlanırdı? C.Savcısı’nın elinde, acaba yapılmış darbe planı mı vardı?

       Tabii ki yoktu. Bütün iddialar, birer “Varsayım”dan ibaretti. “Mesela dedik” gibi…

             “SONUNDA BİR ŞEY ÇIKMAZ.” DEMEYİN

     Davanın sonunda hiçbir şey çıkmasa da, onlar şimdi “Darbe planlamakla” suçlanıyor. Hükümete karşı darbe planlamak ağır bir suçtur. Toplum düzenini bozmaya ve devletin otoritesini sarsmaya yönelik bir girişimdir.

     Zanlı olursanız, dava sonuçlanıncaya kadar, bu iddianın altında ezilirsiniz. Davalar, öyle kısa sürede sonuçlanmadığı için, uzun süre bu yükün altında kalırsınız.

     Ve, bir şeyin şuyuu’nun, vukuu’ndan beter olduğunu, her halde bilirsiniz.

     Benim de, çocukluğumdan beri bildiğim bir şey var. “Cumhuriyet Savcıları, Devlet’in ve Cumhuriyet’in Savcılarıdır. Hükümet’in değil.”

     Hakim ve Savcılara, Siyasi Rüşvet !

     Bir gün gelip de, yargı mensuplarının sendikalı olabileceğini, hayal bile etmezdim. Ama, o da oldu. Bu iktidar döneminde, “YARSAV”la başlattıkları uygulama ile adaleti de böldüler ve sendikalı hale getirdiler.

     Devletin temel düzenini oluşturan “Kuvvetler Ayrılığı İlkesi”ne göre, yargı bağımsız çalışıyordu. Hakim ve Savcılar, kısaca HSYK denilen Hakim ve Savcılar Yüksek Kurulu tarafından atanıyor ya da görevlerinden alınıyorlardı. Bu kurula, hiç kimse dışarıdan karışamıyordu.

     Bu durum, AKP iktidarının işine gelmedi. İktidar, kendine yandaş yapmak için bütün devlet kurumlarını ele geçirdiği gibi, bu kurumu da eline geçirmek istedi.

     Anayasa’da yaptığı bir değişiklikle, önce üye sayısını artırıp, yaptırdığı bir seçimle kendi adamlarını da kurula soktu. Ancak, istediği ve beklediği sonucu almadı.

    Yolsuzluk Operasyonları’nın takibinden kurtulmak için, bu kere daireler arasında yaptığı düzenleme ile yine istediği sonucu alamayınca, şimdi de kurulu top yekun ele geçirmek için,  12 Ekim’de yapılacak olan seçimlere gözünü dikti.

    Hedef, bu seçimlerde oy kullanacak olan Hakim ve Savcıları,  parçalanmış olan yargının hükümet kanadına oy vermeye zorlamaktan ibaret.

    Başka bir anlatımla, bütün Hakim ve Savcıların hükümetin belirlediği kişilere oy vermeleri isteniyor. Böylece, HSYK da tamamen ele geçirilmiş olacak.

    İşte, salt bunu sağlamak için;   Hakim ve Savcıların maaşlarına, durduk yere zam yapıyorlar.

                                ZAM’MA KARŞI DEĞİLİM

     Zam’ma, asla karşı değilim. Emekli de olsam, ben de devletin memuruyum. Ülkemizde zor geçinen kamu görevlilerinin aylıklarının artırılarak, daha rahat koşullarda çalışmalarını ve hayatlarını sürdürmelerini, elbette isterim.

     Ancak, ortada bayram/seyran yokken, eniştenin durduk yere baldızını öpmesini, ben de anlayamam.

    İşte, durduk yere şimdi bütün Hakim ve Savcı aylıklarına seyyanen 1.155 lira zam yapılıyor. Üniversiteyi bitiren gençler, asgari ücretle çalışmak için iş bulamazken, göreve yeni başlayan bir Hakim ya da Savcı’ya 5.155 lira net aylık verilmesini de anlayamam. Normal bir Hakim ya da Savcı’nın maaşının 9.000 liraya çıkarılmasını ise, hiç anlayamam.

     Anladığım bir şey varsa, hükümetin yaptığı, Hakim ve Savcılara siyasi rüşvet dağıtıp, HSYK seçimlerinde tüm Hakim ve Savcıların kendi adamlarına oy vermelerini sağlamaktan ibarettir.

     O Hakim ve Savcılar ki, kendilerinin parayla alınıp satılan bir meta olmadıklarını, inşallah göstereceklerdir.

     İktidarın planına ve düşüncesine göre buradaki amaç, ele geçirdiği HSYK ile sıfırlanan paraların, para kasalarının, para sayma makinelerinin, ayakkabı kutularının ve cümle yolsuzlukların ve hırsızlıkların hesabını vermekten kurtulmaktır.

     Kurtulabilecekler mi acaba?  Ne dersiniz?